Acıl traducir francés
44,507 traducción paralela
Muhtemelen Açıklar'dandır.
Elle vient sans doute de l'Autre rive.
Açıklar'a layık olduğunu gösterebilirsin ve...
Tu pourrais montrer que tu es digne de l'Autre rive et...
Sadece yüzde üçünüz Açıklar'a gitme şerefine nail olacak.
Seulement trois pour cent d'entre vous auront l'honneur d'aller sur l'Autre rive.
Ve her şey iyi giderse bir gün onu Açıklar'da tekrar göreceğim.
Si tout se passe bien, je la reverrai sur l'Autre rive.
Benim için açıktı.
Ça l'est pour moi.
Açıklar'a yolculuğumuz...
Nous partons pour l'Autre rive dans...
Açıklar'daki bazı bölümlerin seninle çalışmak için can atacaklarından eminim.
Je suis sûr qu'un des départements de l'Autre rive tuerait pour t'avoir.
Birkaç gün içinde, sizin sadece yüzde üçünüz, Açıklar'a gidecek gruba seçilecek.
Dans quelques jours, seulement trois pour cent seront sélectionnés pour aller sur l'Autre rive.
Açıklar'ı benim kadar seviyorsun.
Tu aimes l'Autre rive autant que moi.
Bu büyüklükte bir haber, Açıklar'daki ilk intihar...
Une telle histoire, le premier suicide sur l'Autre rive.
Açıklar'da.
Sur l'Autre rive.
Açıklar'ın Kurucuları'nın en ufak bir konfor, emniyet falan olmadan neler yaşadıklarını biliyor musun?
Sais-tu ce que les Fondateurs de l'Autre côté ont dû endurer sans le moindre confort, la moindre sécurité?
Mutlu ve sağlıklı olasın Açıklar'da.
Sois heureux et en bonne santé de l'Autre côté.
Lanet olsun! Ben Açıklar'a gitmek istiyorum!
Merde, je veux aller de l'Autre côté!
Nüfusun sadece yüzde üçünün, diğer herkesin pahasına Açıklar'da harika bir hayatın tadını çıkarması hiç adil değil.
Ce n'est pas juste que seuls 3 % de la population profitent d'une vie merveilleuse de l'Autre côté aux dépens des autres.
Konuyu değiştiriyorum, Açıklar'da seks nasıl?
Sur un tout autre sujet, le sexe est comment sur l'Autre rive?
Yarın, Arınma ritüelinden geçeceksiniz ve sonra Açıklar'a gidebilirsiniz.
Demain, vous passerez par le rituel de Purification, puis vous pourrez aller sur l'Autre rive.
Endişelenme. Süreç aşkları Açıklar'da devam etmez.
Mais les amours du Processus ne durent pas sur l'Autre rive.
- Açıklar'da yok.
- On n'en a pas sur l'Autre rive.
Açıklar'da daha iyi seçenekler var.
On a de meilleures solutions sur l'Autre rive.
Süreç'i ve Açıklar'ı umursamıyorum.
Je me fiche du Processus, de l'Autre rive.
Ben acı severim.
Je l'aime amer.
Açıklar'a gönderileceksin.
Vous serez envoyée sur l'Autre rive.
Değerli adaylar, artık Açıklar'a gitmek üzere olduğunuzdan...
Chers candidats, comme vous êtes si près de l'Autre rive...
Açıklar'a nakil olana kadar odanızda kalmak zorundasınız.
Vous devez rester dans votre chambre jusqu'au transfert vers l'Autre rive!
Ama daha da olasılık dışı olan, işkence yaptığım ve öldürdüğüm birinin gayet neşeli bir şekilde Açıklar'da fotoğraf çektirmiş olması.
Il est encore moins probable que quelqu'un que j'aurais torturé et tué... pose pour une photo sur l'Autre rive, de manière si vivante.
Beş yıl önce, ilk kez liderlik ettiğim Süreç'ten sonra Açıklar'a gitti.
Il est arrivé sur l'Autre rive lors du premier Processus que j'ai dirigé.
Açıklar'da hiç çocuk yok mu?
Il n'y a pas d'enfants sur l'Autre rive?
Açıklar'da kesinlikle çocuk yok çünkü kalıtım, içinde yaşadığımız zalim dünyanın sürekliliğini sağlayan en büyük adaletsizlikti.
