English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ I ] / Ir

Ir traducir español

225,079 traducción paralela
Uzaya gitmek aynı kamp yapmak gibidir.
Ir al espacio es exactamente igual que ir de acampada.
Evet, muhtemelen oraya gidebiliriz.
Sí, bueno, posiblemente, podríamos ir allí.
Ama TARDIS onsuz bir yere gidemiyor.
Pero la TARDIS no puede ir a ningún lugar sin él.
İlerlemek için 12. koridoru kullanmalısınız. Derhal.
Tenéis que ir por el Pasillo 12 hasta Procesamiento.
- Teker teker geçebilirler. - Biliyorum.
Solo pueden ir entrando de uno en uno.
Kimmy gidecekse ben de giderim. Çünkü Kimmy benim arkadaşım.
Si Kimmy quiere ir, la acompañaré, porque somos amigas.
Hayvanat bahçesine gidemiyorum.
Ya ni puedo ir al zoo.
Bize yatak odasının yolunu göster, Margot.
Preparándonos para ir al dormitorio, Margot.
Gidecek hiçbir yeri yok.
No tiene ningún sitio al que ir.
Okul iki haftaya başlıyor ama hâlâ nereye gideceğimi bilmiyorum.
El semestre empieza pronto, pero no sé a dónde ir.
Bir kayıt seçmeliyim.
Debo ir por muestras.
Ben kalırım ama Mikey'nin işi var.
Yo sí, pero Mikey debe ir a un lugar.
Senin için zor olsa da beni o gemiye gönderdin.
Me hiciste ir a trabajar al crucero aunque te dolió.
Evet benim. odama çıkabilir misin lütfen?
Sí, soy yo. ¿ Puedes ir a mi habitación, por favor?
- Hepimiz eve gideriz.
- Y todos nos podemos ir a casa.
Polise gitmene izin veremeyiz, değil mi?
Bueno, no podemos ir a la policia, ¿ verdad?
- Hastaneye gitmesi gerek!
- ¡ Necesita ir a un hospital!
Ama annene ne olduğunu anlatana kadar hiçbir yere gitmeyeceğim.
Pero no voy a ir a ninguna parte hasta que me digas que le pasó a tu madre.
İstediğin kadar kalabilirsin ama benim işe dönmem lazım.
Bueno, quédate todo el tiempo que quieras, pero tengo que ir a trabajar.
- Ben gidiyorum.
- Me voy a ir.
Zorluklara alıştırmak için beni bir aylığına her gün okula yürüttü.
Para curtirme, me obligó a ir andando al colegio todos los días durante un mes.
Tuvaleti kullanması lazım.
Tiene que ir al aseo.
Konuşana kadar hiçbir yere gidemezsin.
No vas a ir a ninguna parte hasta que hables.
O, ömür boyu hapse girecek.
Va a ir a la cárcel de por vida.
Müşterinin maaşının seks işçilerine nakit ödeyecek kadar iyi olmadığını anlıyorum ama sağlam kararlar verebilen birisi değil, değil mi?
Entiendo que los ingresos de su cliente no son los ideales para ir pagando por sexo, pero las decisiones lógicas no son su fuerte, ¿ verdad?
Maalesef bu kreş öğretmen beyninle gidersen sert sorular soramazsın.
Y el cerebro de profe de preescolar no te deja ir de malota.
Clive'ı bulmam lazım.
Tengo que ir a por Clive.
Hâlâ hakimi aramayı düşünüyor musun?
¿ Sigue pensando que necesita ir a ver a un juez?
Daha hızlı gidemem!
¡ No puedo ir más rápido!
Gitmem lazım, sadece zamanım yok.
Debería ir, es que no tengo tiempo.
Hastings'e annemi görmeye gidebilirim.
Podría ir a ver a mi madre a Hastings.
O zaman nereye gitmem gerektiğini biliyorsun sanırım.
Supongo que sabes a dónde debo ir, ¿ entonces?
Regina, gidemezsin.
Regina, no puedes ir.
Yalnız gideceğim.
Ir sola.
Ancak izin verirsem buradan gidebilirsin.
La única manera de ir a cualquier parte es si lo permito.
Sözümü tuttum ve... onu gitmek istediği yere gönderdim.
De hecho, mantuve mi palabra y lo envié a donde quería ir.
İnsanların yiyeceklerine bulaşmak mı?
¿ Ir a por la comida de la gente?
Paige'in Dünyası'nda her şey yolunda değilmiş gibi dedi.
Me dijo que no parecían ir bien las cosas en nación Paige.
Hep daha pozitif bir yaklaşımda bulunmak isteriz ama elimizde başka bir şey yoksa bize iltica eden kişinin KGB'den olduğunu itiraf ettirdiğin kaydı kullanabiliriz.
Bueno, siempre es deseable un enfoque más positivo, pero si es todo cuanto tenemos, podemos ir con la cinta que usted grabó en la que él admitía que la "desertora" era en realidad del KGB.
Bize yüzyılın ihbarını veren ve sonrasında hayatını yaşamak için yuvasına dönen adamla uğraşmak yerine Frank Gaad'ı Bangkok'ta kimin, neden öldürdüğünü bulmaya ne dersiniz?
¿ Por qué no averigua quién mató a Frank Gaad en Bangkok y por qué, en vez de ir tras el tipo que nos dio el soplo del siglo y que luego volvió a su hogar a vivir su vida?
Benim bir duşa girip işe geçmem gerekiyor.
Bueno, voy... a ducharme e ir a trabajar.
Ben de tam yatacaktım.
Me iba a ir a la cama.
Onun yanındayken işler kötüye giderse ya da içine sinmezse her şey üstüne geliyor gibiyse, duygusal ya da tedirginsen başparmağınla işaret parmağını birbirine sürt bu sırada da benimle babanı hayal et.
Bien, si estás con él y las cosas empiezan a ponerse incómodas o a ir mal, si te sientes abrumada o sensible o insegura, frótate el pulgar con el dedo índice y piensa en tu padre y en mí
İlticacının KGB'den olduğunu itiraf ettirdiğin kaydı kullanabiliriz.
Podemos ir con la grabación que hizo de él admitiendo que su desertora en realidad era de la KGB.
Annemle birlikte onu görmek için trene biniyoruz.
Así que mi madre y yo, nos montamos en un tren para ir a verle.
Masama gidebilir miyim lütfen?
¿ Puedo ir a mi escritorio, por favor?
Alışveriş merkezine falan mı gitsek?
¿ Quieres ir al centro comercial o algo?
Evet, benim oraya gitmem gerek.
Sí, tengo que ir allí.
Medyaya gidip bunu onlara anlatamaz mısınız?
¿ No podéis ir a la prensa y contarles lo que está pasando?
- Kendi başına gideceksin?
¿ Vas a ir tú sola?
O zaman Justin'le konuşmalısın.
Podrías ir con Justin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]