English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ U ] / Uzayın

Uzayın traducir español

3,680 traducción paralela
Burada uzayın derinliklerinde cereyan eden karmaşık bir kimya mevcut, çünkü bu grafikteki her artış farklı bir moleküle tekabül eder ve varlığından son derece emin olduğum bazı moleküller var.
Hay presente una compleja química aquí en el espacio profundo porque cada pico de esta gráfica se corresponde a una molécula diferente y hay presentes algunas que creo que son bastante obvias.
Bu yüzden burada gördüğümüz şey uzayın derinliklerinde meydana gelen karmaşık karbon kimyasıdır.
Así que estamos presenciando una compleja química del carbono en el espacio profundo.
Bu yüzden, yaşamın ana yapı taşları olan yeryüzündeki ilk amino asitler uzayın derinliklerinde oluşmuş olabilir ve sonra da meteorlarla yeryüzüne gelmiş olabilir.
Así que los primeros aminoácidos en la Tierra los pilares de la vida podrían haberse formado en las profundidades del espacio y haber sido esparcidos hasta la Tierra mediante meteoritos.
Güneşimiz için artık tapınaklar inşa etmiyoruz. Galaksideki ve daha ötesindeki uzak güneşleri daha önce hiç olmadığı kadar uzayın derinliklerini görmemizi sağlayan araçlar inşa ediyoruz.
Ya no le construimos templos al Sol, ahora construimos máquinas que nos permiten ahondar más que nunca en el espacio en lejanas estrellas de nuestra galaxia y más allá.
Uzayın derinliklerine ne kadar baktıkça zamanda o kadar geriyi görüyoruz.
Y cuanto más lejos miramos en el espacio más atrás en el tiempo vemos.
Uzak atalarımızdan Homo habilis, Afrika'nın ovalarında geziyordu ve bu ışık demetleri uzayın uçsuz bucaksız ortamında seyahat ederken insan ırkı evrimleşti ve binlerce ve binlerce insan nesli yaşadı ve öldü ve sonra yolculuğunun başlamasından 2,5 milyon yıl sonra, uzayın derinliklerinden ve geçmişimizde çok gerilerden gelen bu haberciler buraya Dünya'ya ulaştı ve ben de onların görüntülerini yakalayıp bu fotoğrafı çektim.
Homo Habilis, nuestro antepasado más lejano deambulaba por las llanuras de África y a medida que esos rayos de luz viajaban por la inmensidad del espacio, nuestra especie evolucionó, y miles y miles y miles de generaciones de humanos han vivido y fallecido. Y luego, tras 2,5 millones de años después de empezar su viaje estos mensajeros de las profundidades del espacio y de nuestro pasado han llegado aquí, y los he capturado y reflejado en esa imagen.
Son 20 yılda, güçlü uzay teleskopları bizleri uzayın daha da derinliklerine götürdü ve sanal zaman yolcuları haline geldik.
En los últimos 20 años poderosos telescopios espaciales nos han transportado y nos hemos convertido en virtuales viajeros temporales.
Hubble, bize neredeyse zamanın kendi başlangıcına kadar bakmamıza olanak sağladı ve uzayın derinliklerinde evrenimizin nasıl başladığına dair bir ipucu ortaya çıkarıyor.
El Hubble nos permite mirar atrás casi al inicio del tiempo y aquí en lo profundo del espacio nos revela una pista de cómo comenzó nuestro universo.
Şu an anladığımıza göre uzayın tamamı o anda yaratıldı.
Como lo entendemos a día de hoy todo el espacio fue creado en ese momento.
Çünkü uzayın kendisi genişliyor ve Big Bang'ten beri bu genişleme devam ediyor.
Es porque el espacio en sí mismo se está alargando y lo lleva haciendo desde el Big Bang.
Kainatı anlamak bir dedektif hikayesine benzer ve kanıtlar bize uzayın sonsuz boşluğu boyunca ışık tarafından taşınıyor.
Entender el universo es como una historia de detectives y las pruebas nos han llegado desde inmensas distancias espaciales con la luz.
Etrafımızda uzayın üç boyutu var.
A nuestro alrededor, hay tres dimensiones espaciales.
Etrafımıza bakarsak bütün uzayın tam burada, tam şu anda varlığını sürdürdüğünü görürüz.
Si miramos a nuestro alrededor, vemos que el tiempo existe aquí, ahora.
Fark şu ki, uzayın aksine zamanı peşi sıra yaşamak zorundayız.
El tema es que a diferencia del espacio, no podemos evitar experimentar el tiempo como un momento tras otro.
Julian Barbour sadece uzayın var olduğuna ve zamanın yanılsama olduğuna inanıyor.
Julian Barbour cree que el espacio es todo lo que hay y que el tiempo es una ilusión.
