Yok ki traducir español
14,456 traducción paralela
Sen gerçekten tatlı bir erkeksin ama bunu yapmana ihtiyacın yok ki.
Eres un chico muy dulce, y no necesitas esto.
Ama ben de hiç güçlü erkek fahişe yok ki.
Pero no tengo un establo lleno de fornidos rameros.
Bir çareleri yok ki.
No tienen una cura.
- Kimin yok ki? Ama artık sona erdi.
Pero se terminó ahora.
Hiç şüphe yok ki tüm çevresi iğrenç ve tükenmiş arkadaşlardan oluşuyor.
Puedo decir sin una sombra de una duda que todos sus amigos son reales alta en el espectro skeevy y el desgaste.
Sadece üç paket olduğunu biliyorum ama diğerlerinden haberleri yok ki zaten.
Sé que son solo tres paquetes de beicon, pero los demás no tienen ni idea de cuántos paquetes había antes.
- Erkek arkadaşım yok ki.
- No tengo novio.
Ama gerçekten ölen yok ki.
Pero él no está realmente muerto.
Saitama-kun? Hiç şüphe yok ki bu şehri kurtardın.
Saitama, no hay duda de que tú salvaste a esta ciudad.
Bunun bir anlamı yok ki.
Eso no significa nada. No lo acepté.
- Öyle biri yok ki.
Eso no existe. Existe.
Hayatımı yaşayamayacaksam paranın bir değeri yok ki.
El dinero no es nada si no me sirve para vivir.
Ne yazık ki şu anda bunun için zamanımız yok değil mi?
Desafortunadamente, estamos un poco cortos de manos para eso por el momento, no?
Bilmiyorum ki, olabilir. İzini süremiyorum, yapabileceğim pek bir şey yok yani.
Pero de todas formas no puedo rastrear la llamada, así que no hay nada que pueda hacer.
Sürücülere, yayalara ve belli ki yasalara hiç saygıları yok.
No tienen ningún respeto por los conductores, los transeúntes ni, obviamente, por la ley.
- Hiçbir fikrim yok. Biz ne yaptık ki?
No tengo ni idea. ¿ Qué hicimos?
Ne yazık ki seni eğitecek kimse yok.
Que mala suerte que no queda nadie para entrenarte.
Demek ki bu yüzden yok boyunca Porsche'sinde ağzından Bay Sheldon'dan eksik etmemiş.
Por eso el Sr. Sheldon no se callaba sobre darme una vuelta en su Porsche.
- Tamam, Bay Hlavin, ne yazık ki çok zamanımız yok.
- De acuerdo, Sr. Hlavin, por desgracia no tenemos mucho tiempo.
Belli ki evet, ama kanıtımız yok.
Al parecer, pero no hemos visto la evidencia.
Ne yazık ki hâlâ kesin delilimiz yok.
Desgraciadamene, aún no tenemos pruebas sólidas. Bueno, puede que haya encontrado algo en los huesos carpianos.
Ve bence, anlaşmanın var olması gerektiğini düşünüyorum. - Ki bence yok. - Oyalanıyor, sayın yargıç.
Y además, debe haber una base objetiva para el acuerdo, que, francamente, no creo que exista.
Neredeyse hiç böceklenme hareketi yok, demek oluyor ki 12 saatten kısa süre önce öldürülmüş.
Viendo que casi no hay actividad de insectos, lo que significa que fue asesinado hace menos de doce horas.
Demek ki haberin yok, ben yasalara saygılı bir vatandaşım.
En caso de que no me oyerais, soy una ciudadana que respeta la ley.
Şunu söyleyebilirim ki, sertleşme bozukluğuna neden olacak fiziksel bir sorunun yok, yani hepsi kafanda bitiyor.
Por lo que yo puedo decir, no hay nada físicamente mal con usted que está causando el ED, lo que significa que todo está en tu cabeza.
Bu da demek oluyor ki İŞİD ile savaşacak yeterli zamanımız yok yani.
Lo que no nos da el... tiempo suficiente para lidiar con el ISIS.
Diyelim ki bütün bir türü yok etmek istiyorsun. Bunu nasıl yapardın?
digamos que quieres destruir una entera especie que podrias decirme?
Neden bütün bir türü yok etmek isteyeyim ki?
porque querria destruir una entera especie?
Gerek yok, bir şey yapmadık ki.
No. No hicimos nada.
Kendi evine ödeyecek parası yok çünkü masraf çok. Bu yüzden annesinin yanına taşındı ama annesiyle yaşadığı için canı sıkkındı o yüzden burada kalıyor. Ona dedim ki...
