Karanlıkta traducir español
4,089 traducción paralela
Enerji istasyonlarının % 95 oranında güç kaybı var. Karanlıkta çalışmaya alışmak zorundayız.
95 % de la base está sin energía, así que... mientras la luz de emergencia no este trabajando, tenemos que trabajar en la oscuridad.
Ama ülkenin geleceği karanlıkta olursa bizimki nasıl aydınlık olabilir ki?
si el futuro del país es oscuro ¿ cómo puede el nuestro ser brillante?
Karanlıkta oturmuş ne yapıyordun?
¿ Qué estabas haciendo en la oscuridad?
Siz ikiniz davalarınızı çözmeye koyulduğunuzda ben karanlıkta kalmayı tercih ederim.
Me gustaría seguir en la oscuridad cuando se trata de las formas en que resolveis vuestros casos.
Jules, bu çok akıllı bir karar ve bu sadece karanlıkta olduğumuzdan değil.
Jules, es una desicion sabia y no solo porque estamos en la oscuridad.
Zekiah bataklığının kıyısında, karanlıkta kaybolan Booth ve Harold, kendilerini ittifak yer altı dünyası liderlerinden Samuel Cox'un evine götürmesi karşılığında, tütün çiftçisi Oswell Swann'a 12 dolar ödemeye söz verirler.
Perdidos en la oscuridad y al borde del pantano Zekiah, Booth y Herold se han comprometido a pagar al productor de tabaco Oswell Swann $ 12 para que los guie a la casa de Samuel Cox, un líder Confederado clandestino.
Katil kendi yolunda, karanlıkta ilerliyor.
Él se mueve solo, en la oscuridad.
Heyneyse, ay yükseldikten sonra beni ormanın dışına götürürlerdi, sırlarla dolu ve karanlıkta isimsiz tehlikelerin kol gezdiği tam anlamıyla büyülü bir yere.
De cualquier forma, después de que la luna había salido, me llevaban al bosque, un lugar encantador en el más amplio sentido de la palabra, lleno de misterios y desconocidos peligros acechando en la oscuridad.
Bu karanlıkta işte birçok taş var her türden zümrüt ve yakut. Bu planları bulabilirsiniz, fakat taç mücevhere sahip olmak zorundasınız.
Hay muchas gemas en este negocio turbio, todo tipo de esmeraldas y rubíes, pero usted encuentrar esos planes, y tiene la joya de la corona.
Burada karanlıkta pek çok sır var ve senin zarar görmeni istemiyorum, demek.
Significa... hay un montón de secretos aquí abajo, en la oscuridad, y yo no quiero que te hagan daño.
Ne yarattığımızı anlamaya çalışarak karanlıkta dolaşıyoruz, değil mi?
Estamos buscando a tientas en la oscuridad aquí... tratando de averiguar lo que que hemos hecho, ¿ no es así?
Sonra bir kuş gibi haykırmaya başladı,... ve güzelleşmeye başladı,... sonsuz karanlıkta çok imrendiriciydi,... sonra bende ağlamaya başladım.
Ella gritará como un pajaro, y se hará tan bella, tan deseable en la total oscuridad de la noche, que comenzaré a llorar.
Bak, karanlıkta şehre geri,... dönmeye çalışmak çok tehlikeli olabilir.
Mira, va a ser muy peligroso tratar de volver a la ciudad por la noche.
Karanlıkta tüm o adamlar... bir parçanı isteyen...
Bien, se acabó la Gaiety. Todos esos hombres en la oscuridad...
Yedi yaşındaki bir kız çocuğu o karanlıkta ne kadar korkmuştur hayal edebiliyor musun?
Una niña de 7 años, en esa oscuridad... Intente imaginar su miedo... ¿ Puede?
Karanlıkta araştırma yapmak.
Buscando en la oscuridad.
Karanlıkta durması beni geriyor.
Me pone nervioso que esté allí atrás en la oscuridad.
Bu karanlıkta sırf kokularını almaları en az iki dakika sürer.
Está tan oscuro que tardarán dos minutos en olerlos.
Karanlıkta nefesini ve gözünü kırpmanın çıkarmış olduğu o sesi dinliyorsun.
Escuchas tu respiración en la oscuridad y los pequeños guiños de tus ojos parpadeantes
Ben olduğum sürece sen karanlıkta yaşayacaksın ve ona güvenini kaybedeceksin... ancak sonra aydınlıkta düzgünce yaşamaya başlayabileceksin.
Vives en la oscuridad tanto tiempo como yo, y pierdes la confianza en él... solo entonces puedes comenzar a vivir en la luz de verdad.
Görüyorsun, senin gözlerine olan güvenimi yitirip, karanlıkta yaşadın. Ta ki görüşün seni terkedinceye kadar...
