Verdik traducir español
8,027 traducción paralela
Kendimize 30'a kadar süre verdik ve ondan sonra şehri doğruca hayal kırıklığına uğratacağız.
Nos damos hasta los 30, después de eso, es una vía directa a la ciudad de la decepción.
Olağanüstü durum ilanı verdik Charlie'nin durumunu herkese haber verdik.
Hemos emitido una Alerta Amber, enviado estadísticas de Charlie a cabo a través del cable.
- Ona "Anne" adını verdik.
La llamamos "Madre."
Biz de bu yüzden Suárez'in yanına gittik ve ona epey para verdik.
Así que acudimos a Suárez y le dimos mucho dinero.
Babanla ben Trav'le Laurie'ye ev alsınlar diye ödünç para verdik.
Tú papá y yo le prestamos dinero suficiente a Trav y Laurie para pagar la inicial de una casa.
Bu yüzden kaçmaya karar verdik.
Es por eso que decidimos huir.
Yaşamana izin verdik, bize ihanet ettiğin hâlde yürüyüp gitmene izin verdik.
Te dejamos vivir, te dejamos marchar cuando nos traicionaste.
Şirket imajını değiştirdiğimizde alt seviye bazı elemanları tutmaya karar verdik yani şirket Chino'da iş yaptığından beri veri girişi yapıyor.
Cuando la empresa cambió de imagen, hubo que dejar a algunas personas... así que ella está entrando datos desde que la empresa estaba en pañales.
Hepimiz Danny'e gitmesi için bir çok şans verdik.
Todos le dimos a Danny muchas oportunidades de irse.
Kendi mahremiyetinin olması gerektiğine karar verdik.
Estamos de acuerdo en que deberíais tener vuestra privacidad.
Çünkü seninle kafa kafaya verdik mi şanlı başarılar elde ediyoruz.
Porque cuando tú y yo nos juntamos, ocurren grandes cosas.
Haydi ama arkadaşlar. Boşuna mı herkese birer ortak verdik?
Venga, tío, ¿ para qué tenemos un sistema de compañeros?
Bilge hatunun biri bana kafa kafaya verdik mi şanlı başarılar elde ettiğimizi söylemişti.
Una mujer sabia me dijo una vez que cuando tú y yo hacemos piña, pasan cosas buenas.
Yakayı ele verdik. Var.
Supongo que nos hemos ido de la lengua.
- Evet, biz verdik çünkü onlara.
Sí. Y se lo dimos.
Verdik.
Lo hicimos.
Willy ve ben günlere "Pazartesi, salı, çarşamba..." demek yerine "Ocak, şubat, mart..." demeye karar verdik.
Willy y yo decidimos que cada día... en vez de llamarlos Lunes, Martes, Miércoles, se llamarían... Enero, febrero, marzo...
- Jenna'yı kör etmesine izin verdik.
Y permitimos que dejara ciega a Jenna.
Aynen, bir keresinde bayat domuz yemekten millet motoru bozmuştu. Biz de beyaz ekmek verdik sonraki günlerde.
Sí, una vez, todas tuvieron una diarrea tremenda por comer cerdo en mal estado, así que servimos pan blanco durante varios días.
İkimizde kaleyi ve mahkemeyi ardımızda bırakmaya karar verdik. Mesafenin cevapsız kalan soruları gölgede bırakacağını umut ediyorduk.
Los dos estábamos decididos a dejar el castillo y el juicio lejos detrás de nosotros, con la esperanza de que la distancia pudiera eclipsar las preguntas que permanecían sin respuesta.
Burada kalmamasına karar verdik ama Danny'ye bunun senin kararın olduğunu söyledim.
Todos decidimos que él no debía quedarse, pero... Le dije a Danny que la decisión fue tuya.
- O onay için mücadele verdik.
- Luchamos mucho para esa aceptación.
Akıntıya kapılıp öldü. Ama otoyolun bir kısmına onun adını verdik.
