English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ I ] / Işığın

Işığın traducir español

6,059 traducción paralela
Işığını aşağıya tut.
Ilumina aquí abajo.
Işığını benden aldılar.
ELLOS QUITARON TU LUZ DE MI.
Işığın yanıp sönme hızı ve bipin artış sesinden tam olarak 5 dakika 31 saniyemiz var diyebilirim.
Uh, basado en la velocidad de la luz intermitente, y la aceleración de la señal sonora, Yo diría que tenemos aproximadamente cinco minutos y 31 segundos.
Bölgede biraz şişlik var. Işığın konileri tetiklemesini engelliyor olabilir.
Hay un poco de inflamación en la zona lo cual podría impedir que la luz active los conos.
Işığın farklı renklerini karıştırmak beyazı oluşturur,
Mezclando diferentes colores de luz se hace el blanco.
Işığın kırılması ile mi?
¿ Te refieres al patrón de refracción?
Biri elinde kağıtlarla buraya "müdahale yöneticisi" göreviyle gelip iş arkadaşlarımın sadakatini ve bağlılığını sorguladığında savunmaya geçiyorsam beni mazur göreceksiniz o zaman.
Así que me perdonará si me ofendo cuando algún burócrata a cargo de "coordinar una respuesta" viene cuestionando el compromiso y la lealtad de mi compañera.
Işık gösterisini beğendim Moz, ama zaten algoritmanın ne yaptığını ve Woodford'ın paranın yakınına gelmesini beklediğini biliyorduk.
Me encanta el espectáculo de luces, Moz, pero ya sabíamos... lo que hacía el algoritmo y por qué Woodford espera... hasta que el dinero llegue a él.
Başına açtığın iş ne olacak?
¿ Cómo hizo para el agua caliente?
Syndey'le harika iş çıkarttığını söyleyecektim.
Iba a decirte que estás haciendo un gran trabajo con Sydney.
Ve ona benden iş istemeye geldiğinde çantasında marihuana olup olmadığını sor.
Pregúntale si el mismísimo día que vino a mí buscando un trabajo tenía un maletín lleno de marihuana.
Komiser Cooper iş yerinde bekliyor. Telefonda kadının 25 dakika önce öğle yemeğine çıktığını söylemişlerdi.
Y al teniente Cooper en su lugar de trabajo, al que hemos llamado, pero la recepcionista nos dijo que se fue a comer hace 25 minutos.
Sam, biliyorum bu iş riskli. Ama Chester's Mill'e dönüş yolu olup olmadığını öğrenmem gerekiyor.
Sam, sé que es un riesgo, pero tengo que averiguar si sabe una forma de volver a Chester's Mill.
Bu ülkenin seçtiği en büyük başkanlardan biri olmadan önce iş hayatında başarısız oldu, büyük bir yıkım geçirdi. İki senotaya girme çabasında da başarısız oldu ve başkan yardımcılığını kaybetti.
Uno lo podréis reconocer de la lectura de anoche falló en los negocios, tuvo una crisis nerviosa, fue derrotado en las dos cámaras del Congreso, y perdió como vicepresidente, hasta que finalmente fue elegido como uno de los mejores presidentes que este país ha tenido.
Yaptığın iş bu.
Es lo que haces.
Çok iyi bir iş başardığını söylemeni.
Quiero que le digas que hizo un buen trabajo.
Bence o odada aldığın darbeden sonra iş arayan sen olacaksın.
Creo que estarías buscando trabajo luego de la paliza que recibiste en el despacho.
Yine de iyi bir iş başardığını söylemek istedim.
Solo quería decirte que hiciste un buen trabajo de todas maneras.
Yani yaptığınız iş harika.
Así que, sí... creo que es genial lo que estás haciendo.
- İş boka sararsa, bizden kaynaklanmadığını bilmen lazım.
Si esa mierda ocurre, debes saber que no hemos sido nosotros.
Louis, bu bütün o, harika ve sefil hayatın boyunca yaptığın en akıllıca iş bu olmalı.
Louis, esto es lo más genial que nunca hayas hecho en toda tu maravillosa y miserable vida.
Amerika Birleşik Devleti için yaptığın iş.
El que haces para el gobierno de los EE.UU..
Onun emriyle aradığınızı ve bana bir iş bulacağını söylediğini söylediniz.
Dijo que iba a apelar a su autoridad... y que él me encontraría aquí un puesto permanente.
Dün imza töreninde.. ... kardeşimin bu iş için yeterli olmadığını düşünen insanlar olduğunu söylemiştin.
Ayer en la firma dijiste que había gente que no creía que mi hermano fuera el indicado para el trabajo.
- Sizin yaptığınız iş gibi değil.
Es que... no tiene nada que ver con lo que hacen ustedes.
Ben uzaktayken yaptığın iş.
¿ Como cuando yo no estaba?
Bir zamanlar olan internet mizahçılarının ve geeklerin yaptığı... artık büyük bir iş haline geliyor.
Lo que una vez fue visto como la reserva de los informáticos y los humoristas por internet, se ha convertido en un gran negocio...
Belki bir iş arkadaşınızla anlaşmazlığınız ya da aklınızda olan bir konu vardı...
