Fotoğrafım traducir español
5,133 traducción paralela
Fotoğrafımızı çekebilir misiniz?
¿ Podría tomarnos una foto?
Bebeklik fotoğrafım.
Yo cuando era un bebé.
Arabada fotoğrafımızı çekip "en süper nişanlı" yazan pembe renkli bir çerçeveye mi koysaydım?
¿ Sacar una foto nuestra en el auto y ponerla en un marco rosado con un cartel en relieve que diga "El mejor futuro esposo del mundo"?
Fotoğrafımızı çekip satranç kulübündeki eski arkadaşlarına yollamak ister misin?
¿ Quieres sacarnos una foto y enviársela a tus viejos amigos del club de ajedrez?
Birlikte fotoğrafımız var.
Tengo una foto con ella.
Neden birisi benim fotoğrafımın bir parçasını yüklesin ki?
¿ Por qué alguien iba a publicar una parte de mi foto
Kendimle bir fotoğrafımı çekmek istiyorum.
Quiero una foto de mí... conmigo.
Fotoğrafımı mı çektin?
¿ Me tomaste una foto?
Jimmy kulüpte masanın üstünde dans ederkenki fotoğrafımızı görünce kahrolacak.
Por Dios. Cuando Jimmy vea esa fotografía de nosotros bailando sobre la mesa en el club, se va a querer morir.
- Oh, tatlım. - Muhtemelen bitiş çizgisinde bir fotoğrafçı olacak, ve ben ona fotoğrafımızı çekmesini söyledim.
- There apos ; s probablemente va a ser un fotógrafo en la línea de meta, así que pensé que podíamos conseguir una foto.
Ve bu da benim 10 yaşındayken çekilmiş fotoğrafım.
Y esta es una foto de mí a los 10 años.
Mike, gittiğimiz her yerde benim fotoğrafımı çekti.
Mike me tomó fotos en todos lados.
Sende benim o şekilde fotoğrafımı çek.
Pero tienes que tomarme una foto.
Sonra 1982'den kalma bilgisayarları kullanarak kim benim fotoğrafımı diğerinden önce basarsa, kazanan o olacak!
Y luego imprimirán una foto mía usando un portátil de 1982. ¡ Quien tome primero el impreso gana!
Birkaç iş hallettiğimiz gün güzeldi sanıyordum ama sen kuru temizlemecim fotoğrafımı indirdi diye ağladığımı yazmışsın.
Ese día hicimos mandados juntos. Pensé que la habíamos pasado bien. Escribiste sobre cómo lloré porque sacaron mi foto de la tintorería.
İnsanlar yanıma gelip imzamı ister, fotoğrafımı ister.
La gente se me acerca y quiere mi autógrafo, mi foto.
Caddenin karşındaki stüdyoda fotoğraf çekimim vardı gelmişken bir uğrayım dedim.
Tuve una sesión de fotos de enfrente y pensé en pasar por aquí.
Neden asla kimseye göndermeyeceğimiz Noel kartı için fotoğraf çekilerek değerli zamanımızı harcıyoruz?
¿ Por qué malgastamos nuestro preciado tiempo tomando una foto para la tarjeta de Navidad que todos sabemos que no enviaremos?
- Sadece bir fotoğraf mı?
¿ Sólo una?
Stuart, fotoğraf çekebilir miyiz bir sorar mısın?
Stuart, ¿ puedes preguntarle si podemos obtener una foto con ella?
O zaman o fotoğrafı çekeni ve mesajları göndereni bulmama yardım et.
Entonces, ayúdame a encontrar quien manda los mensajes, y quien hizo esta foto...
Henry, sen de Abe'in bir fotoğrafı var mı?
Henry, ¿ tienes una foto de Abe?
Jackson'ın ehliyetindeki fotoğrafı bastıralım ve bizimkilere dağıtalım.
Y vamos a imprimir la foto de tráfico de Jackson - para distribuirla entre nuestra gente.
Tamam mı? Yani yanınızda bir fotoğraf veya...
¿ Tienen fotos 0...?
Nussir'de acılı halka yardım ederken fotoğraf çektirecek.
Nussir sale en la foto distribuyendo ayuda entre las masas oprimidas.
Hey, Rice, bana mı öyle geliyor yoksa şu dışarıdaki fotoğraf meraklısı bizimle fazla mı ilgileniyor?
Oye, Rice, ¿ Soy solo yo, o hay un camarógrafo afuera que parece interesado en nosotros?
Ben ne olacağım? Seninle fotoğraf çekinebilir miyim?
¿ Y yo, puedo hacerme una foto contigo?
