English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ I ] / Icindeki

Icindeki traducir español

10,069 traducción paralela
Babamın kulübesinde Duke, Mara'nın içindeki Audrey'yi yüzeye çıkarmaya çalışırken bana zaman kazandırdı.
En la cabaña de mi padre... Duke me dio tiempo para hacer surgir a Audrey y funcionó.
İçindeki romantik adam cevap versin.
Contéstame como el romántico que obviamente eres.
Az önce şortlarımın içindeki elektriği keşfetmeme sebep oldun.
Me acabas de electrificar los pantalones.
Havaalanı içindeki belirli bir bölgeden bahsetti mi?
¿ Mencionó alguna zona específica dentro del aeropuerto?
Bir atomun nükleusunun içindeki bir parçacık.
Se llama neutrón. Es una partícula en el interior del núcleo del átomo.
WuXing Dağı içindeki bir şey size ders vermiş gibi görünüyor.
{ \ fs12 \ pos ( 190,257 ) } Parece que la cosa dentro wuxing montaña te enseñó una buena lección
Hydra toplumu refah içindeki bir toplumdur.
Una sociedad Hydra es una sociedad prospera.
Ya masumsa? O masum. Ama içindeki şey bundan zerrelerce uzak.
Él lo es, pero lo que lleva dentro está lejos de serlo.
DNA molekülünün içindeki genlere kodlanmış bilgi bizim, tavukların, ağaçların,... gezegenimizdeki ilk gen taşıyıcının takibidir.
Esa información, codificada en genes, en las moléculas de ADN, en los cuerpos de nosotros, las gallinas, los árboles, eso es el primer reproductor en el planeta Tierra.
Kim olduğunu, içindeki şeyin ne olduğunu öğrenmen bir kapı açtı.
El conocimiento de lo que eres... de lo que llevas dentro de ti...
İçindeki o kısma boyun eğme.
No debes pasar a ese lado.
Bu davayı içindeki şeytanı çıkarmak için bir fırsat olarak görüyorsun ama burada neyle karşı karşıya olduğumuzu bilmiyoruz.
Y sé que estás pensando en este caso como una forma de exorcizar esos demonios, pero no sabemos lo que tenemos aquí.
Arabanın içindeki DNA?
¿ ADN en el coche?
3 metre içindeki bazı metalleri anında sıvılaştırabiliyor gibi.
Parece ser capaz de licuar ciertos metales espontáneamente a una distancia de tres metro.
Kılıfın içindeki parşömen bu Monolit'in tam olarak ne olduğunu açıklıyormuş. Ben de bunu öğrenmek istiyorum.
La caja contiene un pergamino que describe exactamente qué es el monolito, y eso es exactamente lo que quiero saber.
Yani o içindeki şeyle takas edebilirsin ya da kuma bağırsaklarımı döker ve çantamı bebek koltuğu olarak kullanabilirsin.
Así que puedes dármelo a cambio de lo que hay ahí, o puedes esparcir mis entrañas por la arena, y usar el maletín de sillita.
Böylelikle rüyalarınız sanal gerçeklik içindeki başka bir sanal gerçekliktir.
Así que para programar sueños, tendrías que crear una realidad virtual dentro de la realidad virtual.
Kafandaki sesim içindeki Karanlık Olan'ın güçleriyim bütün Karanlık Olanlar'ın içinde.
Soy la voz en tu cabeza, los poderes del Ser Oscuro en tu interior, en el interior de todos los seres oscuros.
İçindeki karanlığı gösterdiğin için teşekkürler.
Gracias por mostrarme la oscuridad en ti.
İçindeki o tatmin edici ve zengin...
Mantienes una relación plena...
Onlar akvaryum içindeki bir baloncuk gibiler.
Están en una burbuja, una pecera.
İçindeki karanlığı dışarı çıkartır.
Saca la oscuridad de tu interior.
Üç numaralı asansör her katta duruyor ve içindeki kameranın üstünü örtmüş
El ascensor tres ha ido parando en cada planta. Y la cámara de dentro está tapada.
Bir ışık yılı içindeki bütün borsalar kafanın içinde tartışıyor.
Cada acción bursátil a un año luz está peleando dentro de tu cabeza.
Evet, gördüğün üzere kitap ve içindeki şeytani şey bu tip şeylerden pek etkilenmiyor.
Sí, verás, al libro y al mal que lo rodea, en realidad no les afectan esas cosas.
Oğlum Alak, kemerin içindeki radyo istasyonunda çalışıyordu.
Mi hijo Alak manejaba la estacion de radio en la cima de el arco.
