Fırt traducir español
12,673 traducción paralela
Meteoroloji üç gece sonra Ma'an'da kum fırtınası olabileceğini tahmin ediyor.
En tres noches, el servicio meteorológico cree que es muy probable que haya una tormenta de arena sobre Ma'an.
Kum fırtınası geldiğinde harekete geçeceğiz.
Luego intervenimos cuando la tormenta de arena llegue.
Güvende olduğumuzda size açıklayacağım, Fırtına çıkmadan bir an önce burdan çıkmalıyız.
Os lo explicaré una vez que estemos a salvo, pero tenemos que salir de aquí antes de que pase la tormenta.
Kum fırtınası durdu, hareket ediyoruz!
¡ Ahora que la tormenta ha pasado, vamos a entrar!
" Sadece birkaç saattir dağın zirvesindeydik ki aniden korkunç bir fırtınanın etkisinde kaldık.
" Habíamos estado solo unas horas en la cima. Una terrible tormenta de nieve nos sorprendió.
Bu dev bir fırtınaya benziyor.
Parece una gran tormenta.
Fırtınada kolay hedef olarak görünüyoruz.
Somos presa fácil en la tormenta.
Fırtına duruyor!
¡ La tormenta ha parado!
Fırtınayı gördün. Bir şeyler değişti.
Ya has visto la tormenta de antes.
Rüzgar mıydı, fırtına mıydı?
¿ Se dice "dignó" o "dignificó"?
Normalde yüzer, ama fırtınada batar.
Normalmente flota, pero se hunde en aguas violentas.
Fırtına geçene kadar oturup beklemekten başka çaremiz yok.
Solo podemos esperar a ver qué sucederá.
Beyin fırtınası yapabilmek için toplanırız. Genellikle dışarıda bir yerde yapılır.
También tenemos sesiones de lluvia de ideas, que se hace afuera.
Şu beğenmediğim koca dişli hava durumu sunucusu Superior'da büyük bir fırtına olduğunu söyledi.
Ese hombre del tiempo que no me gusta con los dientes grandes dijo que algún tipo de tormenta extraña alcanzó Superior.
Bir anda bastıran kar fırtınası kameraları ve güvenlik sistemini devre dışı bırakmış.
Esta repentina tormenta de nieve sacó de servicio a las cámaras y el sistema de seguridad.
Aşağıdaki insanları ölümcül bir dolu fırtınasıyla mı öldürsem yoksa biraz hile yapıp asit yağmuru mu kullansam karar veremedim. Sen ne diyorsun?
No, verás, estoy tratando de decidir si debería matar a todos allá abajo con una tormenta de granizo mortal, o... un poco más delicado, con lluvia ácida, ¿ qué opinas?
Kar fırtınası yüzünden uçağı kaçıracaksın.
Pierdes tu vuelo por culpa de una tormenta de nieve.
Guthrum'un gemilerinin çoğunun fırtınalar tarafından yutulduğunu söyleyen sendin.
Tú mismo dijiste que las tormentas habían arrasado a la mayoría de los barcos de Guthrum.
Uhtred'in fırtınayla ilgili söyledikleri doğruysa ve Guthrum'un tüm filosu yok edildiyse Alfred'le güç birliği yapabiliriz.
Si lo que dice Uhtred sobre la tormenta es verdad, y la flota de Guthrum está destruida, podríamos unir fuerzas con Alfred.
Sadece bir ay yetecek kadar yiyecek ve ale veririm bu arada deniz fırtınaları...
Comida y cerveza para un mes, no más, para ese momento... las tormentas marinas habrán llegado.
Tanrı'nın fırtınaları gelip çatar.
Tormentas de Dios.
Çöl Fırtınası'nda hizmet verdim.
Serví en la Tormenta del Desierto.
Çöl Fırtınası birliğinde hizmet vermiştiniz, doğru mu?
Usted sirvió en la Tormenta del Desierto, ¿ no es así?
Dinleyin, yolunuz üzerinde büyük bir Zombi fırtınası var.
Escucha. Hay una tormenta masiva de zombis dirigiéndose hacia vosotros.
Dışarıdaki sıradan bir toz fırtınası değil.
