Üzerinde traducir español
48,510 traducción paralela
İki haftamızı mahvedebilecek kadar boya, dünya üzerinde yok.
Ninguna cantidad de pintura nos va a arruinar nuestras dos intensas semanas.
- Ranzamın üzerinde üç tane tıbbi kitap vardı.
Tenía tres libros de medicina sobre mi litera. Sí, seguro, amigo.
Kenny ve ben Bago üzerinde biraz güvenlik kontrolü yapıyorduk.
Kenny y yo estábamos haciendo una revisión de seguridad
Devlet burs dönemleri Eğitim Bölümü tarafından belirlenir ve onlar üzerinde bir yetkimiz yok.
Los plazos de FAFSA los determina el Departamento de Educación y no tenemos ningún control sobre ellos.
Parçalara bölünmüş bir bilezik olduğunu düşünüyorlardı. Etki üzerinde.
Creen que fue un brazalete que se hizo pedazos por el impacto.
Bennett'in finansal tablolarını inceliyordum, Ve orada hiçbir şey belirten Milyonlarca doların üzerinde oturuyor.
He revisado las finanzas de Bennett y no hay nada que indique que tuviera millones de dólares.
Aslında üzerinde çalıştığım şey ona yaptığım şeyi yaptığımda yapması gereken şeyi yapmıyor.
Básicamente, la cosa en la que estoy trabajando no está haciendo lo que se supone que debería cuando le hago lo que le estoy haciendo.
Ya da belki kan aşısını kendi üzerinde derliyordun.
O tal vez estabas probando la vacuna de mezclas en ti misma.
Bugün bir dedektifle aynı dava üzerinde çalıştım.
He estado trabajando en un caso con un detective hoy.
Hâlâ üzerinde çalıştığımızı kastetmiştim.
Quise decir que todavía estamos trabajando en ello.
Dün de üzerinde bunlar vardı.
Llevas la misma ropa que ayer.
Tüm birimlerimiz üzerinde çalışıyor.
Tengo a todas las agencias del mismo trabajando en esto.
Ekibim üzerinde çalışıyor ama şu ana dek söyledikleri kanıtlarla uyuşuyor.
Mi equipo está trabajando en ello, señor, pero todo lo que ha dicho concuerda con las pruebas forenses tomadas de la escena.
Sen gidip yüzbaşıyla görüş, biz de Cole'un ofisine gideceğiz. Bakalım üzerinde çalıştığı bir konu var mı.
Bueno, tú ve a hablar con el capitán, nosotros iremos a la oficina de Cole, a ver si podemos descubrir en qué estaba trabajando.
Russel'ın özel olarak üzerinde çalıştığı tehdit uyandırabilecek bir şey var mıydı?
¿ Había algo en particular en lo que estuviera trabajando Russell que podría haber provocado amenazas?
Gerçek şu ki, ne üzerinde çalıştığı hakkında hiç bir fikrim yok.
Bueno, la verdad, no tengo idea en qué estaba trabajando.
Her şeyden önce, bir Wall Street adamının bu şey üzerinde neden çalıştığını biliyor muyuz?
- ¿ Tenemos alguna idea de por qué un sujeto de Wall Street estudiaba esto, en primer lugar?
Cole, bildirisinde bir çözüm üzerinde çalıştığından bahsetmiş.
Cole mencionó en su artículo que estaba trabajando en una solución.
Kulübesinde kalmasını istediniz, sözüm ona bir çözüm üzerinde çalışıyordu böylece zarar kök salarken, sorulara cevap vermek için müsait olmayacaktı.
Quería que se quedara en su cabaña, supuestamente trabajando en una solución, así no estaría disponible para responder preguntas mientras el daño prosperaba.
Julius Kent'in bize verdiği bilgiyi araştırırken üzerinde düşünülen tüm asteroit avlama projeleri hakkında konuşabileceğimiz birisini tespit ettim. New York 31. Bölge Kongre Üyesi, Kristen Salazar.
Mientras investigaba la información que nos dio Julius Kent, identifiqué a alguien que podría hablar de todos los proyectos de caza de asteroides en consideración... la congresista Kristen Salazar del distrito 31 de Nueva York.
Dünya üzerinde yaşamayı seçeceğiniz en son yer.
Es el último lugar en la Tierra en el que elegirías vivir.
Doktor Shaw ise sizin de tedavi ettiğiniz bir hasta olan Lucille Bockes üzerinde araştırma yapan bir bilim kadınıdır.
La Dra. Shaw es una investigadora científica que trabajó con un paciente al que usted también ha tratado, Lucille Bockes.
Hayatımı kurtarmak için anlattığın mucizevî tedavi insanlar üzerinde bile test edilmemiş deneysel bir yöntemden ibaret.
Tu bala mágica para salvarme la vida es algún tratamiento experimental que ni siquiera han probado en humanos.
