Kurtarın traducir español
5,720 traducción paralela
Bebeği kurtarın! Molly's kamyonu bu!
¡ Salven al bebé! Oiga, ¡ ese es el camión de Molly ´ s!
Kurtarın beni!
¡ Ayúdenme!
Kurtarın beni!
[Por favor sálvame]
Kurtarın beni!
[Sol y Luna] ¡ Sálvame! ¡ Por favor, sálvame!
- Bensiz git, kendin kurtarın.
Sigue sin mí. Sálvate a ti mismo.
Onu bu durumdan kurtarın.
Sacarla de esa cosa.
Gidin kendinizi kurtarın.
Tienen que salir de aquí.
Dinle, bununla canını sıkmak istemiyorum ama Marcus'a "Çocukları Kurtarın Vakfı" ndan makalenle ilgili bir telefon geldi.
Escucha, no quiero molestarte con esto, pero Marcus recibió una llamada de Save the Children sobre ese artículo tuyo.
Kurtarın beni.
Sálvame.
Onu kurtarın.
Por favor, sálvalo.
Ne pahasına olursa olsun onu kurtarın.
Por favor, sálvalo.
Kendinizi kurtarın. Kaç, kaç, kaç, kaç.
Sálvese quien pueda. ¡ Corran, corran!
- Lütfen Hong Yi'yi kurtarın!
¡ Por favor, cuide a Hong-yi!
Lütfen Hong Yi'yi kurtarın!
¡ Por favor cuide a Hong-yi!
Az önce kurtarıcıların Wi-Fi sinyaline bağlanabildik ve böylece bu inanılmaz dramın gelişimi canlı olarak izleyebileceğiz.
Hemos podido meternos en la señal wi-fi de los rescatistas. y ahora podemos ver este increíble drama desarrollarse en vivo.
Çok kitap okumam bayım ancak efendimiz ve kurtarıcımız olanı bir kadını seks amaçlı içeri soktuğunu gördüm.
No soy bueno leyendo, señor. Pero he visto a nuestro señor y Salvador llevar a una señora ahí adentro para darle unas nalgadas de Navidad.
Ben kurtarıldığını düşünmeyi tercih ederim.
Prefiero creer que... la rescaté.
Yangın patlak verdiğinde içeride çalışan 70 işçi olduğu bildirildi ve 40 kişinin kaçabildiği, geriye kalan 30 kişinin ise kurtarıldığı açıklandı.
Se sabía que setenta personas estaban trabajando dentro de la fábrica. Alrededor de 40 víctimas han sido rescatados, pero todavía hay alrededor de 30 que no han sido rescatados.
Bang Soon kız arkadaşına,... denize ben ve annen düşse kimi kurtarırsın diye sormuş..
Bang Soon le preguntó... que si ella o su madre caían al agua, a quién rescataría primero.
Sen beni kurtarırdın değil mi?
Tú, no serás igual, ¿ no?
Sen gerçekten anneni mi kurtarırdın?
Oppa... ¿ salvarías a tu madre primero?
İlk beni mi kurtarırsın?
Sobre salvarme antes.
Seni hak ettiğimi biliyorum, sen benim kurtarıcımsın biliyorum...
Sé que te merezco, se que eres mi salvador
Benimle konuşursan... kendini, aşırı acıdan ve gereksiz ızdıraptan kurtarırsın.
Tu puedes salvarte... y todo el dolor... y el sufrimiento innecesario, si hablas conmigo.
Ve şimdi kurtarıcının, kurtarılması gerek.
Y ahora el salvador... necesita ser salvado.
Ben sizin kurtarıcınızım!
Yo soy tu salvador!
Tanrımıza ve kurtarıcımızdan nefret ediyorsun. İsa'nın dirilişi için.
Buscan hacer una abominación de nuestro Señor y Salvador, de su resurrección.
O küçük uçağını her uçuruşunda kaza yapmayarak hayat kurtarıyor.
Cada vez que pilotea su avioncito, salva vidas al no estrellarlo.
Haça gerilen kurtarıcınız gibi.
# Como su salvador en la cruz #
Ve kendini adamdan sayıyorsan, kurtarılacak bir kızın kalmayana kadar buraya gelirsin.