Lo de ahí fuera no es solo una tormenta de arena.
Dinleyin. Yolunuzun üzerinde büyük bir Zombi fırtınası var.
Hay una tormenta enorme de zombis dirigiéndose hacia ustedes.
Fırtınadan önce her zaman karanlık olur?
¿ Sabes? Siempre hay oscuridad antes de... ¿ La tormenta?
Karanlık ve fırtınalı bir geceydi.
Era una noche oscura y tormentosa.
Dilim Kerbela'da kum fırtınasının içindeymiş gibi.
Mi lengua está como Karbala en una tormenta de arena.
Okuldan çıkıp rampaya gittiğimde orada yapmak istediğim yeni şeyler için beyin fırtınası yapardım.
Me sentaba y pensaba en nuevas ideas de cosas que podía hacer ese día en la rampa cuando saliese del colegio.
Ama onun korkunç bir medya fırtınasının ortasında kalmasına da izin vermeyeceğim.
Pero no permitiré que termine en medio de esta tormenta espantosa con los medios.
Gök gürültülü fırtınalar gibi.
Como tormentas eléctricas.
Gök gürültülü fırtınalar her gün görülmezler.
Tormentas no se presentan todos los días.
O bununla ilgisi olmadığını biliyor. Hawaii Five-O 6.sezon 3.bölüm "Soğuk Fırtına Dağı"
Tiene que saber que no habéis tenido nada que ver con esto.
Sonraki hafta, fırtınalar Aragon'daki test sürüşlerini engelledi.
Hubo tormenta en los siguientes tests en Aragón esa semana.
Sen yaşlılık fırtınalı büyüdü.
Has crecido tempestuosa en su vejez.
Çok yazık çünkü ev döndürme işim fırtınalar estirecek. Tamam mı?
Es una pena porque mi negocio de inversión va a provocar una tormenta mundial.
Bence fırtına dinene dek...
Creo que deberíamos esperar a que la tormenta...
Nasıl izin çıkartırız diye beyin fırtınası yaparız.
Pensaremos en cómo conseguir una orden. Os veo luego.
Hemen arkamızda yaklaşan bir fırtına var.
Hay una tormenta que venía detrás de nosotros.
Eğer İmparatorluk havalanmadan buraya gelirse fırtına sorunlarımızın en küçüğü olacak.
Si el imperio llegue antes de despegar, la tormenta será el menor de nuestros problemas.
Eğer istediğiniz bir savaşsa umarım o fırtına askerlerinden daha iyi askerler getirmişsinizdir.
Si se trata de una pelea que quieres, Espero que hayas traído una mejor clase de soldado que aquellos soldados de asalto.
Şimdi o fırtına daha fazla yaklaşırsa bizi hareketsiz bırakır.
Ahora bien, si la tormenta se pone más cerca, que va con nosotros molida.
O fırtınaya doğru gitmek nasıl daha iyi olabilir?
¿ Cómo va a entrar en esa tormenta ser mejor?
Fırtına tarayıcıları karıştıracaktır.
Bueno, la tormenta va a revolver los escáneres.
Efendim, onları fırtınada kaybediyoruz.
Señor, los estamos perdiendo en la tormenta.
-... ganimet olarak alan bir yırtıcıdır. "-" Abyzou'yu yok etmek neredeyse imkânsızdır, tek zayıf noktası ise gümüştür. "
- "Mientras que el Abyzou es... casi imposible de derrotar, su única debilidad... es la plata".
Şaşırtıcı beceriksizliğiniz sağ olsun, sıfırdan başlıyoruz.
Gracias a su abrumadora incompetencia, volvemos al punto de partida.
Sen de "başarılı olmak için kıçını yırtıyorsan ve fırsat ayağına geldiğinde kullanabiliyorsan salakça bir şans için dua etmene gerek kalmaz" dedin.
Dijiste, "suerte de profesional es cuando trabajas tan duro que cuando la oportunidad se presenta, no tienes que rezar por la suerte de principiante".
Fırtına kapıda olmalı.
Debe ser una tormenta de una elaboración de la cerveza. [Risas]
Fırtınadan haberim var. Daha önce bir çoğunu atlattık.
Hemos resistido a muchas de esas tormentas antes.