Verás, cuando vives en la oscuridad tanto tiempo como yo lo he hecho dejas de depender de tus ojos hasta que pierdes la vista completamente...
Burada kalırsak karanlıkta bizi bulamaz.
Si nos quedamos acá no nos encontrará en la oscuridad.
Tanrı karanlıkta da bulunabilir.
Dios también puede ser encontrado en la oscuridad.
Bilirsiniz, şu bir milyoncularda satılan, karanlıkta parlayanlar kendinden yapışkanlı olanlar.
Sabes, las que brillan en la oscuridad y compras en la tienda de todo a 100 y que tú mismo pegas en el techo.
Karanlıkta güldüğünü gördüm.
Te vi riéndote en la oscuridad.
Karanlıkta düzgün yürüyebiliyorsun.
Entra directamente en la oscuridad.
Karanlıkta kalmıştır.
Atrapado en la oscuridad. ¡ No!
Karanlıkta kabul etmek istemediğimiz şeylerden saklanabiliriz.
En la oscuridad, nos podemos esconder de lo que no queremos aceptar.
Tanrım, karanlıkta oturup ne yapıyorsun böyle?
Jesús, ¿ qué diablos estás haciendo sentado aquí en la oscuridad? Cuidado.
- Eğer. Bizi karanlıkta bırakıyor bu sözcük.
Palabra que siempre hace sombra.
Karanlıkta kim kayıt yapar?
¿ Quién coño graba a oscuras?
Karanlıkta dans eden ateşböceklerinin yol gösterdiği
# Conducido por luciérnagas que bailan en la oscuridad...
Neden beni karanlıkta yalnız bırakıyorsun?
¿ Por qué siempre me dejas en la oscuridad, solo?
Bu turuncu şey... Resmen karanlıkta parlıyorum.
Esta cosa naranja, es como si brillara en la oscuridad.
Yapacağımız son iş bu geri zekalı yüzünden gidip karanlıkta kaybolmak.
La última cosa que debemos hacer es perdernos en la oscuridad ¡ sólo por esta mierda que está haciendo!
Karanlıkta yanıp sönen o sokak lambasından bıkıp usandım.
Estoy harto del parpadeo de ese farol en medio de la noche. ¡ Anker, cállate!
Telefonları mı dinleniyor, uydu takibi mi yapılıyor karanlıkta nahoş yerlerinden vücutları mı inceleniyor? Vücut inceleme mi?
¿ Cómo los monitorean... teléfonos interceptados, vigilancia por satélite, sondas corporales en lugares oscuros y desagradables?
Maktul, karanlıkta ona birinin saldırdığını farketmemiş olabilir.
La víctima pudiera no haber visto venir a su atacante en la oscuridad.
- Karanlıkta dans etmiştik.
Bailamos en la oscuridad.
Solucanlar karanlıkta kolay büyüyorlar.
Los gusanos se desarrollan en la oscuridad.
Scott, onları karanlıkta görmeliydin.
Scott, tienes que verlos a oscuras.
Karanlıkta kaldık.
Tenemos un apagón.
Karanlıkta oturduklarından "Alkışlamama gerek yok ki." "Hiçbir şey yapmama gerek yok." diye düşünüyorlar.
Están sentados en la oscuridad pensando, "No tengo que aplaudir. No tengo que hacer nada."
İyi bir kahveden, karanlıkta uyumaktan, etek giymekten daha çok.
Más que un buen café, más que dormir a oscuras, más que llevar faldas.
Karanlıkta parlayan boyam bununla birlikte bitti ama...
Pero no está terminado debido a que... me quedé sin pintura que brilla en la oscuridad, pero...
- Karanlıkta parlayacak ama.
Brilla en la oscuridad.
Dallas da Sevgililer gününü karanlıkta saklanarak geçiriyordu.
Dallas pasaba su día de San Valentín escondida entre las sombras.
Eğer bu film bana bir şey öğrettiyse o da karanlıkta, ışığı göremeyenleri affetmemiz gerektiğidir.
Si esa película me enseñó algo, es que tenemos que perdonar a aquéllos en la oscuridad que aún no ven la luz.
"Ve ışık karanlıkta parladı ama karanlık onu tanımadı".
"Y la luz brilla en las tinieblas y las tinieblas no la percibieron."
Düşmanlarımız aydınlıkta perişan olurken karanlıklarda ihya olmak!
Prosperar en las sombras, mientras... nuestros enemigos perecen a la luz del sol.
Düşmanlarımız aydınlıkta perişan olurken karanlıklarda ihya olmak.
Prosperar en los sombras. Mientras nuestros enemigos perecen a la luz del sol.