English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ F ] / Fotoğrafını

Fotoğrafını traducir español

8,771 traducción paralela
Tucker'a neden gizli hayranının fotoğrafını gönderdin?
¿ Por qué le enviaste a Tucker una foto de su admiradora secreta?
Oğlumun bir fotoğrafını görmek ister misin?
¿ Quieres ver una foto de mi hijo?
Ve içinde bir kamera olsaydı, kendi fotoğrafını çekebilsen ve ayrıca bir telefon olsaydı?
Y si tuviera una cámara, para sacar fotos, ¿ y también fuera teléfono?
Fotoğrafını çekerken köpeğin dikkatini çekiyor.
Retiene la atención del perro cuando le estás sacando una foto.
Ashlin az önce mini pizzasının fotoğrafını attı.
Ashlin acaba de subir una foto de una mini-pizza.
- Fotoğrafını çektin mi?
- ¿ Tienes la foto? - Sí.
Sergei'nin fotoğrafını gösterdiniz mi?
¿ Les enseñasteis la foto de Sergei?
Tatlım, bunun fotoğrafını babana göndereceğim, unutturma.
Cariño, recuerda sacar una foto para tu padre.
Bize bir fotoğrafını yolladılar.
Nos enviaron una foto de la misma.
Delillerin fotoğrafını çekemezsin. Süregelen soruşturmayı riske sokar.
No puede sacar fotos de las pruebas, compromete una investigación en curso.
- Uzaktan Oh Young Suk'un fotoğrafını çekiyor.
Él está fotografiando secretamente a Oh, desde lejos.
Dur, birkaç fotoğrafını çekeyim.
¿ Para que te masturbes?
Bunun fotoğrafını çekeceğim çünkü benim yaptığım şey bu.
Voy a tomar una foto de ella, porque eso es lo que hago.
Hamburgerlerin fotoğrafını çekmek.
Tomo fotos de hamburguesas.
Üzerinde üzgün surat olan penisimin fotoğrafını mesaj attım.
Le mandé una foto de mi pene con una carita triste sobre él.
Alan, neden bana üzgün penis fotoğrafını yolladın?
Alan, ¿ por qué me enviaste tu foto del pene triste? Lo siento.
Düzenli olarak müşterilere üç çocuğunun fotoğrafını gösteren Max'e gidiyor.
Para Max... por enseñarle fotos a los clientes de sus tres niños pequeños en su vida regular. Wow.
Az önce kapı fotoğrafının içinden geçtim.
Acabo de chocarme con una foto de una puerta.
Max tahmin ediyorum henüz kendi fotoğrafını görmedin.
puedo ver por tu actitud impertinente que no has visto tu foto aún. ¿ Qué foto?
Fotoğrafının kaç kez satıldığını gösteriyor.
Es cuantas veces tu copia fue comprada.
20 kişi senin fotoğrafını satın almış.
15 personas te compraron a ti.
Sana kendi fotoğrafının bir kopyasını hediye edeyim.
Te daré una copia gratuita de tu foto.
Sandığınızdan daha fazla fotoğrafınız var. Her yerde güvenlik kameraları var, bu yüzden hepimiz internetteyiz.
Bueno, sus imágenes están ahí fuera más de lo que piensas... cámaras de seguridad, cámaras de guión.
Neden fotoğrafının çekilmesini istemiyorsun?
¿ Por qué no te gusta de haber tomado una foto?
Ama fotoğrafını internette arattım çünkü herkes internette gösteriş yapmayı sever.
- No, pero con referencias cruzadas a su imagen en los medios sociales porque todo el mundo quiere ser notado.
Fotoğrafını çekmeye çalıştım ama Portekizli bir futbolcu gibi çalım attın.
Traté de tomar su tiro. Usted mantiene el buceo como un futbolista portugués.
Batı Almanya Gizli Servisi içeri giren herkesin fotoğrafını çekiyor.
El Servicio Secreto de Alemania Occidental toma fotos a todos los que entran por allí.
Senden sonra o da gitti. Fotoğrafını çektim.
Se fue justo después que tú lo hiciste.
Bir fotoğrafın fotoğrafı ama sende kalmalı.
Es una foto de una foto pero... deberías conservarla.