Quizá habéis tenido alguna discrepancia con un compañero, o hay algún otro asunto que os ronda la cabeza.
Onlarla iş yaptığını biliyorken ona nasıl hala güvenebiliyorsun?
¿ Cómo se puede seguir confiando en ella cuando usted sabe que está trabajando con ellos? Ella no está trabajando con ellos.
IRS son on yıllık finans kayıtlarına bakıyor ve yaşamak için ne iş yaptığını buluyor.
El IRS mirando en tus cuentas de los últimos diez años y descubriendo qué es lo que haces para ganarte la vida.
Yaptığın onca iş için tebrik almak zahmetli iş.
Tomar crédito por todo el trabajo que estás haciendo es agotador.
- Tasarımda harika bir iş çıkardığını düşünüyorum.
Pienso que realmente hiciste un lindo trabajo con el diseño.
- İş boka sararsa, bizden kaynaklanmadığını bilmen lazım.
Si empieza a llover mierda, tienes que sabes que no somos nosotros.
Niye çiçekli çorapla oraya gidip bir iş peşinde değilmiş gibi davrandığını biliyorum.
Chica, sé por qué vas ahí llevando medias de flores y negando a qué vienes.
Tersaneler, fabrikalar, inşaatlar, Ucuz iş gücü, çalıştığın koşulların önemi yok,
[ Astilleros, fábricas, andamios
Patron bugün bize iş olmadığını söylüyor, devam eden bir devrim var.
El jefe nos dijo que no trabajáramos porque hay una revolución.
Işıklandırma iyiydi ama en çok hatırladığım şeyler etrafında gördüklerimdi. Kırmızının üzerinde beyaz bir sembol.
El tragaluz fue un buen toque, pero lo que más recuerdo fue lo que vi alrededor de él, el símbolo blanco en rojo.
Bıraktığın bu iş.. Fabrika.
Este negocio al que renunciaste, esta... fábrica.
Keşke kıçında bir numara olsaydı da arayıp çok iyi iş çıkardığını söyleyebilseydim.
Desearía que hubiera un número en tu trasero al que yo pudiera llamar y contarles a todos qué gran trabajo estás haciendo.
Dünya'da fırtınalar karaya vurduklarında son bulurlar. Ancak Jüpiter'de kara olmadığı için fırtınayı durduracak bir şey yoktur. Isı neredeyse fırtınaya sınırsız bir yakıt sağlar.
En la Tierra, los ciclones morir cuando llegan a la tierra, pero Júpiter tiene ninguna tierra para detener sus tormentas, calor casi ilimitada para alimentar ellos y una rotación rápida.
Kendi başınıza iş yapmaya hazır olmadığınızı söylemiştim.
Les dije que no estaban listos para ir por su cuenta.
Az önce Bay Ross'la iş tartışmasında bulunmadığınızı ama şimdi devralmanın öbür tarafındaki adam hakkında tartıştığınızı söylüyorsunuz.
Acaba de decir que no discutió de negocios con el señor Ross, pero ahora está diciendo que discutió del hombre al otro lado de la adquisición.
Sen aslında Jessica'yla zaman geçirmek isterken ben de iş için beni kullandığını sanıyordum.
Verás, creí que me estabas usando para escalar, cuando realmente solo querías pasar más tiempo con Jessica.
Artık burada çalışmadığını biliyorum ama iyi iş çıkardın.
Sé que ya no trabajas para mí, pero buen trabajo.
Babana ileri görüşün ve iş mantığın olduğunu göster.
Demuéstrale a tu padre que tienes visión y conocimiento del negocio.
15 yaşında, yazın çalıştığım Albert Kodagolian'ın halılarını yüklendiğim bir iş vardı, Charlevoix gölünde.
Sabes, cuando tenía 15 años, tuve un trabajo de verano instalación alfombras para Albert Kodagolian en el lago Charlevoix.
Bu kesinlikle iş gördü. Bunu-kim-yaptı? polis bunu kimin nasıl yaptığını bulmaya çabalıyor
Es un Holly-uau quién lo hizo mientras la policía revuelve todo para encontrar a quien ha robado la D del famoso letrero de Hollywood.
Battığını fark edene kadar, iş işten geçmiş olur.
Para cuando te des cuenta de que te está tragando, es muy tarde.
Birkaç iş hallettiğimiz gün güzeldi sanıyordum ama sen kuru temizlemecim fotoğrafımı indirdi diye ağladığımı yazmışsın.
Ese día hicimos mandados juntos. Pensé que la habíamos pasado bien. Escribiste sobre cómo lloré porque sacaron mi foto de la tintorería.
Burada patronun, çalışanına kötü bir iş çıkardığını söylüyor.
Este es tu jefe diciéndole a su empleada que hizo mal su trabajo.
Belki seni bazı işleri için kullanmak isteyenler, ya da iş anlaşmalarını onaylamadığın için sana zarar verecek birileri, ya da herhangi bir şekilde içinde bulunduğun riskli bir iş anlaşması da olabilir.
Tal vez alguien se cansó de sobornarte... o el contrato que rechazaste volvió para morderte... o cualquiera de las formas en que puedes mojarte los pies en esta ciudad.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]