Herkesin o seranın içindeki şeye ihtiyacı var.
Toda esta gente necesita lo que hay en ese invernadero.
Yüzünü gördüm. Gözlerini. İçindeki kötülüğü.
Y yo... vi su rostro, sus... sus ojos, su maldad.
Belki biraz ağır gözüküyor evet ama üstünde beş kilo mermi taşımak herkesin içindeki Rambo'yu ortaya çıkarır.
Un poco bruta, quizá, pero con cinco kilos de arma... encima te sale tu Rambo interior.
Amerika'nın karşılaştığı en tehlikeli düşman uzun oyun oynayan hainlerin içindeki düşmandır.
El enemigo más peligroso al que se enfrenta América... es el enemigo que está adentro. Los traidores que juegan un juego largo.
Cemaatimize karşı son 24 saat içindeki şiddet silsilesi ve ırksal profilleme konumumu yeniden düşündürdü.
Y la ola de violencia y la discriminación racial contra nuestra comunidad en las pasadas 24 horas me ha hecho repensar mi posición.
Simon, beni duvara yapıştırdığında yani bire bir kavgaydı ve içindeki askeri gördüm.
Y, Simon, cuando me tiró contra la pared, Quiero decir, estábamos cara a cara, y vi al soldado dentro de ti,
Oyun içindeki masumları umursayan insanlara yardım etmek isteyen ilk oyuncu sendin.
Eres el primer jugador que se ha preocupado por lo que les pueda pasar a los inocentes que se ven atrapados en la partida, un jugador que realmente quiere ayudar a la gente.
Bence içindeki komplocu bu sabah fazla latte içmiş.
Creo que la semilla de la conspiración que hay en ti... se ha tomado unos lattes de más esta mañana.
Kendinizi tebrik eder, krizi atlattığınızı düşünür ve eve dönersiniz. Sisteminizin içindeki o çok biçimli kök donanımını asla fark etmezsiniz.
Te das las gracias a ti mismo, crisis evitada, entonces te vas a casa... sin darte cuenta nunca del rootkit polimórfico... enterrado en el fondo de vuestro sistema...
Ama o adamın içindeki canavarı çıkardığım için beni suçluyorsan bunun için özür dilemem.
Pero si me culpas por dejar salir el monstruo en ese hombre... No me disculpo por eso.
Sarayın içindeki sorunu halletmeden dışındaki sorunu çözemezsin.
No destruirás la amenaza de fuera de Palacio hasta que te encargues de la amenaza de dentro.
İçindeki mi?
¿ De dentro?
İçindeki bir adamla oksijen seviyesi % 17 düşmüş.
Con un hombre dentro, el nivel de oxígeno baja un 17 por ciento.
D.C.'de güçlü biri. Devlet içindeki neredeyse bütün örgütlerde eli var.
Jugador de élite de D.C. con sus manos sobre... en casi todas las organizaciones gubernamentales.
YTÖE içindeki bir sızıntıyı yok ettim gibi gözüküyor.
Parece que acabo de eliminar una filtración en la ATCU.
Ne gördüğünü düşünüyorsan sadece durağanlık içindeki şekiller.
Fuera lo que fuera lo que pensaras que viste sólo tiene forma en lo estático.
Şu ormanın içindeki yer taşma kanalına benziyor. Yani kimse fark etmeden yerleşkeye sızabiliriz.
Esto parece un desagüe instalado en el bosque, por el que podríamos meternos en el complejo sin que nadie vea nada.
Artık o kişi değilsin. İçindeki o ateş yok.
Ya no eres ese.
Aracın içindeki... kadın ise... Aynı zamanda kırmızı bir bandana takıyormuş.
Y la mujer... en el vehículo... también llevaba un pañuelo rojo.
Merlin'in Emma'nın içindeki karanlığı yok edebileceğini düşünmüştük.
- Creímos que Merlín podría recuperarla.
Kafandaki sesim, içindeki Karanlık Olan'ın güçleriyim.
Soy la voz en tu cabeza, los poderes del Oscuro dentro de ti.
- İçindeki karanlığı kovman için sana yardım edeceğim tabi ki.
Claro que te ayudaré a derrotar la oscuridad dentro de ella.
Bunu, içindeki karanlığın söyletmediğini nereden bileceğim?
¿ Cómo sé que no te guía la oscuridad?
Henry gibi ben de içindeki iyiliği görüyordum.
Veía la bondad en ti, como Henry.
Rumplestiltskin içindeki Karanlık Olanlar'dan sadece biri.
- ¿ Qué eres? - Rumplestiltskin es uno de muchos. Todos los Sres.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]