Ortağı, araştırmalarını hayvanlar üzerinde değil de insanlar üzerinde sürdürerek olağanüstü sonuçlar elde etti.
Su socia ha llevado a cabo el trabajo en humanos, no en animales, con un éxito extraordinario.
Pekâlâ, Hampden yolu üzerinde kal ve sonra ilk sağdan dön.
Seguid por Hampden, a menos que crucéis la 188, coged la siguiente a la derecha.
Muhtemelen, onlar bahçede çalışırken, telefonları bankonun üzerinde duruyordur.
Probablemente sus teléfonos están en el mesón mientras trabajan el patio.
Bilesin diye söylüyorum, gözüm üzerinde.
Que sepas que... te estoy vigilando.
Ama size diyebilirim ki, bu, sinir üzerinde etkili ve çok kuvvetli bir zehir.
Pero puedo decirles que esta cosa es neurotóxica y muy potente.
Ağır suçlar ekibinin büyük bir kısmı teknik personelimizin bulduğu bir ipucu üzerinde çalışıyor.
La mayoría del escuadrón de Delitos Graves está trabajando en una pista que nuestros técnicos encontraron.
Normalde bir sahte parça üzerinde haftalarca çalışır.
Generalmente pasa semanas preparando una simple falsificación.
Testimi canlı bir yılanın dişi üzerinde yapamıyordum.
No iba a probar mi experimento con los colmillos de uno vivo.
Doğu tarafındaki başka birisinin üzerinde.
La está usando otro, justo sobre el ala este.
Dinimi vatanımın üzerinde tutarsam sence o saygı ne kadar sürer?
¿ Y cuánto crees que durará ese respeto, si pongo mi religión sobre mi nacionalidad?
Aylardır gözüm üzerinde bomba işini çözmeni bekliyordum. Başarabileceğini biliyordum!
Llevo meses vigilándote... solo esperando a que averiguaras lo de esa bomba.
Tüm gün üzerinde düşüneceğim.
Voy a cogerme el resto del día para pensar en ello.
Sen şu an üzerinde bulunan kıyafetlerle rahat olabilirsin.
No, tú siéntate ahí y relájate con la ropa que llevas.
Şimdi hepimiz etrafında yumurta kabuklarının üzerinde yürüyormuş gibiyiz ha?
Así que, ¿ caminamos sobre cáscaras de huevo, verdad?
Suçlu, burada üzerinde adın yazılı bir tükürük kovası var.
Delincuente, tengo un cubo de salivazos con tu nombre.
- Evet, üzerinde çalıştığım bir şey için ölüm ilanlarıyla ilgili bilgi almalıyım.
- ¿ Una funeraria? - Sí, necesito... conseguir información de obituarios para un trabajo.
Fırtına ve rüzgârlarla aşınan ölümcül soğukluktaki bu dağlar dünya üzerinde yaşanması en zor yerlerdendir.
Helada, esculpida por vendavales y tormentas, estas montañas son uno de los lugares más hostiles de la Tierra.
İnce buz üzerinde yürümek daima risklidir.
Siempre es arriesgado caminar sobre el fino hielo.
Gölün üzerinde saklanacak bir yer yok.
En el lago no hay donde esconderse.
Erkekler anneye iki taraftan yaklaşıyor onun üzerinde hak iddia ediyorlar.
Los machos se aproximan por ambos lados a la madre, decididos a reclamarla para ellos.
Sonuç olarak da cangıllar, dünya üzerinde diğer her yerden çok bitki türünü barındırır.
En consecuencia, las selvas son hogar de más especies de flora que cualquier otro lugar de la Tierra.
Ormanın üzerinde toplanırlar, ta ki nihayet patlak verene dek.
Se reúnen por el bosque hasta que, finalmente, se desgarran.
Yaprağın üzerinde birkaç yumurta topağı var ve şu yukarıdakiler en son bırakılanlar bir günlük bile değil.
Hay muchas puestas en la hoja, y esos de más arriba, la puesta más reciente, apenas tienen un día.
Cangıllar hâlâ dünya üzerinde en az keşfedilen yerlerden bazılarıdır ve bunun iyi de bir sebebi vardır.
Las selvas siguen siendo uno de los lugares más inexplorados de la Tierra, y con razón.
Motor bozuldu ve bot suyun üzerinde süzülüyor. Ekip kıyıya dönmek zorunda.
El motor se ha roto, y con el bote inundándose, el equipo debe dirigirse al banco.
Muşambanın üzerinde bu kadar su vardı. Yani bu bundan sonra çalışır mı, bilmiyorum. Yerde yatıyordu çünkü.
Había esta cantidad de agua en la lona y en la otra, así que no sé si esto va a seguir funcionando porque estaba en el suelo.
Ama kumun üzerinde, onun yerini ele verebilecek işaretler vardır.
Pero hay rastros en la arena que lo delatan.
Daha önce üzerinde İlköğretim...
Anteriormente en Elementary...