Fotoğraf çekilmeyi sevmediğinden yakın zamana ait görsel yok şuan.
No le gusta ser fotografiado, así que no tenemos nada reciente.
Peki, bu sadece tişörtünün üstüne sütyen taktığın bir fotoğraf. "Pete'in Malı." yazan bir kağıt tutuyorsun bir de.
Es una foto donde sales con corpiño y remera con un cartel que dice :
Vernon'ın her fotoğrafı ve birkaç tane de senin güzel fotoğrafın.
Todas las fotos de Vernon y unas buenas tuyas.
Gretchen Cutler'ın bu gençlik fotoğrafına denk geldim.
Encontramos esta foto de Gretchen cuando era joven.
Madam'ın çektiğim ilk fotoğrafı.
Mi primera foto de Madame.
Bir anne baba kızlarının ölüm haberini... televizyondaki otopsi fotoğrafından öğrendi.
Una madre y un padre se enteraron de que su hija había muerto viendo esto... Una foto de autopsia por televisión.
Hepsi yakın çekim fotoğraf yahut güvenlik kamerası kaydı.
Todas son fotografías en primer plano o filmaciones de circuito cerrado.
Sen kitabını yazarken Oscar, ben de kendimi memnuniyetle yemek fotoğrafı sanatına...
Sí. Mientras tu escribes, Oscar, voy a con gratitud a consagrarme al arte de la alimen-tografía.
- Evet, bir çift memenin üzerinden büyük miktarda kokain çekerken harika bir fotoğrafın var.
Sí, hay una foto tuya... aspirando coca en un par de senos.
Yani, semde Vernon'ın hatun yerken fotoğrafı olmasının dışında yarım milyonun rezalet bir sorusu var.
A menos que tengas una foto de Vernon comiéndose un bebé... medio millón es mucho.
Chambers'ın kimliğini tespit ederken etkinliğe ait yüzlerce fotoğraf toplamıştık.
- Cuando buscábamos a Chambers... vimos cientos de fotos del evento.
Fotoğrafın adına bak!
¡ Mira el título!
Max, fotoğrafın şehirdeki fakir ve kayıp ruhların arasında duruyor diye bu hayatının da öyle olduğu anlamına...
sólo porque estés colgando en una pared entre las almas perdidas y más pobres de nuestra ciudad no significa que tu vida es...
Sembolik yani. Fotoğrafın ismi "Garson" ve elimde sipariş kağıdı var.
Se llama " camarera y estoy sosteniendo el cuaderno de cuentas.
Fotoğrafımın başı dertte mi?
¿ Mi foto está en problemas?
Bütün bu insanların evinde benim fotoğrafım var. Kadınlar, erkekler, siyahiler, beyazlar.
Me iré a casa con todas estas personas... negros.
Fotoğraf sende kalsın.
quédese la foto.
Arkadaşın fotoğrafından nefret ettiğini söyledi.
Tu amiga dice que odias tu foto. No
Yok canım! Başkasının ekstra kıtır ekmeğini çalarken gizlice fotoğrafımın çekilmesi çok hoşuma gitti. Bu arada ben senin gülümsemeni hiçbir zaman aptalca görmedim.
Disfruto ser fotografiada en secreto extra para alguien. nunca vi tu sonrisa como tonta.
Bayanlar baylar, bu gece Nola Anderz'ın mükemmel eseri ile karşı karşıyayız. Kısa bir süre sessizce duralım ve bırakalım fotoğraf konuşsun. Telefonum çalıyor.
hoy somos testigos del asombroso trabajo de Nola Anderz. ¿ Por qué no nos quedamos parados en silencio un momento y dejamos que las fotos de Nola hablen? Ese es mi teléfono. ¿ Adónde está? ¿ por qué está mi teléfono en tu sujetador?
Nabız hızın ve ani düşünceler... Sanki gözünün önünde fotoğraf çeker gibi...
¿ Su pulso aumentó, y tuvo pensamientos rápidos como... como fotografías revoloteando en su mente y frente a sus ojos?
Sosyal medya hesabını buldum, on dakika sonra fotoğraf paylaştı.
Me metí en su alimentación. Ella acaba de caer una foto hace 10 minutos.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]