Öylesine traducir español
5,785 traducción paralela
Ne? İşte öylesine bir soru :
Esto es una pregunta hipotética.
Şu öylesine konuştuğumuz kişinin 9500 ya da 3 tane çekebilmesi durumuna karşı yedek bir planın var mı peki?
Vale, tienes un plan B por si mi hipotética persona solo pudiera hacer 9.500, o tres?
- Öylesine söyledi.
- Oh, estoy tan colocada. - No hablaba en serio.
Ya öylesine bir şeydir ya da tamamen önemli bir şey.
Eso es casualidad o es muy importante.
Öylesine işte, bence A.C. çok daha fiyakalı.
Nada. A.C. es grandioso.
Öylesine XOX oynamadığına eminim.
Seguro que no está jugando a las tres en raya.
Sen öylesine yaşlı, saksafon çalan biri değilsin, üniversite okumuşsun.
No eres solo un viejo saxofonista arruinado, fuiste un universitario.
Anlık olarak öylesine yanlış bir şey söylediğini farz edeceğim.
Voy a fingir que estás sufriendo un lapsus temporal de sensatez.
Öylesine arabamın ön camına bıraktığın gül.
Y la rosa que dejaste en mi parabrisas sólo porque sí.
Öylesine - Oyun işte!
Sólo un... juego.
Bu öylesine söylenmiş bir söz.
Eso fue una expresión.
Haberleri varsa neden öylesine söylemiyor?
Si tiene noticias, entonces ¿ por qué simplemente no nos las dice?
I was öylesine kesin Ben onu anladım.
Estaba tan segura de que había llegado a entenderlo.
Onların da mı pencerelerine işedin, tıpkı öylesine yürüyüşe giden kaygısız 19. yüzyıl adamları gibi?
¡ ¿ Hizo girar su caño del pis fuera de sus ventanas como un caballero sin preocupaciones del siglo diecinueve yendo a dar un paseíllo? !
- Hayır, sadece öylesine takılıyorum.
- No, solo estoy pasando el rato.
- öylesine alamazsınız!
- ¡ No podéis llevaros eso!
Kahverengi gömlekli öylesine bir adam.
Hay algo en acerca de un hombre en pantalones cortos marrón.
Öylesine söylemiyorsun değil mi?
¿ Segura? ¿ No estás sólo diciendo eso?
Hayır, öylesine söylemiyorum.
No estoy sólo diciendo eso.
Ve öylesine bir hisse adı söyledim.
Y como que me inventé un nombre para las acciones.
Siz... siz muhafızlar... siz bunu öylesine söylüyorsunuz.
Vosotros... los guardias no paráis de repetir eso.
Alfredo'nun sponsorum olmasını istediğimde, öylesine bir hevesti.
Cuando elegí Alfredo ser mi padrino, me lo hizo por capricho.
Öylesine bir söz işte.
- No es nada...
Danny öldükten sonra, öylesine terkettin.
¿ Sabes? , después de la muerte de Danny, te marchaste.
Öylesine bir şey için fazla sert konuştum.
Y hablo muy duro por la nada.
O mu "çıkmak" dedi yoksa sen öylesine "çıkmak" mı dedin?
¿ Usó la palabra cita o solo la usas tú?
Öylesine konuşuyordum işte.
Solo digo que así fue mi vida.
Bunları öylesine yazmıştım.
Sólo lo escribí por diversión.
Öylesine yürüyorum işte.
Sólo voy a dar un paseo.
Hop, öylesine mi?
¿ Así como así?
Bu gözlerde öylesine yoğun duygu var ki.
Hay mucha emoción en esos ojos.
Bay Bailey'yle konuşan kişi, öylesine çene çaldığı bir yabancı olamaz mıydı?
- ¿ Puede haber sido un extraño que se puso a conversar con el Sr. Bailey?
Bunlar öylesine bakmaya gelenler, bu tabloları almaya güçleri yetmez.
Estas personas solo vienen a mirar. No pueden pagar estos cuadros.
- Öylesine.
- Porque no.
Sadece öylesine...
Solo una tontería..
Öylesine bakmaya geldik, olay patladı.
Venimos a echar un vistazo y se vuelve peligroso.
Bunlar sadece öylesine cinayetler değildi. Bunu sen de biliyorsun.
No eran sólo asesinatos, lo sabes.
Yeteneğimi bir hiç uğruna kaybettim ve şimdi öylesine, Kendimi öldürme isteğimi de kaybediyorum.
Perdí mi talento sin ninguna razón y ahora arbitrariamente estoy perdiendo el deseo de matarme.
Biliyorum, Size geçiciymiş gibi geliyor. Öylesine, gelip geçici bir şeymiş gibi ama aynı zamanda, ee yani?
Sé que parece tentativa parece que se me escurrirá pero al mismo tiempo, ¿ y qué?
Öylesine bir deneyim mi?
¿ Un experimento?
O gelir, sanki öylesine bir şeymiş gibi hemen kavrar ki bu oldukça havalı bir şey, öyle yani.
Y él viene, y los capta como, ya sabes, como si no fuera nada, lo que en verdad es bastante genial, sí.
Öylesine soruyorum, ünvanınız salgınımız açısından ne anlam taşıyor?
Oh, sólo por lo que entiendo, ¿ qué significa exactamente tu título en términos de nuestra plaga?
Öylesine söylüyorsun.
No lo dices en serio.
Öylesine bir yerde işte.
En algún lugar por un momento.
Doğru, öylesine aramıştı.
Bien, no había razón para la llamada.
Doğal dünya öylesine güçlü ki burada, şehirlerde bile hâlâ çok büyüleyici. Yeniden doğaya karışabiliriz.
El mundo natural es tan poderoso, tan encantador que incluso aquí, incluso en la ciudad, podemos ser insertos nuevamente en la naturaleza.
Merak etme Lara, baban onurlu bir şey yapıp öylesine hassas döneminde o genç ve güzel hatunla evlendi.
No te preocupes, Lara, tu padre tuvo la honorabilidad de casarse con esa encantadora mujer, pese su delicado estado.
Öylesine işte. Kendi kendime zaman öldürüyorum.
Solo, por mi cuenta.
Büyütülecek bir şey yok, öylesine söyledim.
No es gran cosa. Sólo estoy diciendo...
Hayır sadece öylesine...
No. Yo sólo...
Ben öylesine bakıyordum...
Estaba buscando...