Murió en un horrible accidente por resaca, pero le dedicamos una sección de la carretera.
Kararımızı verdik.
Tomamos una decisión.
Evliliğimize bir şans daha vermeye karar verdik.
Básicamente hemos decidido para dar el matrimonio otra oportunidad. - Mm-hmm.
Çok zayiat verdik, evet, ancak bizim 100 askerimiz, onların 100 askerine nazaran daha az kayıp demek.
Hemos sufrido bajas, sí, pero 100 de los nuestros es menos que 100 de los suyos.
1,000'in üzerinde zayiat verdik, içlerinde onu korumak ve ona hizmet etmek için bizzat yemin ettiğin General Braddock da var.
Más de 1,000 bajas británicas, incluido el mismo General Braddock a quien habías personalmente jurado proteger y servir.
Sağ salim çıkacaklarına dair söz verdik.
Acordamos dejarlos ir sin molestarlos.
- Oğluyla evlendirmeye söz verdik.
Es la prometida de su hijo.
Bilal aynı akşam toplantı yapmayı planlanlıyor.... hemen havaalanından kaçmaya karar verdik.
Según Wasim, la reunión con Bilal fue pautada para la misma tarde. Así que decidimos que maten a Bilal en la misma noche y partan al aeropuerto de inmediato.
Seni öldürme konusunda ilerleyemediğimiz için yeni yollar denemeye karar verdik.
Puesto que no estamos avanzando, tenemos que encontrar nuevas maneras de asesinar a usted..
Ve biz kimliklerimizi ortaya çıkarmamaya karar verdik.
Y hemos decidido no revelar nuestras identidades.
Çalışmaya saatlerimizi verdik.
Todos dedican largas horas.
birsüre kafa yorduktan sonra, ideal evcil hayvanın kaplumbağa olduğuna karar verdik.
Luego de mucho deliberar, llegamos a la conclusión que la tortuga es la mascota ideal.
Baş İnşaatçı Yarwyck ve ben bu çetrefilli görevi idare etmek üzere bir hela amiri atamaya karar verdik.
El primer constructor Yarwyck y yo hemos decidido nombrar un capitán de la letrina para la supervisión de tan crucial tarea.
Aralarına karışıverdik.
Nos confundimos.
Evet, aslında kararımızı verdik.
Sí, en realidad lo hemos decidido.
- Karar verdik yani?
- ¿ No es cierto?
- Evet, verdik.
- Si, lo fue.
Birbirimize böyle söz verdik.
Eso fue lo que siempre nos prometimos.
Arabayla konuşup burada olanı anlamadığının çok açık olduğuna karar verdik!
El coche ha hablado, yo he hablado. Obviamente no te das cuenta de lo que pasa.
Sana bir rakam verdik. Ona nasıl ulaşacağına sen karar verdin.
Te dimos una cifra que alcanzar, tú decidías cómo.
Bir ay verdik.
Ya le dimos un mes.
Birkaç hafta önce işine son verdik.
Lo despedimos hace semanas.
- ve öncesinde sözler verdik- -
-... e hicimos promesas antes de- -
Paryalara temsil ve söz hakkı vereceğimize dair söz verdik.
Le prometimos a los intocables una representación, le prometimos que tendrían voz.
Biz düşündük ve diğer insanları da şeye davet etmeye karar verdik.
Nos han animado a invitar a otra gente a esto.
Deşifre makinesinin sözünü verdik ama elimizde bile değil.
Algo va mal. Les prometimos el cifrado y aún no lo tenemos.
- Çoktan karar verdik.
Ya está decidido.
Hani dün gece tahtakurusu alarmı verdik ya. Biraz mantıksızca hareket etmiş olabilirim.
Bien. ¿ Sabes el asunto de los chinches de ayer por la noche?
Bu genç müzisyen imza almak için gelmişti ve birden kaynaşıverdik.
Este joven músico vino para buscar un autógrafo y bueno...