On n'a pas d'enfants sur l'Autre rive, justement parce que l'hérédité était la plus grande injustice qui maintenait le monde monstrueux où l'on vivait.
Sizler, Açıklar'ın gerçek evlatlarısınız.
Vous êtes les vrais enfants de l'Autre rive.
Açıklar'da daha iyi bir hayat sürme fırsatın var.
Tu pourras avoir une meilleure vie sur l'Autre rive.
Seni Açıklar'a götürüyorum.
Je t'emmène à l'Autre rive.
Ama sadece senin Açıklar'daki sıradan bir vatandaştan çok daha fazlası olabileceğini düşündüğüm için.
Seulement car je crois que tu peux être plus qu'une citoyenne ordinaire de l'Autre rive.
Bu stratejiye, Açıklar büyük bir tehlike içinde olduğu için başvuruyorum.
J'ai eu recours à cette stratégie car l'Autre rive est en grand danger.
Açıklar'daki örnek bir vatandaş onlar için yakışıksız hislere sahip olamaz.
Un citoyen modèle de l'Autre rive... ne peut pas avoir des sentiments déplacés envers eux.
Sadece yüzde üçünüz Açıklar'a giden seçilmiş bir grup kahramanın parçası olacaksınız.
Seulement trois pour cent d'entre vous feront partie d'un petit groupe de héros destinés à l'Autre rive.
Doğu Afrika açıklarındaki Seyşeller tüm yıl deniz kuşları için barınak sağlar.
Les Seychelles, au large des côtes est de l'Afrique fournissent un sanctuaire pour les oiseaux marins toute l'année.
- Tamam. - Güneş kremini de açıkta kalan derine sür.
Et utiliser l'écran solaire pour couvrir toute la peau exposée.
Seçim günü gözümüzü açıp kapayıncaya dek gelmiş olacak.
L'élection arrive très vite.
Bıçak açısı keskin.
L'angle de la lame est aigu.
Sekiz yıl pek çok acıyı köreltebilir.
Et huit années atténue beaucoup de souffrance.
Şimdi, o toplantıda nasıl bir iş karıştırdığınızı açıklayacaksınız.
Vous allez me dire tout ce que vous savez sur l'opération tordue que vous exécutiez au sommet.
Son yıllarda Çin, kıyı açıklarında tsunami aktiviteleri üzerine dev çalışmalar yapıyor.
Ces dernières années la Chine a mené à bien une grande étude de l'activité des tsunami sur ses côtes.
Alıcıymış gibi açık artırmaya katılırız ve kazanırız.
On passe pour un acheteur, on participe à la vente et on gagne.
Kendine acıma işini aslında severim Frank ama onu rahatsız etmiş oldun.
J'aime bien une bonne séance d'apitoiement, mais tu l'as fait paniquer...
Açıkçası şehirdeki her hemşire tehlike altında.
Honnêtement, chaque infirmière dans cette ville l'est.
Açıkla bana. Tam olarak nasıl yaptığını bilmek istiyorum.
Explique-moi, je veux savoir exactement comment vous avez fait ça.
Konusu açılmışken, dairende durum nasıl?
En parlant de ça, que se passe-t-il avec ton appartement?
Jean Buridan, eşit mesafedeki iki saman balyasının arasına konulan aç bir eşeğin kararsızlıktan felç geçirip açlıktan öleceğini söyleyen felsefi bir tez ileri sürmüştür.
Jean Buridan a proposé une thèse philosophique affirmant qu'un âne affamé placé entre deux bottes de foin serait paralysé par l'indécision et finirait par mourir de faim.
Gerçi Aristo'nun örneğinde, yiyecekle içecek arasında kalmış eşit derecede aç ve susuz bir insan vardır.
Bien que, dans l'exemple d'Aristote, il a proposé un homme autant affamé qu'assoiffé placé entre de la nourriture et à boire.
Öğlene doğru açıklıklarda oyalanmak tehlikelidir.
En milieu de matinée, il est risqué de s'y attarder à l'air libre.
acil 233
açıl 61
açıldı 34
açılmıyor 31
acil mi 32
acilmiş 30
acil servis 72
acil durum 292
açılın 243
acilen 34
açıl 61
açıldı 34
açılmıyor 31
acil mi 32
acilmiş 30
acil servis 72
acil durum 292
açılın 243
acilen 34