Sana bir fotoğraf yollayarak bunu kanıtlayacağım.
Haré una foto y te la mando para probarlo.
- Hayır, Snappamatic'e fotoğraf yüklüyordu fotoğraf paylaşım programını bilirsiniz.
Publicaba fotos en Snappamatic... ya sabéis, la aplicación para compartir fotografías.
Fotoğraf paylaşım uygulaması Snappamatic temsilcisinin yaptığı açıklamada yetkililerle ortak çalışma yürüttüklerini ifade etti.
Los representantes de Snappamatic, la aplicación para compartir fotos online, han publicado una declaración diciendo que están cooperando con las autoridades.
Lane'in fotoğrafını dağıttığımızdan beri....... o bölgede sürekli görgü tanığı ihbarı alıyoruz.
Desde que lanzamos la foto de Lane, hemos tenido múltiples avisos de haberle visto en esa zona.
Fotoğrafı alıp çöpe atacağım ve bu yüzü bir daha hiç görmeyeceğim.
Cogías una foto, la metías en la caja, y nunca volvías a ver esa cara.
Bayan Ruiz, şipşak fotoğraf makinemi anlatacağımı söylemişti.
¡ La Srta. Ruiz dijo que podría hablar sobre mi cámara!
Eski bir fotoğraf makinesi kılıfına saklamıştım.
Lo metí en el estuche de una cámara.
-... şipşak bir fotoğraf makinesi kılıfı mıydı?
- Natalie, ¿ la cámara era una Polaroid?
İkimizin aynı ağacın kenarından kafalarımızı sarkıttığımız fotoşoplu fotoğrafı da gerçekten beğendim.
De verdad me encantó la imagen arreglada con Photoshop de los dos mirando a hurtadillas en el mismo árbol.
Jimmy'nin tüm kullan-at fotoğraf makinalarımızla babafingosunun fotoğrafını çektiğinden haberin var mıydı?
Jimmy tomó una foto de su pene en cada una de nuestras cámaras descartables.
Telefonunda fotoğrafı var mı hiç?
- ¿ Tienes su foto en tu teléfono?
Herhangi birinizde Sae Hee'nin fotoğrafı var mı?
¿ alguien tiene una foto de Se Hee?
Umarım fotoğrafı kullanmamda bir sakınca yoktur.
Espero que no te importe que esté usando la toma.
- Ve bir de fotoğraf alayım lütfen.
- Sus fotos, por favor.
Arabayı verdikten iki hafta sonra Palm Springs'ten bir trafik cezası geldi. Hiç tanımadığımız bir adamın kırmızı ışıkta geçerkenki fotoğrafı.
Dos semanas luego de entregárselo, llegó una foto-multa de Palms Springs... de un tipo que nunca habíamos visto pasándose una luz roja.
Yakaladım diyor ama anneanneme sorsan balığı iskelede bulmuş ve birisine balıkla fotoğrafını çekmesini söylemiş.
Dijo que lo hizo, pero mi abuela siempre pensó que lo encontró en el muelle y luego le pidió a alguien que le sacara una foto junto a él.
Telefonunu kurcala ve bana Will'in en iyi fotoğrafını ver. Tamam mı?
Andy, simplemente desplazarse a través de su teléfono y tráeme tu mejor foto de Will, ¿ de acuerdo?
Fotoğrafına bakar mısınız?
Miren la foto, ¿ pueden?
- Oğlunuzun bir fotoğrafına ihtiyacım var.
- Una foto. Necesito una foto de su hijo. - ¿ Por qué?
"Ava Watson" diye birinin olmadığını söylediler, ben de fotoğrafını faksladım.
Nunca tuvieron a una "Ava Watson," así que les envié por fax una foto.
Güvenlik kamerasından aldığımız fotoğrafıyla dostumuzun kaydını bulabildim.
Obtuve un reconocimiento facial de la foro de seguridad de nuestro amigo.
Kafamda hep bu fotoğraf vardı... Benim hiç sahip olamadığım durum... İki ebeveyn sahibi, mutlu bir bebek.
Tenía esa imagen en mi cabeza, esto que no tenía, dos padres, felices, un hogar estable.
- Üzgünüm, ikisi için vaktim yok. - Selfie mi fotoğraf mı?
Lo siento, no hay tiempo para hacer ambos. ¿ Selfie o autógrafo?
D harfi belki de David içindi, Çünkü görünüşe göre sarhoşken, Yazıcıdan bir sürü David Boreanaz fotoğrafı çıkartmışım.
La D igual es de David, porque parece que cuando estaba borracho, imprimí un montón de fotos de David Boreanaz.