Oglen traducir español
5,537 traducción paralela
Seçimin başlayacağı gece yarısına 10 saat var. 25 saat sonra yarın öğlen 3'te beş milyon insan sarayın bahçesini doldurmuş olacak.
Quedan 10 horas para la medianoche. el terreno del palacio estará lleno con cinco millones de humanos.
Yarın öğlen 3'te!
¡ Mañana a las 3 : 00 p.m.!
Seo Mi Do. Bu öğlen ofis dışında çalışabilir misin?
¿ Puedes trabajar afuera esta noche?
Ben öğlen gideceğim isterseniz halledebilirim.
Voy a salir en la tarde. ¿ Quieres que me ocupe yo?
- Öğlen birde.
Es a la una.
Konu açılmışken bu öğlen bir teklik atacağım.
Hablando de eso... Me tomare un shot esta tarde ;
Öğlen 12 gibi.
Alrededor del mediodía.
Jessie cinayetlerin öğlen olduğunu söylediğinde bunun doğru olmadığını biliyordunuz değil mi?
Cuando Jessie dijo que todo había sucedido al mediodía usted sabía que no era correcto, ¿ verdad?
İyi bir öğlen geçiriyor musunuz?
¿ Está teniendo una buena tarde o qué?
Öğlen saat birde, hissenin adedini 4,5 dolardan açtık gece biri üç geçe ise 18 doları geçmişti.
A la 1 p. m. abrimos las acciones a la venta a $ 4,50 por acción. Para la 1 : 03 estaba sobre los dieciocho dólares.
- Öğlen oldu. Kimse salonda değil.
- Es casi mediodía y no hay nadie.
Her öğlen birlikte yemek yerdik.
Almorzábamos juntos todos los días.
Öğlen yemeği için bizimkilere mi uğrasak?
Ir a casa de mis padres a almorzar.
Kendi güvenliğimiz için halka açık bir yerde olmalı. Yarın öğlen.
Necesito que sea en publico para mi seguridad.
Öğlen yemedim.
No he comido.
Bu öğlen saatlerinde kendine
Hoy recibimos diversas grabaciones
Sizi erkek kardeşiniz Milo'nun öğlen saatlerinde intihar girişiminde bulunduğunu haber vermek için aradım.
Llamaba para informarle que su hermano Milo fue admitido esta tarde tras un intento de suicidio.
Öğlen yürüyüşü yaptırmak için geldim.
Vine a sacarlo a su paseo de la tarde.
Seni öğlen yemeğine çıkarmayı çok isterim. Gerçekten mi?
Yo tenía el almuerzo con usted. ¿ En serio?
- Bu öğlen geri dönüyormuş.
Y? Bueno, regresa ésta tarde.
Öğlen yemeğini yesek iyi olur.
Será mejor ir a almorzar.
Bu öğlen itibariyle faiz dahil :
Hasta hoy al mediodía, incluyendo los intereses :
Paul'e şehir merkezindeki ilk öğlen yemeğimizden sonra da söyledim. İkinizin harika bir çift olacağınızı düşünmüştüm hep.
Entonces, le dije a Paul, después de nuestro primer almuerzo del centro, pensé que ustedes dos se sea perfecto para uno otro.
- Neredeyse öğlen.
- Casi mediodía.
Faturanızı ödemezseniz elektriğiniz bu Cuma öğlen kesilecektir. Haziran... Alo?
Si no paga la factura pendiente se le cortará la electricidad el viernes al mediodía- -
Bu yüzden Valmont mütevelli heyeti ; öğlen saat 2'de otel güvenliğinden Conrad'ın binadan çıkartılmasını talep ettiler
Hits, el mayordomo de los Valmont, le pidió a la seguridad del hotel que vigilara a Conrad. Desde la primicia, a las 14 : 00.
Buralardaydım ve birden dedim belki öğlen yemeği için uygunsundur.
Estaba por aquí y tenía un presentimiento loco de que ¿ estarías libre para almorzar?
Öğlen bile değil üstelik.
Y ni siquiera es mediodía.
Sabahları seni yürüyüşe çıkarmamı, ve öğlen tekrar çıkarmamı.
Hacerte caminar en la mañana y a la tarde otra vez.
Öğlen banyo yapmak istersem, yaparım.
Si quiero darme un baño en la tarde lo haré...
Tüm öğlen yaptığın şey bu muydu?
¿ Esto es lo que hiciste toda la tarde?
Neredeyse öğlen oldu.
Hey, es casi mediodía.
Yarın öğlen yağmur yağabileceğini söylediler.
Dicen que podría llover mañana por la tarde.
Ben de öğlen yemeğinde cüzdanını geri verdim ve ertesi gün de gezi için yola çıktı.
Así que le di su cartera de nuevo en el almuerzo y luego el siguiente día se fue de gira.
- Operasyon yarın öğlen başlayacak.
¿ Así de simple? La operación comenzará mañana a medio día.
- Öğlen.
Mediodía.
Harika, bu öğlen yönetim kurulu ile toplantıya gireceğim
Claro. Voy a hablar con la directiva esta tarde.
Catelyn... Bu öğlen labaratuvardan bir mail aldım.
Catelyn, recibí un correo electrónico esta tarde en mi laboratorio.
Birkaç ev kadını tanıyorum, akşam içtikleri bir kadeh şarabı artık öğlen içiyorlar.
Algunas amas de casa comienzan a beber vino al mediodía.
Öyleyse yarın öğlen bir ara gelip seni alırım?
Vendré por ti un poco después del mediodía, ¿ sí?
Bu yüzden dün öğlen Brugge'taki Boulaert İnşaat'ın CEO'suyla görüşme yaptım.
Por eso ayer a la tarde tuve una reunión con el presidente de la empresa constructora Boulaert, en Brujas.
Yarın. Öğlen.
Mañana al mediodía.
Öğlen ne yiyeceğim?
¿ Qué comeré en el almuerzo?
AHA'IN İZİN VERDİĞİ GÜNLÜK ŞEKER MİKTARI 6-9 ÇAY KAŞIĞIDIR On yıl boyunca sabah kahvaltıda öğlen ve akşam yemeğinde şeker tüketerek bugünlerde gördüğümüz obezite ve metabolik hastalıklar tsunamisini yarattı.
Así que, diez años de azúcar en la mañana, azúcar en la noche, azúcar en la cena y tienes el verdadero tsunami de obesidad y enfermedad metabólica que tenemos hoy.
Bu öğlen araba hurdalığının orada olur
- Hoy hay una entrega, en el cementerio de chatarra a mediodía.
Bu öğlen sıkı vücudunu gördüğümden beri seninle yalnız kalmak istiyorum.
He estado esperando para estar a solas contigo desde que puse los ojos en tu cuerpo apretado de esta tarde.
Bu öğlen büyük bir Hollywood skandalı patlak verdi.
El mayor escándalo de Hollywood aparece esta tarde.
- Öğlen oldu nerdeyse!
- ¡ Ya pasó la mitad del día!
- Yarın öğlen buradayım.
Nos vemos mañana. Está bien.
Öğlen yemeğine hazır mısın?
Listo para el almuerzo?
Perşembe öğlen?
Jueves al mediodia?