Duymuştum traducir español
5,957 traducción paralela
Ailelerin neredeyse her şeye inandıkları vakaları duymuştum.
He oído casos en los que los padres se creen casi cualquier cosa.
Televizyonda duymuştum.
Lo oí en la televisión.
- Evet, duymuştum.
Sí, me enteré de eso.
Ben de öyle duymuştum.
Eso supe.
Böyle bir program duymuştum.
He oído hablar de un programa de este tipo.
İlişkinin en güzel kısmı o diye duymuştum.
Oigo que esas son las mejores partes de una relación. Yo
Sizi erkenden mezara gönderebilecek hileleri ve itimatsızlıkları duymuştum.
Escuché que los delirios y las sospechas... podrían llevarle a una muerte temprana.
Bunları duymuştum.
He oído de esos.
Capponi Kütüphanesi'ne atandığını duymuştum.
Escuché que tenía una cita en la librería Capponi.
Duymuştum.
Lo supe.
Evet, bu hikâyeyi duymuştum.
Sí, he oído esa historia.
Öldüğünü duymuştum dostum.
Oí que habías muerto.
Babama dediklerini duymuştum.
Escuché lo que le dijiste antes a mi padre.
Hepsinin hain olduğunu duymuştum.
Escuché que son traidores.
Ejderhakayası'nda bir zindanda çürüdüğünü duymuştum.
Escuché que te estabas pudriendo en las mazmorras de Rocadragón.
Yani, yetkililerden top toplayıcıların, gönüllülerden oluştuğunu duymuştum.
Escuché que los jueces y los peloteros de las eliminatorias eran voluntarios.
- Bir ara bir kez duymuştum.
Alguna que otra vez.
En son ne zaman duymuştum?
No lo había oído desde...
- Tabii. Bunu daha önce de duymuştum. Buraya 2 aylık bebeği olan ve tekrar hamile kalmış biri geldi.
Ya me han dicho eso... y luego quedan embarazadas de nuevo con un bebé de solo dos meses.
- Doğru, sanırım bunu duymuştum.
Sí, sí. Conozco el tema.
Ben de öyle duymuştum.
Eso he oído.
Mizahın ölmek üzereyken rahatlattığını duymuştum.
Oí que el sentido del humor puede ser un consuelo cuando te enfrentas a la muerte.
Black Hills Enstitüsü çalışanlarının bir şeyler bulduğunu duymuştum.
Había oído rumores que los chicos del Instituto Black Hills habían encontrado algo.
Black Hills ve Peter Larson'ın fosil topladığını duymuştum ve onların korsan olduklarını söylemişlerdi.
Escuché sobre el Instituto Black Hills y Peter Larson colectando fósiles y dije : "Son piratas."
Onu duymuştum.
He oído hablar de él.
Evet, duymuştum.
Sí. Sí, he oído hablar de eso.
En son senin öldüğünü duymuştum.
Lo último que oí era que estabas muerto. Ajá.
Ben bile adını bu olaydan önce bir veya iki kere duymuştum. Yani birçok kişi tarafından bilinen biri.
Incluso yo he escuchado sobre él antes de la desaparición así que mucha gente lo conoce.
Bir yerde içmediğinizi duymuştum.
He oido en alguna parte que no bebe.
New York'da elbise satıldığını duymuştum.
He oído que venden ropa en Nueva York.
Ben farklı duymuştum.
He escuchado diferente
Sürüdeki üyelerin azaldığını duymuştum ama... bu hayal kırıklığı yaratan bir karşılama.
Oí que los miembros de la manada fueron disminuyendo, pero... esta es una recepción decepcionante.
Bıçaklandığını duymuştum.
Oí que fuiste apuñalado.
Evet, okumasının keyifli olduğunu duymuştum.
Sí, oí que es una buena lectura.
Böyle bir şey duymuştum Majesteleri.
He oído algo por el estilo, Su Majestad.
Yumurtanın akşamdan kalmaya iyi geldiğini duymuştum.
He oído que los huevos van muy bien para la resaca.
Ona gazoz ısmarlayan ya da onu parmaklayan herkesle beraber olduğunu duymuştum.
Antes, lo hacía con cualquiera por una lata de sidra y un dedo en el culo.
Fort Detrick'teki birkaç mikrop doktorunu DNA taşımak için virüsleri kullanmaktan bahsederken duymuştum.
Escuché a estos doctores alemanes en el Fuerte Detrick hablando de usar virus para modificar el ADN.
Kendine gelmeye başladığını duymuştum ve bunun doğru olup olmadığını öğrenmek istedim.
Oí comentarios sobre que estaba por recuperar el conocimiento y quería saber si eran ciertos.
- İlk seferinde duymuştum.
- Sí, te he oído.
İnsanların emekli olduktan sonra bunadğını duymuştum.
Escuche de personas que se ponen senil luego de retirarse.
Carl Sagan'ı duymuştum.
Oí hablar de Carl Sagan.
- Bunu ilk konuşmanda zaten duymuştum.
Ya escuché todo esto en su propuesta original.
Yaşıyorken bunları yeterince duymuştum. Kevin?
¿ No escuché lo suficiente cuando estaba con vida?
İsmini bilmiyordum ama çıkan birini duymuştum.
Nunca supe su nombre, pero oí que alguien estaba fuera.
Katliamı kaçırmış. İsmini bilmiyordum ama çıkan birini duymuştum.
Nunca supe su nombre, pero sabía que alguien estaba fuera.
Bunun gibi bir şeyi daha önce Bogota'da duymuştum.
He escuchado de este tipo de cosas en Bogotá Si.
En son ne zaman duymuştum? 95'te Kikwit'teyken mi?
No escuchaba uno desde... ¿ Kikwit, 1995?
Borsada malzeme çekme konusunda bir dahi olduğunu duymuştum.
Escuché que es un genio en escoger el mercado de valores.
- Evet, bunu duymuştum.
Sí, he oído hablar de eso.
Evet ilk söylediğinde duymuştum.
Sí.