Así que él no puede tener su lugar más porque es demasiado caro, por lo que se mudó con su madre y él es todo disgustado con que viven con su mamá y le pidieron que se quedara aquí, y me dijeron que se vea, es, es, es... bueno.
İmplantı nasıl yok edelim ki Solucanı tekrar yüklemesin?
Hey, ¿ cómo nos matamos el implante para que no se vuelva a instalar el gusano?
Nefes al yada alma bizim için sorun yok. Seni terkettiğimiz zaman ki bu tamamen ne kadar kibar olduğuna bağlı.
Pero, que estés o no respirando cuando te arrojemos... bueno, eso dependerá de cuán amable seas.
Tabii ki de elimde bir şey yok lakin bu hayalet şehirde bir şey var.
Bueno, no tengo ninguna prueba concreta. Pero hay algo aquí en este pueblo fantasma.
Gerçek şu ki Sylvie harika bir kız ve aramızdaki her şey bitti. Ona sormak istiyorsan, sorun yok.
La verdad es que Sylvie es una gran chica y las cosas entre nosotros están acabadas, así es que si la quieres invitar a salir, adelante.
Fakat açıkça görülüyor ki bu doğru değil çünkü bir gemimiz ortadan yok oldu o yüzden bilirsiniz, burada kesin bir şeyler olmalı.
Pero, obviamente, eso no es verdad ya que la nave desapareció, así que por lo tanto ahí fuera tiene que haber algo.
Korkarım ki bu sefer yapabileceğimiz hiçbir şey yok.
No hay nada que podamos hacer.
Görünen o ki, onu bir yere göndermemize gerek yok.
Bueno, parece que no tenemos que enviar a cualquier parte.
Sorun şu ; Charlotte o kadar harika ki beni değiştiriyor ve o iç ses artık yok.
El problema es que al igual que Charlotte tan genial que ella es como me torcer y esa voz que tengo es ido.
Verimliliğimi azalttığı yok, o yüzden bir milyoncu psikanalizlerini kendine sakla ki ben de barajı kurtarmaya odaklanabileyim.
No me hace menos eficiente, así que por favor guarda el psicoanálisis de pacotilla para ti, para que pueda concentrarme en salvar la represa.
Bu demektir ki jüriye güçlü bir şekilde hükmedildi,... ama bunun yargıcın talimatlarıyla mı olduğu hakkında fikrim yok.
Significa que el jurado fue poderosamente persuadido... pero no sé si fue por las instrucciones del juez.
Tabii ki hayır. Kışın ortasında, yolun ortasında yapacak hâlim yok.
No. ¿ En pleno invierno, en medio de la calle?
Çünkü bir şey yok. Ne bulacaklar ki?
Porque no hay nada aquí, así que ¿ cómo van a encontrarlo?
Ve bu davanın sonunda siz jüri adaylarının her birinin özellikle dikkatini çekeceğim ve söyleyeceğim şudur ki : bunun bu davayla hiçbir ilgisi yok.
Y al final de este caso, le señalaré a cada uno de ustedes, potenciales miembros del jurado, que eso no tiene nada que ver con este caso.
Eğer yargılamanın hükümsüz bırakılmasından başka bir telafi yolu olsaydı ki bildiğim kadarıyla yok o da Mahkemenin jüriye, bügün yaptığı yalancı şahitlik nedeniyle Bobby Dassey'nin tanıklığının tümüyle yok sayılması talimatı vermesi olurdu.
Si hubiera un remedio que no fuera la anulación de juicio, y no sé si lo hay, sería algo como si el tribunal instruyera al jurado de que puede tomar como falso todo el testimonio de Bobby Dassey debido a su testimonio falso en este punto.
Bununla ilgili kanıtları yok. Ama biz de sorabiliriz ki ve kesinlikle soracağız da ;
De acuerdo, no hay prueba de eso, y podemos argumentar, y sin duda, argumentaremos :
Neyse ki acelemiz yok.
Qué bueno que no es una emergencia.
Ki bence o görüntülerin hiçbir değeri yok.
Son pura basura.
Dedektif, sanırım siz de kabul edersiniz ki sizin bu konuda herhangi bir eğitim veya tahsiliniz yok.
ABOGADO DE OFICIO DE BRENDAN Oficial, supongo que me dará la razón si digo... que usted no tiene ningún título, formación ni capacitación para evaluar por qué una persona reacciona como reacciona a sus preguntas.
Neyse ki bilinci yerine geldi. Hayatını tehdit eden bir yarası yok.
Afortunadamente, recuperó la conciencia... y no tiene lesiones que pongan en peligro su vida.
Senin için pek anlamı yok ne yazık ki.
Me temo que para ti no sirve de nada.
- Tabii ki yok.
Claro que no.