Yürüme traducir español
636 traducción paralela
Bunlar Las Hurdesli kadınlar tarafından dağların arasından iki günlük yürüme mesafesindeki Rodrigo'nun Sosyal Yardımlaşma Kurumu'ndan. alıp getirilen çocuklardır.
Se trata de niños abandonados que las mujeres de Las Hurdes van a buscar a la Asistencia pública de Ciudad Rodrigo, situada a dos días de marcha a través de la montaña.
- Yürüme zahmetinden kurtulursunuz.
- Le ahorrará un paseo. - Cállese la boca.
Sakın yürüme.
No debes caminar.
- Zaten, yarı yürüme sayılır
- ¿ Sabe bailar? - Claro que no.
Kapıları açın. - Yürüme emri ver, Çavusş
- Dé la orden de marchar, Sargento.
Bir uşağın yürüme asaletine sahip değilsin.
No parece tener la dignidad que desprende un lacayo.
Bugün baş başa yürüme imkanları olmaz, Anne.
Creo que hoy no se podrá pasear, mamá.
Bu yürüme işini asla tamamlayamayacağız.
Por Dios, jamás terminaremos este ejercicio.
Ama yürüme havamda değlim, yemek havamda da değilim.
Es que a mí no me apetece pasear ni me apetece comer.
Buradan bir günlük yürüme mesafesinde.
Sólo está a un día de caminata de Chillingbourne.
Koltuk değeneği ile yürüme gücü mü?
La capacidad de arrastrarme con una muleta.
Beş dakika yürüme mesafesinde.
Uh, c-cinco minutos a pie.
Bir davanın yürüme şekli bu evlat.
Así es como se lleva una investigación.
Onca aceleyle geldi, şimdi yürüme gidiyor.
, tiene el coche enfrente y se vá andando.
Son olarak ise yürüme sorunu. Hemen hemen her vakada "yürüme" kelimesi unutulmalı.
Finalmente, el problema de andar ; en casi todos los casos la palabra'andar'hay que olvidarla.
Kendini ileri sallayarak yürüme senin için çok kolay olacaktır.
Apoyando las dos muletas le resultará muy fácil. Mire.
Hızlı yürüme.
No camine muy rápido.
Strelsau'ya kendi iyi tempomda yürüme gidiyorum.
Voy a ir a Strelsau a pie tomando el tiempo que me parezca.
Hadi inin. Size 1,5 km mesafe veriyorum. Böylece yan yana yürüme fırsatı bulursunuz.
Os dejaré hacer cerca de una milla saludablemente, para que los dos caminéis juntos correctamente.
Uykuda yürüme hastalığına tutulmuşum.
Soy sonámbula.
Sağ kalmak istiyorsan, yürüme üstüme.
Piensa en tu salud. No me tientes más.
Yürüme şeklini, konuşma şeklini.
Tu manera de andar, tu modo de hablar.
- Öyle yürüme!
- No ande así.
- Sasabeye yürüme mi istiyorsun?
- ¿ Quiere que vaya andando?
Yürüme yolunu boşaltın!
Despejen la zona central, señores.
Orası yürüme mesafesinde, değil mi?
Esa es una distancia que se puede caminar ¿ Verdad?
Evet, yürüme mesafesi işte.
Si, es como para caminar.
Tek başına karanlık sokaklarda yürüme.
No ande solo en calles oscuras.
Yürüme tarzımı beğeniyor musun?
¿ Te gusta mi forma de caminar?
Bir erkeğin devlerle yürüme hayalleri vardır. Zaman tünelinde kazılar yapmak.
Un hombre sueña en caminar con gigantes,... en cavar su nicho en el edificio de tiempo.
Dur, yürüme.
Para, no sigas caminando.
Yürüme.
No andes.
Yürüme.
No camines.
Tanrı seni kutsal bağışlayıcılığıyla affetsin Ve en yüce merhametiyle, yürüme gücünle işlediğin, her türlü günah için, amin.
Que el Señor te perdone por este ungimiento santo y por su misericordia cariñosa, cualquier pecados que has cometido por el uso de tu poder de caminar, amen.
Çok uzun bir yürüme mesafesi değil bir Cumhuriyet askeri için.
¡ No mucho para un soldado de la República!
"Öyle ufak adımları olan bir adamın yürüyüşten nefret etmesi mümkün ve yürüme konusunda asla iyi olmayan bir yürüyüşçü olduğu şüphe götürmez."
"Es posible que un hombre..." "que ande poco y odie caminar..." "y nunca fue bueno caminando..."
Kim olduğunu bilmiyorum ama ters yanıma denk gelirsen yürüme yeteneğini kaybedersin.
No sé quien eres, pero no te metas o acabarás mal
- Yürüme grevi yok.
- Los que andan no hacen huelga.
Sol tarafta ama eminim ki ilk yarışma olan düz çizgi üzerinde yürüme yarışmasında yerini bulacaktır.
... y a la izquierda, pero pronto se pone en línea y ya estamos en el primer evento, que es caminar a lo largo de una línea recta.
Buradan 3 günlük yürüme mesafesi.
Está a tres días a pie.
- Tek başına yürüme. - Ne?
- Siéntese delante en una de las carretas. - ¿ Qué?
Yürüme hızında hareket etme izni almıştık. Top atışları önümüze düşüyordu.
Estamos a sólo unos pasos de la artillería que cayó en frente de nosotros.
Dürüst olmak gerekirse, Majesteden, parkta yürüme iznini esirgemememiz gerektiğini düşünüyorum.
Sinceramente, no me apetece prohibirle que dé un paseo.
- Guruba doğru yürüme? - O nedir?
- ¿ Un paseo durante el crepúsculo?
Yeni bir yürüme ve konuşma biçimim var. Nasılsınız?
¡ Hay que saber estar, hablar y comportarse!
Simdi dinle... Seninle konuşurken arkanı dönüp yürüme.
¡ No des la vuelta cuando estoy hablando contigo!
Yürüme, koş.
No caminéis, corred.
Her tünele yürüme yoluyla ulaşamayız.
No podemos cubrir cada túnel.
- Ne? Yürüme, otur işte!
¡ No te vayas, quédate!
Hızlı yürüme!
¡ No v ayas tan deprisa, joder!
İşin yürüme yöntemi böyle değildi.
No es eso lo que entendí.