Sicim kuramcıları uzayın gördüğümüz üç boyuttan daha çok boyutu olduğuna inanıyor.
La Teoría de Cuerdas cree que el espacio tiene más que las tres dimensiones que vemos.
Portal, uzayın içinde bir kapı yaratıyor ve biz az önce o kapıyı açtık.
El portal está creando una puerta en el tejido del espacio y acabamos de abrirla rompiéndola.
İçten dışarı doğru dönüyor gibi de gözükebilir. çünkü gerçek anlamda dördüncü boyutun içinde değiliz. içinde yer aldığı uzayın tüm diğer boyutları sebebiyle alışık olmadığımız şeyler olabilir.
Podría parecer que se está saliendo de adentro hacia afuera porque en realidad no estamos adentro de la cuarta dimensión, entonces, hace cosas que no conocemos porque tiene toda esta otra dimensión de espacio con la que puede jugar.
Uzayın dördüncü boyutuna yolculuk yapabilsek nasıl olurdu?
¿ A qué se parecería si viajáramos a una cuarta dimensión del espacio?
Fermi Teleskobu 2015 yılına kadar, uzayın derinliklerinden kanıt toplamaya devam edecek.
El telescopio Fermi seguirá reuniendo evidencia desde las profundidades del espacio hasta cerca de 2.015.
Uzayın ekstra boyutlarını görmek, Galileo'nun uydularını görmekten daha zor olacaktır. fakat eğer onları bulursak, bizim tüm evrene bakış açımız değişecek.
Las dimensiones adicionales del espacio serán mucho más difíciles de ver que las lunas de Galileo, pero si las descubrimos, cambiará nuestra comprensión del universo entero.
İşe, uzayın mikroskobik noktalarını toplayarak başlıyor, ve onları yerçekimi ile birlikte birleştirmeye çalışıyor.
Comienza con un conjunto de puntos microscópicos del espacio y trata de hacer que se junten mediante la gravedad.
Bu, uzayın nasıl şekillendiğine dair en temel gerçek olabilir miydi?
¿ Es ésta la verdad fundamental sobre cómo está formado el espacio?
Yani düzenle ilgili, uzayın boyutu hakkındaki bir görüş'yaratılmış'olması mı, yani tanrı-vergisi mi? Öylece önümüzde olması?
Entonces el orden es, uno podría pensar en la dimensión de un espacio como algo establecido, decretado por Dios, es así y punto.
Işığın hızı evrenin hız limitidir. Uzay ve zamanın kendisinin dokusuna işlenmiştir.
La velocidad de la luz es la velocidad límite del universo constituida en la propia fábrica del espacio y el tiempo.
Bu, Hubble Uzay Teleskobu tarafından 11 gün boyunca çekilen bir görüntüdür ve merceğini Orion Takımyıldızının hemen aşağısındaki çok küçük bir gökyüzü parçasına odakladı.
Es una imagen tomada por el telescopio espacial Hubble durante un periodo de once días y fijó su cámara en la diminuta zona del cielo justo debajo de la constelación de Orión.
Sahip olmayı istediğim şeyler arasında nükleer silahlar, uluslararası uzay istasyonları ve Başkan'ın kızları var.
Pienso es cosas como... armas nucleares, estaciones espaciales internacionales, Hijas de los Presidentes.
Uzay sınırı.
Espacio fronterizo.
Uzay, zaman ve yaşamın kendisi.
Espacio. Tiempo. La vida misma.
Einstein daha sonra anladı ki yerçekimi uzay-zamanın bükülmesiyle oluşuyor.
A continuación, Einstein se dio cuenta que la gravedad es una manifestación de la curvatura del espacio-tiempo.
Yani, eğer güçlü bir yerçekimi alanına girerseniz zamanın uzay boşluğundakinden daha farklı aktığını hissedersiniz.
Entonces, si viajas en las cercanías de un campo gravitatorio fuerte, sentirás que el tiempo fluye en forma diferente que en el espacio exterior.
Bu 1000 yıllık kilisenin ve bu 14. yüzyıldan kalan duvar boyamalarının bütün zamanın uzay dilimleri şeklinde var olduğunu kanıtladığına inanıyor.
El cree que esta iglesia de 1000 años de antigüedad y estas pinturas del Siglo XIV en las paredes son la prueba que todo el tiempo existe en rebanadas del espacio.
Uzayı temel yapıtaşı olmaktan çıkarabilirsiniz ama zamanı çıkaramazsınız.
Podemos hacer que el espacio no sea fundamental, pero el tiempo permanece fundamental.
Fizikçiler, uzayı yaratanın Büyük Patlama olduğu konusunda hemfikir.
Los científicos coinciden en que el Big Bang creó el espacio.
