English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ D ] / Düğmeler

Düğmeler traducir español

278 traducción paralela
Dikkat et Matt, yoksa düğmeler burnunu keser.
Cuidado, Matt, o te cortarás la nariz.
Sedefli düğmeler de alacağım.
Y grandes botones de perlas.
Ah bu aptal düğmeler!
Oh, estos estúpidos botones.
Posta pulları, askeri düğmeler, kelebekler, oh, böcekler, hızlı çekimler, her türden işe yaramaz şeyler.
Sellos de correos botones militares mariposas, insectos. Fotos. Todo tipo de basura.
Kadife ceketleri ve kırmızı yelekleri. Dantelleri, kol ağızları ve fırfırlı yakalarıyla. Altın ve gümüşten düğmeler, üzerlerindeki parlak nesneler.
Con sus jubones de terciopelo y sus chalecos escarlatas, sus puños de encaje y sus chorreras, sus botones de oro y plata, de cuarzo, sus zapatos de hebilla, sus "filibegs" de colores,
Ne gömleğimdeki düğmeler, ne de cebimdeki kibritler.
Ni los botones de mi camisa, ni las cerillas que uso.
Sırtımdaki düğmeler!
Los botones de la espalda...
Şimdi düğmeler!
Ahora, los botones.
Düğmeler, viski.
Clics. Whisky.
Hepsi şu oros.. nun benden çaldığı düğmeler yüzünden oldu.
Todo por unos botones de concha que me robó la desgraciada.
Düğmeler açık gezmek için daha biraz erken.
¿ Dónde vas con los botones sueltos?
Neden donanmada hâlâ bu düğmeler kullanılıyor?
¿ Por qué la marina utiliza aún este tipo de botones?
Göğsünden bir dilim verirsen sadece bir dilim diyorum, düğmeler senin demektir.
Si me das un pedazo de pechuga, nada más un pedacito, te doy estas monedas.
Peki ya düğmeler?
¿ Y los botones?
Kruvaze ceket, pirinç düğmeler, denizci şapkası.
Chaqueta de marino, botones de latón, sombrero de tricornio.
- Düğmeler mi?
- ¿ Botones?
- Elbisemdeki düğmeler.
- Los de mi vestido.
- Peki bu düğmeler?
- ¿ Y estos botones?
Bir saat önce, köprüdeki kumanda aletleri delirdi - kumanda kolları kendi kendi inip çıkıyor, düğmeler basılıyor, veriler değişiyor.
Hace una hora, los mandos del puente empezaron a descontrolarse : las palancas se movían solas y los indicadores fluctuaban.
Yün, peynir, bira ve düğmeler, toplara hiç girmiyorum bile.
lana, queso, cerveza y botones, eso sin contar los cañones.
Üniformanın yeşil-kırmızı deri çizgileri vardı tam önünde çapraz inen büyük pirinç düğmeler vardı.
Era de cuero verde, con franjas rojas y una banda de botones de latón por aquí.
Koyu mavi çift düğmeli palto... düğmeler sarı metal.
Azul marino con doble botonera... con botones altos.
Düğmeler kapalı.
Apagado.
Düğmeler kapatıldı!
Apagado.
Tüm bu uzay aletleri ve düğmeler.
Todas esas cosas del espacio y los interruptores.
Ayakkabılar cilalı, düğmeler parlatılmış.
Los zapatos lustrados, los botones pulidos.
Düğmeler aşağıda arkada.
Los botones están en la espalda.
- Ancak Boston'dan getirdiğim düğmeler, ve kurdeleler ve de müzik var.
- Sin embargo... ... sí que tengo algunos corsés, algunas cintas... ... y también música, impresa en Boston.
Fermuar çıktığına göre düğmeler için başka amaçlar bulunmalı değil mi?
Ahora que se inventó la cremallera, los botones...
- Kullanacağın düğmeler.
- La línea privada y la directa al estudio.
Düğmeler aşamalı olarak 15'er volt artıyor, dolayısıyla şok seviyesi yükseliyor.
Estos controles están graduados de 15 en 15 Voltios... que se van sumando.
- Bu düğmeler ne işe yarıyor?
- ¿ Para qué son estos botones?
Sadece düğmeler kalmış.
Sólo han quedado botones.
Düğmeler :
Botones :
Bu düğmeler stratejik Hava komutlarına ve füze yükleme.... İstasyonlarına direk bağlı.
Estos botones están conectados con el Mando Aéreo Estratégico y las estaciones de lanzamiento de misiles.
Altında düğmeler var.
Tiene botones a los lados.
Bakın, düğmeler!
Mire, ¡ botones!
Polisin yangında bulduğu düğmeler?
¿ Los botones que encontró la policía en el incendio?
Ve hiçbir zaman o fildişi düğmeler gibi güzel bir şey yapmadı.
Y nunca me hizo nada tan bonito como ese cuello de borrego.
Hatta düğmeler bile açığa çıkmış.
Incluso se notaban los botones.
Düğmeler benim düğmeler.
No, interruptores son mis interruptores.
Gözleriyle soydu beni. Düğmeler biraz sorun oldu ama.
Me desnudaba con la mirada, pero se lio con los botones.
- Bu düğmeler de ne? - Bilmiyorum.
- ¿ Para qué son estos mandos?
Düğmeler mi? Hangilerine?
¿ Cuáles teclas?
Düğmeler teker teker açılıyor.
Los botones se desabrochaban, las polleras se aflojaban.
# Gidelim hadi büyük bir şehre # # Kızları kıyafetlerine göre değerlendirdikleri yere # # Düğmeler ve fiyonklarla dikkat çekeceğin yere #
Vayámonos a una ciudad grande donde juzgan una chica por su vestido y tú lucirás tus botones y lazos.
# Alıp gidelim kızların kullandığı şeyleri # # İpek, saten, keten... # # Düğmeler, fiyonklar...
Larguémonos a donde las chicas siguen utilizando seda y raso y lino que muestra que eres mía con botones y lazos.
Klistronla düğmeler arasında elektrik sıçramış.
Un impulso eléctrico rebotando entre el klystron y los botones fritos.
Pırıl pırıl parlayan pirinç düğmeler şerefine hurra!
¡ Hurra con los botones altamente relucientes!
Düğmeler herhalde odanın her yerindedir. Çok sabırsızdı.
Él era tan impetuoso.
- Ancak Boston'dan getirdigim dügmeler, ve kurdeleler ve de müzik var.
- Sin embargo sí que tengo algunos corsés, algunas cintas y también música, impresa en Boston.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]