English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ O ] / Odası

Odası traducir español

45,009 traducción paralela
Yatak odasına yaklaşıyorum.
Aproximándonos al dormitorio.
Bu çocuk kızına her ne yaptıysa... Çalışma odasında ona bir not vererek düzeltilebileceğinden eminim, yani...
Lo que sea que este chico le ha hecho a tu hija, seguro que lo arreglarán con una notita en la sala de estudio, así que...
- Sanırım yatak odasında.
- Creo que está en su cuarto.
İki yatak odası var. Çevredeki büyük okullara da çok yakın.
Tiene dos dormitorios, y está muy cerca de algunos buenos colegios.
Tamam, gözlem odasında otururum.
Está bien. Me sentaré en la galería.
Gözlem odasına aileler giremez.
No hay familiares en la galería.
Kyle'la beraber kırmızı çizgiye kadar yürüyeceksin ve ameliyat bitene kadar bekleme odasında oturacaksın. Sevdiklerini bekleyen diğer insanlar gibi. Çünkü bugün cerrah değilsin.
Irás con Kyle hasta la línea roja y te sentarás en la sala de espera hasta que salga de la operación como cualquier otro ser querido, porque hoy no eres cirujana.
Kapıcının bekleme odasında beklediğini gördüm.
Sabéis, vi al portero esperando en la sala de espera.
Bekleme odasında oturmamı söyledi ve tek düşünebildiğim- -
Sí, me hizo sentarme en la sala de espera, y todo en lo que pensaba era...
Küçükken aynı onun gibiydim. Yıllar boyunca hastanelere gidip durdum. Bekleme odasında öylece oturamam.
Yo era él cuando era una niña... entrando y saliendo de hospitales durante años y... y no puedo simplemente sentarme en la sala de espera.
Farazi mobilyalar seçtiğin ve farazi çocuklarının, farazi odasını hazırladığın bir konuşma.
En el que se recogían los muebles hipotética sala de juegos para los hipotética de sus hijos hipotéticos.
Kanıt odasından ateşli silahı ben çıkardım.
Saqué un arma del almacén de evidencias.
Dün gece, Branson'ı yatağa kelepçeleyip makasla hadım etmekle tehdit ettim ve otel odasında öylece bıraktım.
Anoche esposé a Branson a una cama, lo amenacé con castrarlo con unas tijeras, y después lo dejé encerrado en la habitación de un hotel.
Hayır, Ashley'in yatak odasında değil.
Bueno, no está en la habitación de Ashley.
Az önce odasındaydın.
Entró en su habitación.
Şimdi bizimle Prensin odasına gelmesini söyleyin.
Pídele que nos acompañe a la habitación del Príncipe.
O çocuk odasında.
Está en el cuarto.
Yavaşla, altın odasını kaçıracaksın.
Mas lento, vas a perderte el salón de la moneda.
Genel yatak odası gözlerine ne oldu?
¿ Qué ha pasado con sus ojitos de cama?
- Yatak odası banyosu harika!
La habitación principal es la pera.
Yemek odasını genişletmeliyiz koridora ışık döşemeliyiz. Bu tuvalet yarı banyo olmak için yalvarıyor.
Tenemos que ampliar el comedor, darle luz al pasillo, ese armario está pidiendo a gritos ser un baño...
"Biz," dediğin konferans odasında seninle beraber olan şu iki kişi mi?
"Nosotros", es decir, ¿ aquellas dos personas en la sala de conferencia contigo?
Alice'i sorgu odasında tutuyoruz.
Estamos interrogando a Alice.
Alice'le sorgu odasında konuştuklarınızı kasetten dinledim.
Escuché la cinta del interrogatorio de Alice.
Yemek odasında bana katılırsanız çok sevinirim. Onur konuğumuz yakında burada olacak.
Ahora, si fueran tan amables de acompañarme en el comedor, el invitado de honor estará aquí en breve.
Adam hizmetliyi yatak odasına götürdü. Orada boğuşup sonunda öldürmeyi başardı.
El asesino entonces arrastró a la criada al baño, dónde la estrangularon hasta que finalmente se las arregló para estrangularla.
Pek mantıklı değil ama o otel odasında kan kaybedecek hale gelme sebebi bu olabilir.
No tiene mucho sentido, pero explicaría por qué ella terminó desangrada en ese cuarto de hotel.
Otel odasındaki kan gölünü açıklamak gerekecek.
Es necesario explicar todo ese reguero de sangre, de alguna manera.
Maze'in odasına girdikten sonra, çığlık atarak çıktı.
Pero cuando fue a la habitación de Maze, salió chillando.
Dinlenme odasının dolabındaydı... Üstünde "Dan" yazıyordu, ama almışlar.
En la nevera de la sala de descanso, mi pudin... claramente etiquetado "Dan"... ha desaparecido.
Sorgu odasına girer girmez aramızda bir elektriklenme olduğunu hissettim.
Sabes, mientras entraba en aquella sala de interrogatorios, sentí una chispa entre nosotros.
Odasına bakmayı öneriyorum.
Aconsejo que comprobemos su habitación.
Nick odasında uyuyor.
Nick está dormido en su cuarto.
- Debbie odasında yok.
Oye, Debbie no está en su habitación.
Çalışma odasında arkadaşlarınız kadar zaman geçiremiyor musunuz?
¿ No está en la misma clase que sus amigas?
- Lucas'ın odasını Franny'ye verdi.
Se ha apropiado de la habitación de Lucas para Franny.
- Soyunma odası bu tarafta.
- El vestuario está por ahí.
Şuraya bak. Burası Brandon'ın odası.
Observa el monograma, ese es el camarote de Brandon.
Okula gidiyor. Bilgisayar oyunu oynuyor. Hatta odasında müzik bile dinliyor.
Va al colegio, juega a videojuegos, incluso escucha música en su habitación.
- Yemeğini çoktan yedi. Şimdi odasında oynuyor.
En su habitación.
- Hayır sadece oturma odasındaydık.
No, básicamente nos quedamos en el salón.
Görünüşe göre, Atlanta'da bir kızın yatak odasına zorla girmiş.
Al parecer se coló en la habitación de una chica en Atlanta.
Merdivenlerden indirdim ve çamaşır odasına götürdüm.
La cogí... la bajé por las escaleras y la llevé hasta el lavadero.
Taze bir başlangıç yapmak için Lakewood'a geldik ama sonra, odasında bunları buldum.
Vinimos a Lakewood para empezar de cero, pero luego encontré esto en su habitación.
Görüşüne göre, Atlanta'da bir kızın yatak odasına zorla girmiş.
Al parecer, entró en la habitación de una chica en Atlanta.
Geçen gece otel odasında bilisayarında senin elektronik postalarını okuyordum.
La otra noche en el hotel, estaba leyendo tus emails en tu portátil.
O otel odasında olacağınızı nasıl bildiniz?
¿ Cómo sabía que estaría en ese cuarto de hotel?
Ben kontrol odasından burayı izliyor olacağım.
Estaré viéndote desde la sala de control.
Oturma odası temiz.
Sala despejada.
Ayrıca sen Vince'in adamı ile konuşurken ben odasına bakıyordum.
Además... mientras tú charlabas con el segundón de Vince, yo estaba registrando su habitación.
Bu sefer, kızın yatak odasına girmiş.
Esa vez, su habitación.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]