Peki ya zamanın da aynı uzay gibi birden fazla boyutu göremediğimiz gizli bir boyutu varsa?
¿ Qué pasaría si el tiempo, como el espacio, tuviera más de una dimensión... una dimensión oculta que no pudiéramos ver?
Karadeliklerden... Uzay zamanın en derin yapılarına.
Desde agujeros negros a las estructuras más profundas del espacio y el tiempo.
Çok hassas bir şekilde dizayn edildi böylece uzay-zamanın en ufak birimini bile ölçebilecek.
Diseñada para ser tan sensible que puede medir las unidades más pequeñas de espacio y tiempo.
Nihai olarak bu makine bize uzay-zamanın halen orada olup olmadığını gösterebilecek.
Al final, esta máquina podría decirnos si el espacio permanece quieto.
Eğer iki koldan ayrılan ışık tam olarak aynı zamanda dönerlerse o zaman telaş yapmaya gerek yok çünkü bu klasik uzay-zaman anlamına gelir, ancak birazcık boşluk veya belirsizlik bulursak bu bir hologramın içinde yaşadığımızın bir ipucu olabilir.
Si la luz sale por ambos brazos y vuelve exactamente al mismo tiempo sin retraso alguno entonces estamos ante un espacio-tiempo clásico pero podríamos encontrar un poco de aire o difusión ahí dentro y ése sería el indicio de que vivimos dentro de un holograma.
Bunu daha önce hiçkimse yapmadı, kimse uzay-zamanın hala bu düzeyde olup olmadığını test etmedi.
Nunca nadie había hecho eso antes, nunca nadie ha intentado ver si el espacio-tiempo permanece quieto a ese nivel.
Bence evren orada duran matematiksel bir obje, bir tür platonik duyu, ve uzay-zamanın, içinde değil aksine uzay zaman onun içerisinde.
Creo que el universo es un objeto matemático, está ahí existiendo en un cierto sentido platónico, y no es que existe dentro del espacio y del tiempo sino que el espacio y el tiempo existen dentro de él.
Bir uzay gemisine benziyordu, ve ışın silahıyla bir ineği vurdu.
Se veía como una nave espacial, y le disparó un rayo a la vaca.
Uzay, zaman, hayatın kendisi.
El espacio, el tiempo, la vida misma.
2008'de, NASA, Fermi Uzay Teleskop'unu başlattı. Bir sonda dizayn edildi patlayan yıldızlar gibi kozmik tufanlarca yaratılan yoğun radyasyonu, gamma ışıklarınıtoplamak için.
En 2.008, la NASA lanzó el Telescopio Espacial Fermi, una sonda diseñada para captar la radiación intensa, rayos gamma, creada por cataclismos cósmicos como la explosión de una estrella.
Boyutunun ne olduğunu öğrenmek için gerçekleştirebileceğiniz bir deney, gerçekten de var. Şöyle ki, bir mürekkebin, uzay içinde aşağı doğru düşmesine izin vererek ne olacağını görebilirsiniz. mürekkebin uzayda nasıl dağıldığına bakabilirsiniz.
Entonces, un experimento que en efecto podemos realizar para saber cuál es la dimensión, es dejar caer un gota de tinta en éste y después ver qué pasa, ver cómo se disemina la gota en el espacio.
Uzay, zaman, hayatın kendisi kâinatın sırları bu programda yatıyor.
Espacio, tiempo, la vida misma. Los secretos del cosmos descansan a través del agujero de gusano.
Uzay, zaman, yaşamın kendisi...
Espacio. Tiempo. La vida misma.
Uzay ve zamanın düzenli ve kesin olmadığını... ama birbirine bağlı olduğunun farkına varmıştır.
Se dio cuenta que el espacio y el tiempo no están unidos, ni absolutos pero si conectados y relevantes.
Einstein, uzay zamanın aynı ; kütle ve enerjinin de aynı olduğunu fark etti.
Una vez Einstein se dio cuenta que el tiempo y el espacio eran la misma cosa, se dio cuenta que la energía y la masa eran la misma cosa.
Yani sadece yürüyerek, uçarak, her şekilde... uzayda hareket edebiliriz. Bu aracın mantığı uzayı kullanmaktır, Uzaya hareket vermektir.
Normalmente nos movemos a través del espacio cuando caminamos, o cuando volamos o lo que sea, pero la idea del impulsor de deformación es usar el espacio, para dejar que el espacio haga el movimiento.
Fizik kurallarının limiti olmadığından istediğimiz hızda gidebiliriz. Uzayı ne kadar hızlı bükersek, o Kadar genişletip kısaltabiliriz.
En realidad puedes ir a cualquier velocidad, debido a que no hay límites en las leyes de la física que diga que tan rápido puedas deformar el espacio, que tan rápido puedas expandir o contraer el espacio.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]