English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ N ] / Nin babası

Nin babası traducir español

1,972 traducción paralela
Nami'nin babasıyım.
Soy el padre de Nami.
Henry'nin babası bizi tenis oynamaya götürecek. O insanlarla bir gün daha geçirmek! Derken bile ellerim titredi.
Un día mas con esa clase de gente y me comeré las manos.
- E? Elaine'nin babası cevize alerjim olabileceğini söyledi.
El papá de Elaine que puede que sea alérgica a la nueces.
Kiki'nin babası Superman polis
¡ El padre de Kiki es Superman!
Kiki'nin babasının Superman olduğu bilinirse, hiç şansımız kalmaz
Si todo el mundo sabe el padre de Kiki es Superman no tendremos ninguna posibilidad.
Burayı Jimmy'nin babası kurmuştu...
- Pero su padre Jim construyó este lugar. Que Dios tenga en su gloria!
Çünkü Barney ile her dışarı çıktığımızda Barney'nin babasıyla sevişiyorlarmış.
Porque cada vez que Barney y yo salíamos venía su padre y se acostaba con ella.
Daniel Avery'nin babası mısınız?
¿ Es usted el padre de Daniel Avery?
Manny'nin babası buraya içmeye gelir bebeğimizi onun aldığını sandım.
El padre de Manny viene aquí a beber y pensé que pudo haberlo traido.
Arkadaşlar, Enrique'nin babasının da şarkıcı olduğunu, biliyor muydunuz?
A propósito, ¿ sabían que el padre de Enrique también es cantante?
"Şu Enrique'nin babasının da şarkıcı olduğunu biliyor muydun?"
"¿ Sabías que el padre de Enrique también es cantante?".
- Şu Enrique'nin babasını.
- Que el padre de Enrique...
Senin baban... Zoe'nin babası...
Tu padre, el padre de Zoe,
Katie'nin babası olan eski dış işleri bakanımız Patrick Dartmouth ile canlı bağlantıya geçiyoruz.
Estamos en directo con Patrick Dartmouth, el padre de Katie, y ex Ministro de Asuntos Exteriores.
Katie'nin babası işleri yüzüne gözüne bulaştırınca başbakan tarafından, geçici görevle İsviçre'ye sürülmüş.
El padre de Katie bastante fastidió con un escándalo en Westminster para que el primer ministro autorizara una oferta a través de los Suizos.
Mallory'nin babası kilisenin papazıydı.
padre de Mallory era un vicario aquí, en esta iglesia.
Çünkü Ted, Shane'nin babasından nefret ederdi.
Porque Ted odiaba a los padres de Shane.
Brandi'nin babası işsiz kaldı.
Sacó al padre de Brandi del negocio.
- Sam, Mary'nin babasının adı da Sam idi.
Sam. El padre de Mary se llamaba Sam.
Mary'nin babası büyükbabamız gibiydi.
El padre de Mary era...
Bunny'nin babası Stan geçenlerde vefat etti.
El padre de Bunny, Stan, murió recientemente.
Tony'nin babası gelmiş.
Supe que el padre de Tony está en la ciudad.
- Tony'nin babası!
- ¡ El padre de Tony!
Bahse girerim, biraz daha eşelesek Larry'nin babasından nefret etmesine rağmen daha çocukken, onun gibi olmak istediğini ortaya çıkarırdık.
Apuesto a que si cavamos un poco más profundo, encontraremos que cuando Larry era niño, quería ser igual que su padre, aún cuando lo odiara.
Neden, çünkü Timmy'nin babasının bir şeyde iyi olduğunu görmesini istediğim için mi?
¿ Por qué quiero que Timmy vea que su padre es bueno en algo?
Sevgilerimle, Vincent. Abby'nin babası.
Saludos sinceros, Vincent el padre de Abby.
Kızım Manami'nin babası ile evlenmeyi amaçlıyordum.
Tenía la intención de casarse con el padre de mi hija Manami.
Masami'nin babası Masayoshi Sakuramiya idi.
Masami padre fue Masayoshi Sakuramiya.
Birisine Diff'rent Strokes'da * Dudley'nin babasının olanların ve Willis tarafında alay edildiği bölümün yadsınamayacak şekilde kanıtladığı gibi sigara içmek sağlığını mahvedeceğini anlatmak nutuk çekmek falan değildir.
