Ogle traducir español
12,396 traducción paralela
Öğle saatlerinde getirmeyi tercih ediyoruz. Kampa yerleşebilmek için.
Nos gusta traerlos aquí alrededor del mediodía para armar el campamento.
Öğle yemeğiyle birlikte içtim!
¡ Comiendo!
Öğle yemeği hazır.
El almuerzo está servido.
Bazıları öğle ve akşam yemeğini de burada yiyor.
Algunos de ellos comen el desayuno, almuerzo y cena aquí.
Öğle yemeğim hazır.
Ahí está mi almuerzo.
Öğle uykusu çektim.
Tomé una siesta!
Öğle yemeği yemek ister misin?
¿ Quieres ir a almorzar?
Sizlere ofis işlerinin zenginliğini gösterdikten sonra, öğle yemeğinde tüm kalbimizle bir bizon ve yanında kunduz sunacağız.
Después os mostraremos la variedad de trabajos que hay en las oficinas, y os serviremos un saludable guiso de bisonte con salsa de castor.
Son kısa molan doksan beş dakikalık bir öğle yemeğiydi.
Su último breve descanso resulto ser un almuerzo de 95 minutos.
Öğle yemeği zamanı.
Hora de comer.
Belki de bunun dün öğle yemeğinde olanlarla bir ilgisi vardır.
Quizá esto tiene algo que ver con lo que pasó ayer en la comida.
- Dün her zamanki gibi öğle yemeğine çıktı geri geldiğinde ise sarsılmış haldeydi. - Ne olmuştu?
Bueno, salió a comer como hace normalmente, y cuando volvió, estaba muy agitado.
- Peki öğle yemeği için tam olarak nereye gitti?
¿ Y dónde fue exactamente a comer?
Hiçbiri öğle yemeğinde nereye gittiğini ya da X5 kodunu neden istediğini bilmiyor.
Ninguno de ellos sabe dónde fue ayer a comer o porqué estaba pidiendo los códigos del X5.
Henry'nin öğle yemeğine gidip üzgün döndüğünden bahsetmiştin.
Mencionaron que antes de morir Henry, fue a comer y volvió alterado.
- Üçünüz gidip bir kontrol edin... -... öğle yemeğinde bir şey olduysa bu neden öldüğünü açıklayabilir.
Por qué no lo comprobáis los tres, a ver si hay algo en esa comida
- Yenilen öğle yemeğinden çok daha sağlam bir kanıta ihtiyacımız var.
Vamos a necesitar algo más fuerte que un menú especial.
Öğle aralarında şekerleme yapmayı çok severim.
Me gusta tomar una siesta a la hora del almuerzo.
Sadece öğle arasında.
Sólo a la hora del almuerzo.
- Solis Güvenlik'in CEO'su ile öğle arasında mı görüştün?
- Y el presidente ejecutivo de Solis lo vio durante el almuerzo?
Öğle yemeği?
¿ Almorzamos?
Öğle yemeğini ertelememiz gerekiyor.
Vamos a tener que posponer el almuerzo. Sí
Öğle yemeğine kalmak ister misiniz?
Quisiera quedarse para el almuerzo?
Arkadaşımız Thomas öğle yemeğine gelecekti ama bir sorun ortaya çıktı.
Invitamos a nuestro amigo Thomas para el almuerzo, pero él tenía un imprevisto
Öğle yemeği için buluşur, parkta yürür, sonra akşam yemeği yapmak için dönerdik.
Nos econtramos a almorzar, caminamos rápido en el parque, hacemos la cena una vez cada una.
Yemek olmasa bile, saatin kaç olduğunu bilmesem bile her gün aynı saatte öğle yemeği yiyordum.
Comía el almuerzo a la misma hora cada día, incluso cuando no tenía comida, incluso cuando no tenía idea qué hora era.
Afedersin Leo, öğle yemeğinde beni bekliyorlar.
Lo siento, Leo, la cena va a tener que esperar.
Öğle yemeğinden çabuk döndün.
¡ Hola! Fue una comida rápida.
Gerçekten ilgileniyorsanız, cuma günü öğle vakti orada olacağız.
Bueno, si estáis sinceramente interesados, estaremos por allí el sábado al mediodía.
Bacaklarınla kaldır derim, öğle yemeğini fazla kaçırdım.
Levántame con las piernas. Me tomé un desayuno pesado.
Bugünkü öğle yemeğimizde takacaktım. - İşte bu ilginç.
- Bueno, eso es curioso.
Annemle öğle yemeğine gideceğim, hatırladın mı?
Tengo almuerzo con mi madre ¿ recuerdas?
Öğle yemeği yiyemem seninle.
No puedo almorzar.
Bu benim öğle yemeğim.
Esta es mi cena.
Öğle yemeğine bize katılın, gerisini orada konuşalım.
Por favor, únase a nosotros en el almuerzo de hoy y podremos seguir discutiéndolo.
Merak ettim de acaba öğle molası verip bana bir şeyler getirebilir misin?
Me preguntaba si podrías pasarte por aquí a la hora del almuerzo... y traerme algo.
Biz öğle molası vermiyorum.
Aquí no solemos parar para almorzar.
Öğle yemeğinden geldiğimde kapıyı yarı açık vaziyette buldum. Kilit kırılmıştı ve geri kalanını da zaten görüyorsunuz.
Volví de comer y me encontré con la puerta medio abierta, la cerradura estaba rota, y... bueno, pueden... pueden ver el resto.
Sonra da öğle arasında.
Entonces comemos.
Pazartesi öğle yemeğinden sonra.
El lunes por la tarde, después de comer.
İstediğim şey, mümkünse ayın 23'ünde öğle vaktinden gece yarısına kadar bu telefondan hangi numaraların arandığını söylemeniz.
Sí, lo que quiero saber es si es posible que me digan a qué números se llamó desde este teléfono desde el mediodía del 23 hasta aproximadamente la medianoche.
Perşembe öğle yemeği kulübü. Her hafta olur.
La comida del club de los jueves, cada semana.
Öğle yemeği kulübü mü?
¿ La comida del club?
Neyse ki bu kartta fazla ışık yok. Bu yüzden bu küçük güzellik hâlâ sana öğle yemeği alabilir.
Afortunadamente para nosotros no hay mucha luz bajo seis pies de tierra, por lo que esta pequeña belleza... todavía podría comprar tu almuerzo.
- Öğle yemeği için ikinize de teşekkürler.
Gracias por este almuerzo.
- Dinle, öğle yemeği için...
Mira, sobre el almuerzo...
Öğle yemeği molasında yeterli zaman vardı ve bunu yapmak için Dennise'den yardım aldım.
- Tuve suficiente tiempo en mi descanso para el almuerzo para comprar en Vinnie.
Pekala Louis, öğle sonrası deşarj olma seansını geçirdin mi bilmiyorum ama beni çok rahatsız ediyorsun şu an.
Bien, Louis, no sé si te saltaste tu té de la tarde o qué, pero me estás haciendo sentir incómoda.
İş geliştirme bölümü İsyan'a sunacağımız kontratta son anda birkaç değişiklik yaptı. - Bu öğle sonuna dek bitmesini istiyorum.
El Departamento de Negocios ha hecho algunos cambios de último minuto en el contrato con Mutiny y los quiero aplicados para esta tarde.
Ve o öğle bir çek yazdı.
Y él me escribió un cheque esa misma tarde.
- Anne gidip öğle yemeği için masayı hazırlamak ister misin? - Carol mu geliyor?
- ¿ Quieres poner la mesa para el almuerzo y... - ¿ Carol vendrá?