Gençlik traducir español
2,417 traducción paralela
Biraz bana benziyorsun, yani gençlik halime.
Eres parecido a mi, al menos cuando era joven.
Henüz bulamadım ama şu anda insanları gençlik ve prestij uğruna kesip biçiyorum işte.
Todavía no lo he encontrado pero, por el momento, mutilo a las personas para que logren juventud y prestigio.
" Ondan kurtulursan, sana sonsuza kadar gençlik vaad ediyorum.
Y yo te daré la eterna juventud.
Werther'in hikayesi romantik bir gençlik hareketini ateşledi ve bir intihar dalgasına neden oldu.
La historia de Werther desencadenó un movimiento joven y dio lugar a una ola de suicidios.
Yaşlı ve güçsüz olduğumda sevgiyle anacağım hayat dolu bir gençlik hatırasıydı.
Esto fue un recuerdo vívido de la juventud que voy a apreciar cuando sea viejo y frágil.
Unutma, gençlik kalıcı değil.
Recuerda, la juventud no es eterna.
William ve Bockris kesinlikle şu bastonlu geçilmez gri adamların hayalini kuruyorlardı, gençlik saldırıları, ama o hassastı.
William y Bockris seguramente fantasearon con ser estos impenetrables hombres grises con bastones, peleando con jóvenes, y posibles atacantes, pero él era vulnerable.
Beni gençlik günlerime götürdü.
- Me recuerda los viejos tiempos.
Ama geçici gençlik mutluluğu değil. Bir kayanın üzerine inşa edilmiş uzun süreli bir mutluluk.
Pero no la efímera felicidad de la juventud, sino la felicidad perdurable, la felicidad cimentada en la roca.
Arayışına devam et Gençlik ve delikanlılığa
Ve en tu búsqueda de tu vida, de tu esperanza, de tus alturas, de tus impurezas.
"Asi Gençlik" filmini seyretmeye gidelim mi?
Vamos a ver "Rebelde sin causa".
Gençlik de böyle ;
Tal es la juventud ;
Duvar yazısındaki sözcükleri... -... söylediğiniz gibi gençlik çeteleriyle karşılaştırdık.
- Sacamos la palabra de la firma del graffiti, clubes... de juventud y cosas de ésas como dijo.
Kara kara düşünmek yeter, seni tekrar gençlik günlerine döndüreceğim.
Basta de seriedad. Esta noche traeré de vuelta tu acné juvenil.
Nasıl ki çiçek sararır solar ve gençlik bırakırsa kendini ihtiyarlığa, Tomurcuklanır aşamaları yaşamın, erdemleri, bilgelikleri... Gelince vakti saati veda etmek için hayata Her çağrısında yaşamın hazır olmalı yürek yeniden başlamaya.
Como cada flor marchita y todos los jóvenes dan lugar a la vejez, todas las fases de las flores de la vida, todas las flores de la sabiduría y todas las virtudes en su momento... un día tendrá su mano sobre mi alma desvanecida,
Sonuçta gençlik hatasıdır, olur.
Después de todo, nadie está a salvo de un error de la juventud.
Beni gençlik hatalarımla yargılamamalısınız.
No tiene derecho a criticar mi juventud, Diputado.
Anlarsın, sonra onun gençlik fotoğraflarını gördüm ve şöyle düşünmeye başladım hayatında neler yapmıştır?
Y luego he visto sus fotos de cuando fue joven y... he comenzado a pensar... ¿ Qué ha hecho de su vida?
"Grease" filmindeki o sahneyi yaşıyorum sanki. Gençlik ateşinden sonra, Sandy, Danny'e pat diye söylediğinde hiç beklemediği anda.
Despúes de la hoguera, cuando Sandy salta sobre Danny cuando menos se lo espera.
Kampanyam için Gençlik Kolları ile alâkalı bir fikri olduğunu söyledi.
Yo creí que querría conversar sobre el esfuerzo de votantes juveniles para mi campaña.
Savcıya gençlik kayıtlarını açtırana kadar, Bobby Kerns'ü temiz sanıyorduk. 17'sini doldurmadan birkaç kez tutuklanmış.
Creía que Bobby Kerns tenía un expediente limpio hasta que obtuvimos la orden para ver su expediente del reformatorio. Una docena de arrestos antes de cumplir los 17 años.
Birincisi, gençlik sabıkan.
El registro del reformatorio.