No es un discurso simplemente hacerte notar que el episodio de "Blanco y Negro" acerca del papá de Dudley probó sin dudas que fumar destruye tu salud y además hace que Willis se ría de ti.
Dudley'nin babası dışarı çıktı ve bir sigara yaktı. Sonraki bölümde...
El papá de Dudley salió y encendió un cigarro.
Danny'nin babası.
El papá de Danny.
Çalışanların bana düğünüme katılacak kadar saygı duyduklarını görünce Vimi'nin babası bundan etkilenecek.
El padre de Vimi quedará impresionado de que los trabajadores me respeten lo suficiente como para venir a mi boda.
Brittany'nin babası Alex, bunun duyulmasını istememiş sanırım kendisi biraz ünlü.
Como sea, el padre de Brittany, Alex, no quiso nigún tipo de publicidad rara. Supongo que tiene una con el papel.
Amerikan Botaniği'nin babası.
El padre de la botánica americana.
Henry'nin babası herkesten iyi bilir, elinize para geçince bütün tutkularınızı yok edebilir.
El padre de Henry lo sabia mejor que nadie ; Cuando el dinero te es dado, puede quitarte todas tus ambiciones, y tu autoestima.
Ve Jenny'nin babası, kızının, tartışmayı kesip, ödev yapmaya gitmesinin vaktinin geldiğini düşünüyor.
Y el padre de Jenny cree que es hora de que ella pare de discutir y se vaya a hacer los deberes.
Ben Teddy'nin babasıyım.
Soy el padre de Teddy.
O sadece Makkh'nin babası.
El solo es el padre de Makkhi.
Danny'nin babasıyla.
El padre de Danny.
Kuzeni Charlie'nin ağladığını ve Beyaz Mike'ın babasının ağladığını görmüştü.
Vio a su primo Charlie llorar por ello- - y al padre de "Blanquito" Mike.
Isabella'nın annesinden, Chloe'nin çok zengin ve cömert babasından, yaptığın sokak dansı deneyinin kızlarının düzenini bozduğunu söyleyen mektuplar.
Cartas de preocupación de la madre de Isabella... del muy rico y muy generoso padre de Chloe preocupados de que tú experimento de baile sea inquietante para el entrenamiento de su hija.
BBC Ulusal Yayını ve İmparatorluk Servisi sizleri ; babası, majesteleri Kral 5. George'un mesajını okumak üzere Wembley Stadyumu'ndaki İmparatorluk Şöleni'nin kapanış merasiminde hazır bulunan ekselansları York Dükü'nün konuşmasına götürüyor.
Es el Programa Nacional de la BBC y los Servicios del Imperio llevándolo al Estadio de Wembley para la ceremonia de cierre de la Exhibición del Imperio donde Su Alteza Real el Duque de York leerá un mensaje de su padre, su majestad el rey Jorge V.
Sen ve Yamada Kenny'nin biyolojik anne babası mısınız?
¿ Yamada y tú sois sus padres biológicos?
Sandy'nin abisi Hetal'ın babası mı?
El hermano de Sandy es el padre de Hetal.
Abby'nin babası.
El padre de Abby.
Mazbut bir aile babası kendisi. Şehrin en bohem alışveriş merkezinde Thierry'nin kendi vintage kıyafet dükkanı var.
Un corriente hombre de familia, Thierry tenía una tienda de ropa vintage en el barrio comercial más bohemio de la ciudad.
Bu yüzden Manami'nin merhum babasının Sakuramiya-san'dan başkası olmadığını ona söylemeye karar verdim.
Así que me decidí a decirle que el padre fallecido de Manami No era otro que Sakuramiya sí mismo.
O yüzden Marly'nin çocuğunun babası, her kimse ona âşık olan çocuklardan biri olmalı.
Así que... El padre del bebé de Marley, quienquiera que fuese, Uno de sus amigas estaba enamorada de él.
Marly'nin çocuğunun babasının kim olduğunu söylemememle aynı sebepten.
Por la misma razón que no te diría quién es el padre del bebé de Marly.
Ve sonunda, Letsatsi, yani Lemombo Vadisi'nin beyaz aslanı sürüdeki yerini buldu. Babasının hemen yanında.
Y finalmente, Letsatsi, el león blanco del valle de Lebombo, encontró su lugar en la manada... justo al lado de su padre.
Babası Philly'nin en büyük galerilerinden birinin sahibiydi.
Su padre era el de uno de los concesionarios más grandes de Philly.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]