Kıyamam traducir español
145 traducción paralela
Bırakmaya kıyamam.
- Sí, ahora mismo.
Ah kıyamam sana.
Lo siento.
- Evcil bir tane beslemek isterdim, ama onu kafese koymaya kıyamam.
Me encantaría tener uno, pero no podría enjaularlo.
Clint'in dediğine göre, beni geride bırakmaya kıyamamış. Uh-huh.
Y entonces Clint, como él dice, no fue capaz de dejarme atrás.
Kıyamam bebeğime.
Pobre nena.
Bu 2 memur işlerini yapan masum insanlar kendi rahatım için, hayatlarına kıyamam Lütfen, ayılt onları
Esos dos oficiales han cuidado de mí, no puedo arrebatarles la vida.
Seni incitmek gibi bir niyetim yoktu, bilirsin kıyamam sana.
No quise hacerte daño. Sabes que no.
Ah kıyamam sana.
Sí.
Baba beni onunlamı evlendirmek istiyorsun, ben bu serseriyle köpeğimi bile evlendirmeye kıyamam.
Papá quiere que me case con este ruidoso. Ni siquiera vale la pena
Evcil bir tane beslemek isterdim ; ama onu kafese koymaya kıyamam.
Me encantaría tener uno, pero no podría enjaularlo.
Oğluma asla kıyamam.
No haría nada que pudiera hacerle daño.
Homie, kıyamam ben sana.
Homi, pobrecito.
Asla seni incitmeye kıyamam.
Wayne no quería hacerte daño.
Bir insanın canına kıyamam.
No podría quitar una vida.
Hala eski basketbol eşyaların duruyordu... onları atmaya kıyamamıştım.
Aún teníamos todas tus viejas cosas de baloncesto y no me atrevía a tirarlas.
Ah, kıyamam. Size yardımcı olabilirim.
Yo puedo ayudarlos.
Ama kıyamamış.
Pero se arrepintió.
O zaman satmaya kıyamam.
Porque entonces no podría venderlo.
Brenda. Berbat vaziyetteyiz. Ah, kıyamam.
Brenda, estamos muy mal parados.
Kıyamam küçük beye.
Pobre chiquito...
- Ah kıyamam.
- Pobrecito.
Ben çocuklarıma kıyamam.
No me van los azotes.
Kıyamam sana.
- Pobrecita.
Ah kıyamam, zavallı küçük Ashley seni.
Oh, pobrecilla Ashley.
Kendi yaşamıma da kıyamam ayrıca.
Yo tampoco puedo quitarme la vida.
O, bu ülke için hayatını verirdi... ve ben gözlerinden bakmaya hiç kıyamam.
Ella hubiese dado su vida por este país, y yo difícilmente pude mirarla a los ojos.
Oğlu hiçbir atmaya kıyamamış.
El hijo no puede soportar tirar nada.
Kıyamam.
Te quiero.
Ona ayrıcalık tanıyamam.
No puedo llevarme a ellos y no a él.
- Kimseye ayrıcalık tanıyamam.
- No puedo tener favoritos a bordo.
Lanet olasıca bir maymun gibi kızı sokaklarda taşıyamam ya?
No puedo llevarme a la chica por esas calles como si fuera un mono.
Vicdanen oğlunuza ayrıcalık tanıyamam.
no puedo eximir a su hijo.
Bir birimizi tam olarak tanıyamamıştık. Birbirimizi zar-zor tanımışken babası istemeye geldi.
Nosotros no nos habíamos encontrado realmente, apenas llegamos a conocernos... cuando su padre hizo la propuesta.
İyi kız ol yamam mı, huh?
Pórtate bien.
Artık bu sorumluluğu taşıyamam, anladın mı?
- ¡ No te echo la culpa! - ¡ No quiero ser el responsable!
Neyse. Ah kıyamam.
De todos modos, ay, vamos.
Zaten 10 yıl sonra arabama binseniz de, sizi piskopos kıyafetinizle tanıyamam.
Y si lo cogiera en 10 años, no lo reconocería.
Eğer kılık değiştirirse onu asla tanıyamam.
Si se cambia de ropa no lo reconoceré.
Ah kıyamam.Süzülerek geldim.
¿ Y? Anda.
Bir gün yine onunla tapınağa gitmek için dışarı çıktığımda "üzgünüm Delenn, artık büyüdün seni sırtıma alıp taşıyamam" dedi.
Un día salí con él hacia el templo y me dijo : "Lo siento, Delenn ya estás muy grande para que te lleve".
Sağlık Kurulu bunların peşini bırakmıyor. Bütün bunları bir kamyon bulup haftaya kadar taşıyamam.
El Departamento de Sanidad no los acepta y no consigo un camión hasta la próxima semana.
Anneni tanıyamamış olman çok yazık.
Es un lástima que nunca hayas conocido a tu madre.
- Ay kıyamam sana.
Ay, pobrecito.
- Birbirimizi tanıyamamış olmamız çok yazık, öyle değil mi?
Qué polla que no hayamos podido conocernos mejor, ¿ sabes? Sí.
15 yıllık evlilikten sonra, onu tanıyamamışım ha?
¿ No lo conocía bien? ¿ 15 años de matrimonio y no lo conocía bien?
Tamam, pekala. Ailemle birlikte tatildeyiz 5 yıldızlı oteller ve kokteyllerden sıkıldım. Yamam.
Estâ bien, me atrapaste.
Burası yeterince karanlık, annem gelse bile tanıyamam ki burda.
Está muy oscuro aquí, no reconocería a mi madre si viniera.
Oy ben sana kıyamam.
No permitiré eso.
Seslendiricinin sesi kulaklarımda çınlıyor, artık bunu taşıyamam.
¡ Ya no quiero oír la voz del narrador nunca más!
O kadar çok yama yapıyoruz ki, borudan çok yamamız var artık.
Parchamos tanto que hay más parches que tubos.
Seni severim ancak biliyorsun ki sana ayrıcalık tanıyamam.
Siempre te aprecié, pero sabes que no hago excepciones.