Acl traducir francés
5,889 traducción paralela
Eğer karnının üstüne ıslak bir havlu koyarsan, açlığını giderir!
Posée sur le ventre, ça calme la faim!
Açlıktan ölsen bile durmayacağım!
Je m'arrêterai pas même si tu meurs de faim!
Açlıktan ölüyorum.
Je suis affamée.
Açlıktan ölüyordum!
J'étais affamée! J'étais affamée.
Suzanna, ne olduğumuzu anlıyorsun ve açlık hissini de biliyorsun bu karbonhidratı kesmeye benzemez.
Tu sais ce qu'on est, et tu connais la faim, et ce n'est pas comme supprimer des glucides.
Hatta GDOların dünyada ki açlığı kesin olarak... bitirmesi bile mümkün.
Il est possible que les OGM puisse vraiment résoudre la fin dans le monde.
Evet, açlık.
La faim.
Bugün herkesin Açlık Oyunları'ndan bahsettiği bir yemek masasına oturdum ve bende onun hakkında konuşmaya başladım ve kimse garip olduğunu düşünmedi.
Aujourd'hui, je me suis assise à une table pour déjeuner où tout le monde parlait des "Hunger Games". Donc, j'ai commencé à en parler aussi et personne n'a pensé que c'était bizarre.
Çünkü ben açlıktan ölüyorum.
Je meurs de faim.
- Aynen, hava soğukken metabolizmaları düşer ve o kadar çok açlık hissetmezler.
Quand il fait froid, leur métabolisme chute et elles ont moins faim.
Daha yeni sipariş verdim ve... Açlıktan ölüyorum.
Je viens de commander une boisson, et... je suis affamé.
Ve tahtın tüm gücüne karşın gemileri sıklıkla açlığa fırtına ve boraya ve korsanlara mağlup oluyordu.
Et malgré la puissance de la couronne, ses navires étaient décimés par la faim, les typhons et tempêtes, et par les pirates.
Açlık çekiyorsun da ondan.
C'est parce que tu meurs de faim.
Mideni doldurmaz ama açlığını unutturur.
Cela ne remplira pas ton ventre, mais ça te fera oublier que tu as faim.
Açlık grevi yapalım derdim ama mecburi açız zaten şu an.
Je proposerais une grève de la faim, mais on nous l'impose déjà.
- Bu ne lan? Açlık grevi mi?
C'est quoi, ces foutaises?
Açlık grevine katıImam için motive olmamı sağladı.
Ça... m'a motivée à me joindre à la grève de la faim.
- Açlık grevi mi, gerçekten mi?
Une grève de la faim, sans blague?
Açlık grevini yayınladım diye mi?
Parce que j'ai publié les revendications de grève?
Açlık grevi gibi ama daha büyüğü.
Comme la grève de la faim, mais en plus grand.
Mahkûmlar açlıktan ölüyor.
Il y a des détenus qui meurent de faim.
Açlıktan ölmek üzereyim.
Je risque de mourir de faim.
Bu tesiste kınanması gereken koşulları açlık greviyle protesto ediyorum.
Je fais une grève de la faim contre les conditions déplorables de cet établissement!
İstersen sana Cezaevi açlık etkinliklerinin tarihsel grevlerinden bahsedebilirim.
D'accord. Je pourrais t'en apprendre davantage sur l'efficacité historique des grèves de la faim en prison, si tu veux.
Jane Ingalls'ın açlık grevini desteklemek için buradayız.
On vient appuyer la grève de la faim de Jane Ingalls.
"Açlık grevimi sonlandırmaya karar verdim."
"J'ai choisi d'arrêter ma grève de la faim."
Seni bulduğumda açlık çekiyordun ve yalnızdın, sadece ölmeyi bekliyordun.
Quand je t'ai trouvée, tu étais affamée et seule, attendant de mourir.
Açlıktan ölecek gibi.
Elle meurt de faim.
Yardımı dokunacaksa açlıktan ölürüm.
Je m'affamerai, si ça peut aider.
Agh. Ölüyorum açlıktan.
Je meurs de faim.
Açlıktan ölüyorum ve bu evde hiçbir şey yok.
Je meurs de faim et il n'y a rien à manger dans cette maison.
Açlıktan ölüyorum.
Je meurs de faim.
Açlıktan ölüyordum.
Je meurs de faim.
Onun yerine buraya otur ve açlıktan ölmesini seyret, ötenazi yapmayı tercih ederim, merhamet göstermiş olurum, çünkü nefret ettiğimden değil sevdiğimden.
alors au lieu de rester tranquillement assis et de le regarder mourir de faim, J'ai choisi de l'euthanasier, de lui montrer de la pitié, pas parce-que je le déteste, mais parce-que je l'aime.
Liv B613 ün para kaynağını bulursak, onları açlıktan öldüreceğimizi düşünüyor.
Liv pense que si nous coupons B613 de leur financement, nous pouvons les détruire.
Sadaka vermezsek fakirler açlıktan ölür.
Sans notre aumône, les pauvres mourraient de faim.
Açlıklarını gece bastırmak için.
Ça aide à calmer les fringales nocturnes.
Biz kabaca bir milyar kişi var her gün açlıktan.
Nous avons environ un milliard de gens qui meurent de fin chaque jour.
Jambon iyidir. Bana iki sandviç yap. Yoksa açlıktan ölürüm.
Je vais avoir besoin de deux sandwiches, sinon je vais mourir de faim.
Sadece açlıktan ölüyorum. Burada yiyecek hiçbir şey yoktu. Brick de bir hastasına bakmaya gitti.
Je meurs juste de faim, et il n'y a rien à manger ici, et Brick fait des visites à domicile.
Artık açlığı dindirmek için gece çıkıp yiyecek arama yok.
Plus de récolte nocturne pour endiguer la faim.
Madem artık aynı özlemi, açlığı paylaşıyoruz ; Onunla konuşurum.
Maintenant on partage le désir insatiable, la faim, je vais lui parler.
Açlığın sadece daha da artacak.
Ta faim ne fera que grandir.
Cara, türümüz öldüremiyor, biliyorum ama, ya ellerimizi kesip, bizi burada, açlıktan veya soğuktan ölüme terk ederse?
Je sais que notre espèce ne peut pas tuer, mais que se passe-t-il s'il nous coupe les mains et nous laisse ici mourir de faim ou de froid?
Konuyu onun güç açlığına, iki yüzlülüğüne getirebiliriz.
On le présente comme un homme fourbe et dévoré par l'ambition.
Hissettiğin açlık daha da şiddetlenecek.
Cette faim que tu ressens, elle va s'accentuer.
Tütsülenmiş etlere aldırmıyor musun yoksa Da Vinci'ye hala onun için açlıktan ölecek kadar sadık mısın?
Tu n'aimes pas la viande fumée? Ou es-tu si loyal envers De Vinci que tu te laisseras mourir de faim pour lui?
Açlıktan ölüyorum.
Hé. Je meurs de faim.
Düğünü ve Açlık Oyunları temalı bir doğum günü partisini aynı- -
Je n'aurai pas un marriage thématique Hunger Games avec une douce fille de 16...
- Açlıktan ölüyorum.
- Meurs de faim...?
Açlıktan ölüyorum. Bir yandan yemek yesek olur mu?
J'ai faim, parlons en mangeant.