Kalıyor musun traducir español
416 traducción paralela
Hâlâ takılıp kalıyor musun?
¿ Sigue dando vueltas?
Yani kalıyor musun?
¿ Entonces te quedas?
Yemeğe kalıyor musun? Evet.
Sí, desayuno.
Kalıyor musun?
Se paga por adelantado.
Akşam yemeğine kalıyor musun?
¿ Se quedará a cenar?
Mesaiye kalıyor musun?
la paga extraordinaria?
Geliyor musun, kalıyor musun?
Vienes o te quedas.
Kalıyor musun? Ve sen?
¿ Te quedas?
Evet, gidiyor musun kalıyor musun?
Bueno, ¿ te quedas o te vas?
- O halde kalıyor musun?
¿ Entonces te quedas conmigo?
Sıkıldım. Kaçıyorum. Sen kalıyor musun?
Yo me largo. ¿ Te quedas?
- Kalıyor musun?
- ¿ Te quedas?
Kalıyor musun?
¿ Te quedas o te vas?
Kalıyor musun?
¿ Qué haces? ¿ Te quedas?
Yani, kalıyor musun, yoksa kasabaya mı gidiyorsun?
¿ Quiere ir al pueblo o quedarse?
- Yani, kalıyor musun?
Entonces, ¿ te quedas?
Yani kalıyor musun?
- ¿ Quiere decir que se quedará?
- Parti için kalıyor musun?
- ¿ Vas a quedarte a la fiesta?
Benimle kalıyor musun, kalmıyor msun?
¿ Te vas a quedar conmigo o no?
- Geliyor musun, kalıyor musun?
¿ Viene o se queda?
Kasabada kalıyor musun?
¿ Te quedas en el pueblo?
- Gerçekten öyle. Sen kalıyor musun?
¿ Y usted se queda?
Pekâlâ, son kez soruyorum, geliyor musun, kalıyor musun?
Bien, de una vez por todas, ¿ vienes o te quedas?
Yarın gece kalıyor musun?
- ¿ Se quedará otra noche? - No lo sé.
- Kalıyor musun?
- ¿ Te vas a quedar?
Motel, sende yemeğe kalıyor musun?
Motel, ¿ usted también come con nosotros?
Evde hiç kimseyle yalnız kalıyor musun?
¿ Alguna vez te quedas a solas con alguien de la familia?
- Saçları ıslandığı zaman... - Onunla hiç yalnız kalıyor musun?
¿ Y te quedas a solas con ella?
Geliyor musun kalıyor musun?
¿ Vienes o te quedas?
Sen ne... Kalıyor musun?
¿ Vas a quedarte aquí?
- Yani, kalıyor musun?
- Entonces, ¿ te quedas?
Kalıyor musun?
¿ Te quedas?
Hem kırılmış zaten. Keseceksin bir tarafını. Kalıyor musun?
Además el tambor está roto, te puedes hacer daño.
Sen kalıyor musun?
¿ Ud. se queda?
- Bizimle kalıyor musun?
Os quedaréis con nosotros, Piloto. Hay suficiente espacio.
Kal-chi'den utanmıyor musun?
¿ No te avergüenzas delante de Kal-chi?
Biliyor musun, senin yanında dostumuz Shapeley amatör kalıyor.
Sabe, comparado con usted, mi amigo Shapeley es un aficionado.
Burada oturup diğer insanların sevişmelerini izlemek zorunda kalırsam aklımı kaçıracağımı anlayamıyor musun?
¿ No ves que me voy a volver loca si tengo que quedarme sentada viendo cómo otros se quieren?
Eski günlerde nasıl sayıştığımızı hatırlıyor musun'çık çıkalım çayıra yem verelim ördeğe'...
Recuerdas los viejos tiempos... cuando jugábamos eeny, meeny, miny, mo?
Yaşlı bayan öldüğünde, her şey bize kalır, anlamıyor musun?
Cuando la anciana muera, todo será nuestro, ¿ no lo ves?
Kalıyorum. Sen kalmıyor musun?
Me quedo. ¿ Y tú?
Yani kalıyor musun?
¿ Se va a quedar aquí?
Problem çözüldü. Burada kalıyor. Mutlu musun?
Se quedará aquí.
Bizimle öğle yemeğine kalıyor musun?
- ¿ Comes con nosotros?
İnanabiliyor musun? Zavallı Oscar ödülü, o kadının tuvaletini izlemek zorunda kalıyor.
Ese pobre Oscar tiene que soportar verla cagar.
Ateş açmak zorunda kalırdık ve Bolşevikler'in istediği savaş çıkardı. Anlıyor musun?
Al disparar, habríamos hecho estallar la guerra que quieren los bolcheviques.
Anlamıyor musun? Kalırsam... belki...
¿ No te das cuenta que si me quedo quizás...?
Geç kalınmış. Anlıyor musun?
Demasiado tarde, ¿ entiende?
- Akşam yemeğine kalıyor musun? - Hayır sağ ol.
- No, gracias.
Bir daha sorunlarını dinlemek zorunda kalırsam, seni bir daha asla görmem. Anlıyor musun?
Si vuelvo a saber de tus problemas no te volveré a ver, ¿ entiendes?
Otelde kalıyor. Müşteri, anlıyor musun? Dişçiler de otelde kalabilir.
Se aloja aquí, los dentistas se alojan en hoteles.