Ilk bakışta traducir español
499 traducción paralela
Hiç ilk bakışta aşık olmadın mı?
¿ No conoces el amor a primera vista?
Nasıl biri olduğunu ilk bakışta anladım.
La calé desde el principio.
Birinci sınıf bir balıkçıyı ilk bakışta tanırım.
Reconozco a un pescador de primera cuando lo veo.
Bir akşam onu görmeye gittiğimde, ilk bakışta içilecek bir şey yok gibiydi ve sonra aniden, yüz üstü düşüverdi.
Una noche lo vi irse, aparentemente no había tomado nada... y de repente cayó de cara al suelo.
Bakın ne diyeceğim, sizinle iş yapmak bir zevk... çünkü daha ilk bakışta dürüst olduğunuzu anlamıştım.
¿ Sabe? Me gusta hacer negocios con usted, porque me di cuenta de que era honesto desde que le vi.
Örneğin Colin, ilk bakışta başta biraz somurtkan sanırsınız bu erkekler için krem...
Colin, por ejemplo. A primera vista parece un gruñón, un poco cascarrabias, pero es todo corazón.
Bize bu kadar kolay çözülecek bir mesaj göndermeyeceğini ilk bakışta anlamıştım.
Enseguida he comprendido... que su mensaje no sería sencillo de descifrar.
En azından, ilk bakışta, mahkemeye getirilme konusunda zorluk yaşanmayacak mükemmel bir dava gibi görünüyordu.
Al menos a primera vista, parecía el caso perfecto... un caso que no sería difícil procesar y llevar a juicio.
Çocuğun böyle yapacağını ilk bakışta anlamıştım.
Yo habría comprendido inmediatamente que la niña -... no daba la imagen que se quiere.
Daha ilk bakışta anlamıştım bunu.
Justo como dije cuando lo ví por primera vez.
Daha ilk bakışta bu kamp, başka bir gezegen sanki.
Primera vista del campo. Es otro planeta.
Ah, orası ilk bakışta çok güzeldi.
No, al principio todo fue encantador.
- Buna ilk bakışta aşk deniyor.
Fue lo que se llama un flechazo.
- Şimdi, Darrin annem ilk bakışta biraz değişik görünebilir.
- Darrin mamá puede parecerte un poco distinta al principio.
Ben, her şeyi ilk bakışta derinden...
Me apego muy rápido a la gente. Soy una mujer que puede experimentar las cosas muy profundamente a la primera.
Bir şeyden kesinlikle eminim. Eğer hayatımın erkeğiyle karşılaşacak olursam onu ilk bakışta tanıyacağımdan hiç kuşkum yok.
Aun así, si me encuentro con el hombre de mis sueños... estoy segura de que lo reconoceré inmediatamente.
Bizim işi yapıyor olsaydı ilk bakışta anlardım.
Podría ver a simple vista que ella estaba simplemente poniéndoselo.
Birbirimizi ilk bakışta sevdik Zaten bildiğim o görüntü Bu durgun ve soğuk sabahta, aklıma takıldı.
"Nos quisimos con la primera mirada..." "Viendo tu recién aparecida imagen..." "Me conmoví por entero, aquella madrugada..."
Bak tatlım, ben uzun zamandır bu işi yapıyorum. Kazanacak birini ilk bakışta tanıyamayabilirim. Ama kaybedecek birini görür görmez tanırım.
Mira, cielo, llevo mucho tiempo en este negocio, puede que no reconozca un ganador, pero me juego el cuello a que eres una perdedora.
Bu ilk bakışta anlaşılıyor.
Cualquiera podría decírtelo, cachorrita.
Sürücü tarafındaki pencerede bir mermi deliği, fakat kan yok, bu da gösteriyor ki, ilk bakışta mermi isabet etmemiş.
El orificio en la ventanilla del conductor, sin sangre indica que la bala no dio en el blanco.
Sen, ilk bakışta her şeyi anlıyorsun. Olanları, düşünmeden nasıl anlıyorsun?
Trata de no querer entender todo a primera vista... cuando en realidad no entenderás nada de nada.
