Zorlaştırıyor traducir español
625 traducción paralela
Bu durumu bayağı zorlaştırıyor.
Eso complica un poco las cosas.
Bazı inasanların mantığı yok, bu da hayatı zorlaştırıyor.
Algunos no tienen consideración lo cual dificulta más la vida.
Para kazanmayı zorlaştırıyor.
Hace que sea muy difíicil ganar dinero.
- Bu işleri daha da zorlaştırıyor.
Eso lo hace más difícil.
Bu işleri biraz zorlaştırıyor, değil mi?
Podrían facilitarnos las cosas, ¿ no?
Bak, yalan söylemeye bir son vermelisin. Aptallık bu. İşleri daha da zorlaştırıyor.
Escucha, tienes que dejar de decir esas mentiras.
Ama bu kesintiler işimizi zorlaştırıyor.
Pero un pago lento reduce el juego.
Hangi tarafta olduğunu bilememek işi zorlaştırıyor.
Lo que pasa es que no sabe a qujen tjene que defender.
Anchor ve tutuklanman hakkındaki şakalar her şeyi daha zorlaştırıyor.
Ya se hacen chistes sobre Ancla, y detenerte lo empeoraría aún más.
Bir suç belirtemeyişimiz Sör Edward'ı rahatsız etti. Bu, durumu zorlaştırıyor.
A Sir Edward le preocupa que todavía no tengamos un motivo de acusación.
- Bu işi zorlaştırıyor, değil mi?
- Bueno, eso no es de mucha ayuda, ¿ eh?
Gene de, kış her şeyi daha çok zorlaştırıyor.
Pero el invierno lo hace más duro.
Bazan hayatımı zorlaştırıyor.
A veces mi vida es complicada.
Bu açıklamamı zorlaştırıyor. O biraz, yani tuhaftır. Tuhaf mı?
Eso hace que sea más difícil explicar su pequeña debilidad.
Hava koşulları işimizi zorlaştırıyor tabii.
Montado en ese caballo, es como si fuera una semana.
Ve bu, düşünmeyi zorlaştırıyor. Eğer tüm enerjinizi harcayacaksanız buradan gitmek için, dönmek için, bildiğimiz bir yere dönmek için harcayın.
Hace mucho calor y eso dificulta pensar,... así que si va a gastar toda esa energía,... úsela para pensar una forma de salir de aquí, un camino de regreso,...
- Aramızdakileri anlamamı zorlaştırıyor.
- hace difícil que nos entendamos.
Bu işleri zorlaştırıyor.
Eso dificulta las cosas.
Kum fırtınası işi daha çok zorlaştırıyor gibi görünüyor., öyle değil mi? 286 00 : 26 : 41,678 - - 00 : 26 : 45,223 Ne? ne diyorsun sen?
La tormenta de arena empeorará las cosas, ¿ no?
Kadının geniş kenarları şapkası yüzünü görmemizi zorlaştırıyor.
Por desgracia el sombrero impide la identificación de la persona.
Bize dayattıkları hayat, organize olmayı zorlaştırıyor.
La vida que nos imponen hace la organización difícil.
Gurubun idaresini de zorlaştırıyor.
Me hace difícil dirigir el grupo.
Tutumun bazı şeyleri zorlaştırıyor.
Me vuelvo aún más torpe.
Fırtına atmosferi iyonize ediyor, aramayı zorlaştırıyor.
La tormenta está ionizando la atmósfera, capitán. Hay dificultades para la búsqueda.
İki sebep var ki, seninle konuşmamı zorlaştırıyor.
Dos razones me obligan a hablarte.
Bir yol bulmaya çalışıyorum ama hastalığın hızı işi zorlaştırıyor.
Lo he intentado, pero la enfermedad avanza tan rápido que no puedo.
İp parçası, tahta, ölü muhabbet kuşu, serçe, her şeyi alıyor ama bu veznedarın işini çok zorlaştırıyor.
Coge trozos de cordel, madera, periquitos muertos... gorriones, lo que sea, y eso dificulta el trabajo de la cajera.
Bu karar vermemi zorlaştırıyor ama unutmamı kolaylaştırıyor.
Hace que sea más difícil decidir, pero se lleva mejor.
Bir ailem, iki çocuğum var ve bu işleri biraz zorlaştırıyor.
Tengo familia y dos niños. Y eso complica todo.
Bu durum filmlere bakmayı daha da zorlaştırıyor.
Eso hace más difícil ver las películas...
Tobruk olayı, Malta'ya insani yardım sağlanmasını zorlaştırıyor.
La caída de Tobruk empeorará todavía más el problema de aprovisionar Malta.
Tartılarda hile yapmayı zorlaştırıyor.
Sí, no podemos engañar con el peso.
Şehir yaşamı arkadaş edinmeyi zorlaştırıyor.
Aquí en la ciudad es difícil hacer amigos.
Kutsal su kutsanmıştır. Bu da durumu kanıtlamamızı zorlaştırıyor.
Que con eso no convenceremos a nadie de que está poseída.
İşimi zorlaştırıyor.
Me lo pone más difícil.
Bu karar vermemi zorlaştırıyor ama unutmamı kolaylaştırıyor.
Hace más difícil la decisión, pero más fácil de sobrellevar.
Bu da elmasların bende olmadığını açıklamamı daha da zorlaştırıyor.
Y éso hace más difícil explicarte que no tengo los diamantes.
Bu zincir, sohbet etmemizi zorlaştırıyor.
Esta bola y esta cadena como que hacen difícil la conversación.
Her gün başka bir erkekle birlikte olması, Petar'ın babasını belirlemeyi zorlaştırıyor.
Cambiaba de hombres cada día, así que es muy difícil determinar quién es el padre de Petar.
Harika iş yaptınız ve müthiş bir yaz oldu....... şu anda konuşmak istemediğim bir iki ufak tefek şey haricinde ama her şeyin ötesinde bir şeyler paylaşıp yakınlaştık ve bu, veda etmeyi daha da zorlaştırıyor....... ama umarım bir iki şey öğrenmişsinizdir.
Han sido un grupo maravilloso de consejeros en entrenamiento y todos pasamos un verano estupendo. Excepto por algunos incidentes menores que no quiero discutir ahora. Pero compartimos cosas y nos volvimos más unidos y eso hace que sea más difícil la despedida.
Böyle konuşman daha da zorlaştırıyor.
Hablar de eso sólo lo hace peor.
Bu, tarafsız kalmanı çok zorlaştırıyor olmalı.
Con lo cual debe de ser muy difícil permanecer imparcial.
Bir şekilde adil değilmiş gibi görünüyor ve bu durumu daha da zorlaştırıyor.
De algún modo no parece justo, y eso lo hace muy difícil.
Bu, özellikle kapı komşusu olmayı zorlaştırıyor.
Es difícil, sobre todo viviendo al lado.
Sadece zorlaştırıyor.
Sólo la pone más difícil.
Bu daha da zorlaştırıyor.
Eso lo hace difícil.
Sanırım seni kaybedecek ve bu, sana "hoşçakal" demesini zorlaştırıyor.
Creo que él te va a extrañar y por eso se le hace difícil decirte adiós.
Bu yutmayı daha da zorlaştırıyor.
Y por eso me resulta más difícil asumirlo.
Onu bulmayı neden bu kadar zorlaştırıyor?
¿ Por qué será tan difícil encontrarlo?
Radyoaktif yığın, olumlu değerlendirme yapmayı zorlaştırıyor.
Pero las interferencias magnéticas y radiactivas impiden determinarlo.
Neyi zorlaştırıyor?
¿ Difícil?