English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ Y ] / Yaşlı bayan

Yaşlı bayan traducir español

763 traducción paralela
Affedersiniz yaşlı bayan. Buralarda bir otel var mı?
Disculpe, anciano. ¿ Hay algún hotel por aquí?
- Yaşlı bayanın avukatı olduğuna emin misin?
- ¿ Está seguro de que Ud. lo conoce? - Claro que sí.
- Yaşlı bayan.
- La anciana.
Korkmayı reddettim. Ürkek yürek yaşlı bayanı bulamaz.
Me niego a rendirme.
Yaşlı bayan geldi.
Ha venido la señora.
Burada iki yaşlı bayan San Francisco'daki gibi üstü açık bir tramvayda sırt sırta oturmuşlar.
Son dos ancianas sentadas de espaldas en un tranvía abierto... Parecen asustadas.
O çok hoş bir yaşlı bayan.
Es una buena mujer y le cree.
Yaşlı bayan sırtımızdan para kazanmaya çalışıyor.
Las chicas mayores nos tienen ganas.
Zile bas, yaşlı bayanın evi para dolu ve kendisi oldukça cömert.
Mi hucha está bien abastecida y es generosa.
Yaşlı bayanı uyandırdık..
Bueno, hemos despertado a la vieja dama.
Yaşlı bayan güzel sincap yahnisi yapar.
La mujer hace uno estupendo.
O beyaz saçlı, tatlı, yaşlı bayan mı?
¿ La señora mayor, buena gente, de pelo canoso?
Bu haftasonu yaşlı Bayan Armfeldt'e davetliyiz.
Estamos invitados el fin de semana por la Sra. Armfeldt.
Yaşlı Bayan Armfeldt'e davetliyiz.
Hemos recibido una invitación de la Sra. Armfeldt.
Yaşlı Bayan Armfeldt'in yakın bir dostu ithal etmiş.
Parece ser que se importó en los 50 por un buen amigo de la Sra. Armfeldt.
Evet, zavallı yaşlı bayan.
Si, la pobre.
Yaşlı Bayan Post ölünce sana bırakacağına söz vermişti.
Te prometió dejártelo cuando muriera.
O yaşlı bayanın karnı gurulduyor.
Al estómago de esa pobre se le oye protestar.
Yo, yo, henüz gidemeyiz. Yaşlı bayanın kızı gelmedi, patron.
No, no poder ir aún, hija viejecita no haber llegado.
Ama, yaşlı bayan çok yaşlı, patron.
La vieja muy vieja.
Dostlara göstermek için yaşlı bayan elbise alması lazım, patron insanlar tek elbisesi olduğunu düşünürse suratı çok asılır.
Viejecita debe llevar vestidos para que vean amigos porque si no tú hacer desaire si creen que sólo tener un vestido.
Kız çocuklar olmadan gitmez, yaşlı bayan da kız olmadan gitmez.
Hija no poder ir sin llevar niños y vieja no poder ir sin hija.
Ve yaşlı bayan gitmezse, Tobiki'nin başkanı sana kızar, patron.
Y si vieja no ir, alcalde Tobiki enfadarse mucho contigo, jefe.
Oh, yaşlı bayan çok iyi görür, patron.
Vieja tener muy buena vista.
- Yaşlı bayan kızsız gitmez. - Biliyorum, biliyorum.
Y pobre vieja no ir sin hija.
Çok tatlı, yaşlı bir bayanın fotoğrafı.
Era una viejecita guapa y encantadora.
Yaşlı kadın Bayan Martin'di.
Oye, es la anciana señora Martin.
Sizden utanıyorum, korkuttuğunuz için yaşlı bir bayanı.
Que vergüenza, asustando a la pobre vieja.
Ben gidip bayan Burgoyne ve yaşlı adamı alayım
Nos habría ahorrado problemas. Llévele adentro.
Yaşlı çenebaz kadın Bayan Random olduğunu söyleyip duruyor.