İlk bakışta sıradan bir pencere gibi duruyor, değil mi?
Se parece a cualquier otra ventana.
İlk bakışta S'ye benzediğini söyleyebilirim.
Si me pidieran mi opinión yo diría que es una "S".
- Vallahi! İlk bakışta onu tanıyamadım.
- No la reconocí al verla.
İlk bakışta öyle görünüyor.
Parece claro a primera vista.
İlk bakışta 35 sentlik kahvaltı en iyisi gibi duruyor ama derin analizlere girilirse, en iyisi 55 sentlik oluyor.
El desayuno de 35 centavos parece el mejor a primera vista... pero si lo analiza, el de 55 centavos es el mejor.
İlk bakışta dikkat çekmeyen, sonra aniden kendini ortaya çıkaran?
¿ Algo que quizás no vieras al principio, pero que acabas de ver? - Veo que sí.
İlk bakışta tanıyamadım seni.
Al principio no te he reconocido.
İlk bakışta, evet.
- A primera vista, sí.
İlk bakışta aşktı.
Fue amor a primera vista.
- Onu bulmada herhangi bir zorluk çektin mi? - İlk bakışta fark ettim.
- No, la reconocí enseguida.
İlk bakışta, her şey aynı gibi görünüyordu.
A primera vista todo se veía igual
O da yeni gelenlerden biriydi. İlk bakışta hepsi acemi görünüyordu. Çok genç, çok temiz, çok süslü.
El era uno de los reemplazos y al principio era como todos los nuevos demasiado joven, limpio y prolijo.
İlk bakışta hiç fena görünmüyor.
Luce muy bonito.
İlk bakışta zor hareket edilmesi, sıfır yerçekimi olmasındandır.
Es difícil al principio, habiendo alcanzado la gravedad cero, permanecer estacionarios.
İlk bakışta çıkarmak biraz zor.
Pues no se nota tanto.
İlk bakışta... içinde kaybolmak imkansız gibi gelirdi... dümdüz yolları boyunca... sabit heykeller arasında, granit döşeme... üzerinde bulunduğun, şimdi bile... kendini kaybederek, sonsuza dek... durgun gecede... benimle birlikte.
A primera vista... parecía imposible perderse... a lo largo de rectos senderos... entre las inmutables estatuas, las losas de granito... dónde estabas, incluso ahora... perdiéndote para siempre... en la noche tranquila... a solas conmigo.
İlk bakışta akla gelen, babamızın bilinmeyen bir nedenden ötürü korkunç odasında onları bir tanıtım turuna çıkartmış olduğuydu.
Primero parecía como si por alguna razón inexplicable nuestro padre les daba un recorrido de esta cámara espantosa.
İlk bakışta..... savunmaları oldukça zayıf görünüyor.
A primera vista, las defensas parecen débiles.
İlk bakışta gerçek aşktı
- Cómo está Usted? ¿ - Cómo está Usted?
İlk bakışta görünenden fazlası.
Más de lo que parece.
- İlk bakışta, öyle görünüyor.
- A primera vista, no. Pero...
İlk bakışta öyle.
A primera vista.
İlk bakışta, cesette hiç kemik bulunmadığını söyleyebilirim.
Solo puedo decir es que el cuerpo no parece tener ningún hueso.
İlk bakışta karmaşık gelebilir! Ama, tam tersi, çok basit!
Puede parecerlo, pero es lo más simple del mundo.
İlk bakışta aşk değildi...
Cuando te conocí, no fue ninguna conmoción.
İlk bakışta, kartondan yapılmış maket bir şehir gibi görünüyor.
Así de pronto parece una escenografía, una ciudad de cartón.
İlk bakışta bu duruşmadaki konumumuz gülünç ve garip görünebilir.
Bien, nosotros... en este proceso podemos... tener una actitud que en principio... parece puramente grotesca...
Evet ilk bakışta, mikro karbon fiberden oluşmuş kompleks bir kafes.
Sí.
İlk bakışta birbirimize vurulsak hoş olmaz mı?
Sería genial que nos gustásemos a primera vista.