Âşık traducir español
4,831 traducción paralela
Hayatının aşkına âşık olman ne kadar sürdü senin?
¿ Cuánto tiempo te tomó enamorarte del amor de tu vida?
Sana tekrar âşık oldum.
Me enamoré de ti de nuevo.
Bana âşık olduğunu biliyorum.
Sé que estás enamorado de mí.
Tatlım, hepimiz âşık olunca bu riski alırız.
Cariño, es un riesgo que todas corremos cuando nos enamoramos.
Âşık mıydınız diye mi soruyorsun?
¿ Se refiere a si estábamos enamorados? Eso creía.
Yani söylemek istediğin, benim gerçekte Charlie'ye âşık olmadığım.
Así que estás diciendo que no estoy enamorada de Charlie.
Sanırım ben sana âşık oldum.
¡ Hu hu huuu huuu ooo eee eeee! Creo que estoy... enamorado de ti.
- Ben de sadece âşık olan birisiyim.
- Solo soy alguien que se enamoró.
- Kime âşık oldun?
- ¿ A quién amaste?
Bugüne kadar o kadar çok âşık oldu ki.
Se ha enamorado tantas veces.
Âşık bir çift görüyorum sadece.
Yo solo veo una pareja enamorada.
Dış güzelliği olan birinin, iç güzelliği olan birine asla âşık olmayacağını...
¿ Me estás diciendo que alguien que es bello por fuera no puede enamorarse de alguien cuya belleza
Evet. 20 yaşındaydım ve Susie Thomas adında bir kıza delirircesine âşıktım.
Sí. Tenía veinte años y estaba locamente enamorado de una chica llamada Susie Thomas.
Sana âşık oluyorum galiba.
Creo que me estoy enamorando de ti.
Emir'e gerçekten âşık görünüyor.
Parece estar enamorada de verdad de Amir.
- Ama sisteme karşı gelen birbirlerine âşık genç çift olayı da var.
Pero está lo de... la pareja de jóvenes que van juntos contra el sistema.
Önceden âşık olduğun tatlı taşra kızı öldü.
La dulce campesina de la que te enamoraste hace mucho, está muerta.
Aynı kıza âşık olmamız gibi.
Es como tú yo enamorándonos de la misma chica.
- Çok kolay âşık oluyorsun.
Te enamoras fácilmente.
Benim ortağım olsaydın sana âşık olurdum.
Si fueras mi compañera acabaría enamorándome de ti.
Yani, o böyle, bu yüzden polis oldu, sen ona bu yüzden âşık oldun.
Así es él, por eso es policía, por eso te enamoraste de él.
Ona âşık mısın?
¿ Tú...?
Neden bu iki insanı bir araya getirip birbirlerine âşık eder, birbirlerine açılmalarını birbirlerinin alın yazısı olduklarını düşünmelerini sağlar da ondan sonra onları ayırır?
¿ Para qué unir a dos personas hacer que se enamoren, se tengan confianza hacerlos sentir como si fueran el uno para el otro para después... separarlos?
Tam olarak 45 gün sonra seninle tanışıp birbirimize âşık olacağız ve evleneceğiz.
Y exactamente en 45 días. tú y yo vamos a conocernos, y vamos a enamorarnos, y a casarnos, y... vamos a tener dos hijos.
# Ve bir daha âşık olayım #
* Y amaré de nuevo *
Sırf onu incitmek için, altı ay boyunca onu kendine âşık etmek için uğraşıyorsun.
Te pasaste seis meses intentando que ella se enamorase de ti solo para que así pudieras hacerle daño.
- Frank, Michael'la tanıştığınız andan beri ona âşık olduğuna mı inanıyor?
¿ Frank realmente cree que estabas enamorada de Michael la primera vez que lo conociste? Si.
- Elbette. - Yoksa âşık mıydım?
- ¿ O lo estaba?
Sonunda ona âşık olduğunu söyleme.
¿ Al final te estás enamorando de ella?
Hatta ona âşık olabileceğimi düşünüyorum.
Incluso creo que podría llegar a amarla.
Ancak ona sana olduğum gibi âşık değilim.
Pero no estoy enamorado de ella como lo estoy de ti.
17 yaşında insan ancak tatillerde bir aşk yaşayabilir. Başından bir şey geçer, okula döndüğünde anlatacak çok şeyi olur. Çünkü âşık oluruz ve o yaz tatlı geçmiştir.
A los 17 años, uno puede enamorarse sólo durante las vacaciones... vivir una historia, y al volver al instituto tendremos mucho que contar... porque nos enamoramos y que el verano era bonito.
Âşık olmaya bir erkek gözüyle bakmış.
Al enamorarse, se revela como hombre.
Senin gibiyim. Âşık olmadım.
Le dije, soy como tú, no me enamoro.
Çünkü sana âşık değilim.
Porque no estoy enamorada de ti.
Âşık oldum.
Estoy enamorada.
Rose bu söyleşide mutlu, sıcak, birbirine bağlı bir çift birbirine âşık iki insan görmek isteyecektir.
Es más rápido. En esta entrevista, lo que se quiere ver es a una pareja feliz, una pareja afectuosa, una pareja que conecta, dos personas enamoradas.
Yanındaki de ona âşık sevgilisi.
El chico que está con ella es su novio.
Bayan Zheng bile sana âşık oldu.
Zheng Wei está loca por ti.
Hepimiz sıradan insanlarız, nasıl oluyor da başka birine bu kadar âşık olabiliyoruz?
¿ Cómo es que aun siendo personas individuales... una puede enamorarse tanto de otra?
Kimse ona âşık olmam için alnıma silah dayamadı.
Nadie me apuntó con una pistola para que me enamorara de él.
Kızların âşık olduğu zaman düzgün düşünemediği doğru.
Es verdad que cuando está enamorada... ninguna chica piensa bien.
Sonra öpüşüp, birbirinize âşık olup...
Y luego ustedes pueden besarse y luego enamorarse
Bana, lisede İrlandalı oğlanların hepsinin âşık olduğu güzel İtalyan kızı hatırlatıyor.
Me recuerda a esa chica italiana bonita en la secundaria que todos los chicos irlandeses se enamoraban.
Kime âşık olduğunu kontrol edemezsin.
Digo que no puedes evitar de quién te enamoras.
Öyleyse neden bana âşık olduğunu söyledin?
¿ De verdad? Entonces dime, ¿ Por qué estás enamorada de mí?
Bence bir gün yeni birisiyle tanışacaksın ve ona sırılsıklam âşık olacaksın.
Pienso que algún día, conocerás a alguien nuevo y quedarás locamente enamorado.
Ailen, hayattaki tek erkek kardeşin olarak bana bir şeyler hissetmek, bir şeylere değer verme, âşık olma fırsatını sunmanı isterim.
Como tu familia, tu último hermano vivo, quisiera saber si me darías esta oportunidad de sentir, de que me importe amar.
Bence Michael hâlâ sana âşık.
Creo que Michael aún está enamorado de usted.
Benim de çok âşık olduğum bir çocuk var.
Hay un chico. Estoy totalmente enamorada de él.
Kız arkadaşına âşığım ve biz evleneceğiz.
Estoy enamorado de tu novia y, nos vamos a casar.