Queremos averiguar. Esta vieja insiste que es la viuda Random.
Yaşlı bir bayan kaybolur.
Una anciana menuda desaparece.
Yaşlı bir bayan bana doğru geliyordu yanlışlıkla elindeki şemsiyeye çarpıp şemsiyeyi düşürdüm.
Pasaba una anciana. Le arranqué el paraguas de la mano. - ¿ Por qué?
Ama Bayan Gulch, Toto'ya tırmıkla vurdu. Her gün o yaşlı sevimsiz kedisini kovaladığını söylüyor!
Le tiró un rastrillo a Totó porque dice que cada día persigue a su horrible gato.
Benim siyasetim yaşlı bir bayanın dansı gibi kısa ve tatlıdır.
Mi política es corta y dulce como baile de anciana.
Biliyorum bayan ama bu yaşlı bir bayan için.
Ya lo sé, señora. Es que es para una anciana.
Çok tatlı yaşlı bir bayanın yanına oturdum.
Yo vine con una viejecita encantadora.
Bir cinayet daha, beli kırılmış yaşlı küçük bir bayan.
¿ Qué ocurre? Otro asesinato. Una anciana con la espalda rota.
Oldukça yaşlıdır bayan.
Está viejo, señora.
Yaşlı bayanın bir güvencesi vardı.
¿ Tenía la señora un seguro de vida?
Seni dışarıda bırakana kadar burada bekleyeceğim... Bir şaldaki küçük yaşlı bir bayan olduğum kadar ayakta kalırsam.
Me quedaré aquí hasta que lo dejen salir... aunque deba quedarme hasta que sea una ancianita con chal.
Yaşlı bir bayan vardı, kilisenin ahşap sandalyesinde bacağını kırmıştı.
Una señora en América se rompió una pierna al bajar de un reclinatorio.
"Büyük Umutlar" daki yaşlı kadın, Bayan Haversham gibiydi. Yıpranmış gelinliği ve duvağı olan kadın, unutulduğu için dünyaya küsüyordu.
Era como la anciana de Grandes esperanzas, una Srta. Haversham con su rancio vestido de boda y velo rasgado, vengándose del mundo porque le había vuelto la espalda.
Ben gelemezsem, sarışın bir bayan gelecek benim yerime. Orta yaşlı bir bayan.
Mire, si no tengo tiempo de volver, vendrá una señora rubia, una señora de cierta edad.
Bak işte yaşlı Fezziwig ve bayan Fezziwig, meşhur çift!
Allí están el viejo Fezziwig y la Sra. Fezziwig, gran pareja.
- Yaşlı cadının yanında... bayan.
- Con una vieja arpía.
Şu yaşlı şempanzeye bakın Bayan Laurel. 84 yaşında.
Fíjese en el mono viejo.
Bayan Straus, bu yaşlı tilkiye karşı dikkatli olun.
Sra. Straus, vaya con cuidado. Tiene malas intenciones.
Bayan Wilberforce, tam şu an hasta, tatlı ve yaşlı bir bayan - sizin gibi onun da ilerde mekanı cennet olsun - korkacak hiç bir şeyi olmadan bir sükunet ama büyük bir umutla bekliyor.
Pues bien... Ahora mismo, Sra. Wilberforce, me está esperando una inválida, una encantadora ancianita, muy diferente de usted. Está esperando serena, pero con gran esperanza, porque ya no tiene nada que temer.
Güzel yaşlı bir bayan.
Una adorable anciana.
Rhoda, Wichita'da yaşarken üst katta Bayan Clara Post adında yaşlı bir kadın yaşardı. Seni çok severdi. - Evet.
Cuando vivíamos en Wichita, la anciana de arriba te adoraba.
- O yaşlı hoş bir bayan, patron. Tobiki köyüne gittiğimizi duymuş, o da torunlarını görür diye düşünmüş.
Ella ser buena vieja, oír que nosotros ir a Tobiki y pensar que también ella ir a ver nieto.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]