Olmayacaksın traducir español
2,817 traducción paralela
Ömür boyu yedekte olmayacaksın.
No más banca de por vida.
- Sen asla bir Kasırga olmayacaksın.
Jamás serás un Huracán.
Ve seninle işim bittiğinde artık bir çocuk olmayacaksın.
Y cuando termine contigo,... habrás dejado de ser una niña.
Spring Break yunusu olan tek anne sen olmayacaksın.
No serás la única mamá con un delfín de adolescente.
Sana o lanet gülümsemeni izleteceğim. Çünkü oraya girdikten sonra artık gülümsüyor olmayacaksın.
Y les voy a mostrar su sonrisa porque no va a querer sonreír más.
Pişman olmayacaksın, söz.
No te arrepentirás.
Bu işin sonundan hoşnut olmayacaksın. Şansımı deneyeceğim.
No te gustará la forma en que termina esto.
- Pişman olmayacaksınız.
No se arrepentirá.
Pişman olmayacaksın.
No se arrepentirá.
Seninle işim bittiğinde bir anının anısı bile olmayacaksın.
Al final, no serás ni un recuerdo.
Şu andan itibaren, daha fazla devletin kölesi olmayacaksın.
Desde este momento, ya no eres un esclavo del gobierno.
Bu gece benim başımın belası olmayacaksın.
Por primera vez, no eres problema mío esta noche.
Ama onlara karşı yalnız olmayacaksınız.
Pero que no lo harían solos.
Pişman olmayacaksınız.
No se arrepentirán.
Cehennemde yanıyorken çok akıllı olmayacaksın.
No vas a ser tan listo cuando ardas en el infierno.
olmak zorundada değilsin, çünkü hiç bir zaman tek başına olmayacaksın joe.
Y tu no se tienes que serlo, porque tú nunca estás por su cuenta, Joe. Tu nunca estás solo.
Sen de o listede olmayacaksın.
No estás en ella.
- 12 olmak isterim. - Tembel olmayacaksın.
Yo quiero ser un 12.
Hem kendi başına da olmayacaksın.
Y no vas a estar sola.
Sonsuza kadar etraflarında olmayacağız, ve görünüşü göre, sen de olmayacaksın.
No vamos a estar aquí para siempre, y por lo que parece tú tampoco.
Bir daha asla kaçmak zorunda olmayacaksın, Danny.
No tendrás que correr de nuevo, Danny.
- Hayır olmayacaksın.
No, no lo haras.
Herneyse, zaten asla sen yem olmayacaksın.
Tranquila, nunca servirías de cebo.
Lori senin tehlikeli olduğunu söylüyor, ama tehlikeli olmayacaksın.
Lori dice que eres peligroso pero no serás peligroso.
Bize değil, bana değil, artık olmayacaksın.
Ni para nosotros, ni para mí, ya no más.
.. sen son olmayacaksın
No vas a ser la última.
Eminim pişman olmayacaksın.
Estoy convencido que no te arrepentirás.
Sonsuza dek 21 yaşında olmayacaksın şampiyon.
No tendrás 21 años por siempre, jovencito.
- Ne kadar süre burada olmayacaksın?
- ¿ Cuánto tiempo va a estar fuera?
Ve yarın bu zamanlar sen de olmayacaksın.
Y esta vez mañana tú tampoco.
- Uzun bir süre hayatımın parçası olmayacaksın. - O senin suçun.
Hace mucho tiempo que no eres parte de mi vida.
Pişman olmayacaksın.
No te arrepentirás.
Ama bununla yüzleşene kadar, Amy'nin evine gidinceye kadar iyi olmayacaksın.
Esto no estará bien hasta que lo encares, hasta que Amy esté en casa.
Hiçbir zaman o köpek kadar güzel olmayacaksın.
Nunca serás tan bonita como él.
Ama düzeceği kişi sen olmayacaksın.
Pero no es a ti a quien cagará.
Dünyayı kurtarmaya çalıştığın zaman bunu Aydınlık ya da Karanlık taraf için yapıyor olmayacaksın kendin için yapıyor olacaksın.
Cuando sales fuera a intentar salvar el mundo, no lo haces por la Luz o la Oscuridad lo estas haciendo por ti.
Eğer bunu yapamazsan, hiç kimseye gerçekten aşık olmayacaksın. Hayır! Nereye gidiyordu?
Nunca querrás verdaderamente a nadie si no lo haces ¡ No! ¿ A dónde iría?
Cahil olmayacaksın.
No vas a ser ignorante.
- Bak, teslim olmayacaksın.
- No vas a entregarte.
Asla yalnız olmayacaksın. Tamam mı?
Y que jamás estarás solo. ¿ Sí?
Ama yardımcı falan olmayacaksın.
Simplemente... no vas a hacerlo.
Pişman olmayacaksınız.
No lo lamentará.
-... öğrenmek zorunda kalacağım. - Ama yalnız olmayacaksın.
Pero no vas a estar solo.
Pişman olmayacaksınız.
Bien. No os vais a arrepentir de esto.
- Olmayacaksınız.
No lo hará.
Güvende olmayacaksın. Geri dönmemiz gerek.
No vas a estar a salvo.
Buradan Carly ve Sloan ile ayrıldığımızda gülüyor olmayacaksın.
Bueno, no vas a estar riéndote cuando nos vayamos de aquí con Carly y Sloan.
Sana söz veriyorum ki pişman olmayacaksın.
Te prometo que no te arrepentirás de esto.
Crissy ve Robert, her zaman sağlıklı olmayacaksınız.
Crissy y Robert, no siempre serán saludables.
Bilirsin, ona baskı yaptığında sana trip atmalarına sinir olmayacaksın.
Y lo otro es lo de tu papá, no seguirás... tu sabes, dandole dinero todo el tiempo, porque eso es mucha presión y estrés, y luego toda la familia se estresa.
Hayır, olmayacaksın.
No, no lo estarás.