Llegarás aquí antes de que no tengas una hija para salvar.
17 günün ardından, umutlarını yitirdikleri için kimse kurtarıcıları suçlamazdı. Ta ki 610 metre derinlikte bulunan 33 işçinin iyi olduğu sinyalini alana dek.
Después de 17 días, uno no podría culpar a los rescatistas por perder la esperanza... hasta que recibieron la señal de que 33 mineros, todos ellos... a 610 metros de profundidad... estaban bien.
Eğer onu yenerseniz, gezegeninizi kurtarırsınız ve savaşçılarımızı yok edersiniz.
Si lo derrotan, salvan su planeta y destruyen a nuestros guerreros.
Siz çocuklar dünyayı kurtarırken onunkini yıktınız.
Y mientras ustedes estaban salvando él mundo destruyeron el de él.
Seçtiğin ve yaptığın şeyler seni kurtarıcı yapmaz biliyorsun, değil mi?
Tus decisiones y lo que haces no te hacen un salvador. Lo sabes, ¿ no?
Birkaç sene evvel Coldwell County'de, dünyayı Koca Jim Westfield'dan kurtarışını izlerken bir servet kazandım.
Tuve la suerte de ver como libraste a este mundo... de Big Jim Westfield. Allá en el Condado de Coldwell hace unos años.
Çünkü kıçını kurtarıp sana birkaç haftalık yer ayarlayacağım.
Porque te salvaré el pellejo y te tendré unas semanas.
Onu kurtarmaya çalışırken ölürsün veya kendini kurtarıp bu acıyla yaşarsın.
Morir intentando salvarla o salvarte y vivir con el dolor.
Kurtarılamamış, kötü yola düşmüşler feryat ediyor, ağlayıp Tanrı'nın yolundan gidiyorlar.
Y los que nunca se salvó, ya los que era reincidentes, estaban gimiendo y llorando y estar a bien con el Señor,
Ceylanlar bu kadar korkunçsa neden onları kurtarıp serbest bıraktınız?
Si las gacelas son tan terribles... ¿ por qué las rescatan y las liberan?
Koşun, canınızı kurtarın.
Corran para salvarse.
Miles'ın hayatını kurtarıyordu.
Le estaba salvando la vida a Miles.
Kurtarılamazsınız da, çünkü, sizin ruhunuz da yok.
Usted no puede ser salvado porque no tienes alma.
Laboratuvarım ifşa oldu, ama yenisini inşa edebilirim, ekipmanları kullanarak. Gidip karını kurtarırız. Birlikte.
Mi laboratorio está en peligro, pero puedo construir uno nuevo usando el equipo de Akan... cuando vayamos juntos por tu esposa. ¿ de acuerdo?
Bu ne beni ne de seni kurtarır ama buradan birimizin canlı çıkmasını sağlar. Aksi halde hepimiz ölürüz.
Esto no me salvaría, así como no te salvaría a ti, pero así se garantiza que uno de nosotros sobrevivirá, sino todos moriremos.
İnsanlar enkazdan kurtarılırken bu sabah başka bir fabrikada yangın çıktı, sekiz kişi öldü.
Y mientras se recuperan cuerpos de los escombros, otra fábrica en Bangladés se incendió esta madrugada, dejando otros ocho muertos.
İnsanları kurtarıyor olmalısın, gayet basit.
Deberías estar salvando personas. Es muy sencillo, ¿ de acuerdo?
En azından ayağını kurtarırsın.
Por lo menos, tu pierna.
22 Eylül'e kadar Sovyet Estonya başkentini Talinn'i kurtarın.
Hay que acabar con lo de Tallinn antes del 22 de septiembre.
Ya da teslim olup otobüsteki insanları kurtarırsın.
O podrías entregarte y dejar libre al resto de la gente del autobús.
Unutma : Şu hoş tabiatlı yerlileri bulduğumuzda gerçek olsun olmasın, kurtarıcıları olduğunu söyle.
Recuerda, cuando encontremos a esos residentes tan dulces y amables así no sea cierto, les dices que eres su salvador.
- Hayatını kurtarıyorum.
Trato de salvarles la vida, cariño.