Arkadaşlarımla olmak. Sana daha önce de söyledim o gençlik merkezi aşırı olmayı öğrettiği için kötü bir ünü var. Amerika'nın da Dünya'nın bazı yerlerinde kötü ünü var.
estar por ahi con mis amigos ya te he dicho antes que ese centro juvenil tiene mala reputacion por enseñar perspectivas radicales los americanos tienen mala reputacion en algunas partes del mundo en este pais, si llevo ropa amplia soy un gangster hiphopero
Eğer tekke takarsam, teröristim. O gençlik merkezinde, sadece Mowadh'ım.
si llevo una taqiyah, soy un terrorista en el centro juvenil, sólo soy mowadh
Gençlik Merkezi'nin de umurunda değil.
El centro de la Juventud reclamando ignorancia.
Tamam, belki de gençlik yıllarına biraz ışık tutabilir.
Vale, quizás pueda derramar algo de luz en tus años de adolescencia.
Bir kamyoncunun, tüm gençlik anılarımı, soluk kahverengiye boyamasını izliyorum.
- Sí. Viendo cómo pintan mis ilusiones adolescentes de marrón.
Gençlik hataları, Dedektif.
Indiscreciones de juventud, detectives.
O gençlik çeşmesine daldırılmamın beni kuduz ettiğini düşünmek daha mı kolayına gidiyor?
¿ Es más fácil para ti pensar que mi chapuzón en su fuente de la juventud me volvió rabioso?
Gençlik yıllarında, giysiler değişir, saç modelleri değişir, piercinglerin takıldığı yerler bile değişir.
La adolescencia... la ropa puede cambiar, el peinado puede cambiar, la parte del cuerpo que lleva el piercing puede cambiar, pero una cosa no cambia...
-'Jawani'( gençlik ).
-'Jawani'( jóvenes ).
Sen git, gençlik maceralarını yaşa. Tommy'yi ben büyütürüm.
Tú vete a tener tus aventuras juveniles y yo criaré a Tommy.
Kirk Cameron kim? Yeniden doğan, 80lerin gençlik idolü.
¿ Quién es Kirk Cameron? Es un ídolo adolescente de los 80 que ha vuelto a nacer.
Üniversiteden çıktıktan sonra gençlik merkezi çalıştırıyordum.
Cuando termine la universidad trabaje en un centro para jovenes.
Üniversite gençlik merkezini böyle mi işlettin?
Así que este es tu alejado centro juvenil fuera de la universidad.
Lütfen, gençlik merkezi filan yoktu.
Oh por favor, hay un centro juvenil?
Blue Mountain State, Sezon 1, Bölüm 8 Lakros'çu Gençlik!
Blue Mountain State S01E08 "LAX"
Bu rolü alacak kişi bozulan dünya düzenine karşı çıkarken ama aynı zamanda da tutkulu gençlik idealizmini de koruyan biri olmalı.
Así que tiene que ser alguien que pueda proyectar una cierta cantidad de sofisticación cosmopolita, mientras que a la vez conserve un cierto idealismo apasionado y juvenil.
Marlon Brando'nun gençlik hâli gibisin.
Como un joven Marlon Brando.
Bazı olası ebeveyn adayları gençlik merkezine gelecek, onlarla görüşmeliyim.
Van a venir unos posibles padres de acogida y tengo que entrevistarlos.
Gençlik merkezi için mi?
¿ Del centro juvenil?
Evet. Gençlik merkezinden.
Sí, de juveniles.
Bir gençlik dergisi için çalışıyorum da ilaçlar ve depresyon hakkında söylediğim birkaç yanlış şeyden endişe duyuyorum.
Bueno, trabajo para una linea de adolescentes preocupados Y yo estaba preocupado por decir algo erroneo Drogas y depresion, y esperaba que el doctor Kemble podría...
Yaptığı gençlik budalalıkları yüzünden hapse girmesine izin veremezdim.
No podía dejar que fuera a prisión por una imprudencia juvenil cuando...
Şu an kendimi gençlik zırvalıkları hatırlayan yaşlı bir adam gibi hissediyorum.
Me siento como un viejo recordando sus años locos.
Kızının kilisedeki gençlik koluna gittiğini söyledi ve hoşuna gitmiş.
Su h ¡ ja está en el grupo de jóvenes de la ¡ gles ¡ a y le encanta.
Gençlik kolu mu?
¿ Grupo de jóvenes?
Gençlik işte
Yo me lo comeré. Entonces...
- Nen gençlik, ne endam!
Igualmente.
Gençlik ruhu gibi kokuyor kanka.
Espíritu Joven.
Gençlik ruhu.
Ahora no quiere eso.