English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ A ] / Alc

Alc traducir francés

900 traducción paralela
Kolun için alçı hazırlamam gerekiyor. Sen dinlenmene bak.
Donc pourquoi ne pas vous reposer un peu, d'accord?
Kolunu alçıya aldığım o çocuğa ne oldu?
Qu'est devenu ce garçon au bras cassé?
Pottsy, şimdi de öğrense sonra da öğrense kalbini alçıya aldıracak.
Tôt ou tard, Pottsy aura le cœur brisé.
- İşte gözlerindeki alçı. Gördün mü?
Tu entends?
- Kuyuya düşüp bacağını kırdı. Alçıda. - Bacağını mı?
Il a une jambe dans le plâtre.
Ve sol bacakta alçı.
Le plâtre est sur la jambe gauche.
Cebime el havlusuyla plaster koydum ki bacağım için alçıya benzer bir şey yapabileyim.
J'ai pris une serviette et du sparadrap pour bricoler un faux plâtre.
Topallayarak izleme vagonuna kadar gidiyor... Ayağında alçıyla, insan önemli bir nedeni olmadıkça gitmez.
Il boitille jusqu'à la plate-forme malgré sa jambe cassée.
Bayan Holloway niye Mary'i alçıdan bir azize gibi göstermek istiyor?
Pourquoi Holloway en fait une sainte en plâtre?
Hayır, sanırım götürmüyor. Her şeyin fotoğrafını çektik ve alçı kalıbını aldık.
On a pris des moulages, des photos de tout.
Lastik izleri yok olmuş tabii, ama elimizde alçı kalıpları ve fotoğraflar var.
Les empreintes sont parties, mais on a les photos.
Paris'in onaylanmış alçılarının özelliklerini elde etmek için.
Voici Léon, un autre de mes pupilles. - Mr.
Çılgın'ı alçıya alacakmış.
Ils vont retaper Dingo.
- Çılgın'ın ayağını alçıya almışlar.
- Dingo a fait la révision.
Napoli'ye, alçısını çıkartmak için geldik.
On va lui enlever son plâtre...
Boşluk bulunduktan sonra şimdi birçok delik açıyorlar ve bu deliklerden alçı döküyorlar.
Quand les hommes trouvent une cavité, on fait des trous et on coule du plâtre.
Alçı, parçalanmış bedenin yerde açtığı boşluğu dolduruyor.
Le plâtre emplit le vide, laissé par le corps... qui s'y est désintégré.
Alçı sayesinde kafatasını görebiliyorsunuz.
On peut voir le crâne avec le plâtre collé dessus.
- Alçından kurtulacağın için.
- Pour t'être débarrassé de ce plâtre.
Bu alçı kozasından haftaya çarşamba kurtuluyorum.
Mercredi prochain, je sortirai de ce cocon de plâtre.
Bir hafta daha bu alçıyla duracağımı öğrenmek seni çok üzmüştür.
Ça doit être dur pour toi de m'imaginer avec ce plâtre une semaine de plus.
- O alçıyla mı?
- Avec ce plâtre?
L.B. Jefferies'in alçılı son sıkıcı haftasının açılış gecesi.
C'est la première de la dernière semaine déprimante du plâtre de L. B. Jefferies.
Evet, şu alçıdan kurtulup ayağa kalkmak istiyorum.
Oui, je veux qu'on m'enlève ça pour pouvoir bouger à nouveau.
Şu alçıyı çıkardıklarında buradan kurtulunca çok sevineceğim.
Je serai contente quand ils auront enlevé le plâtre et que je pourrai partir.
Orada alçıya aldılar.
On m'a soigné lá-bas.
Bulduğumuz ayak izlerinden bu alçı modeli yapmaya çalıştım.
J'ai fait ce moulage au platre d'apres les empreintes de pas repertoriees.
Çizimlerini geliştirmek için alçı heykeller kullanmalısın.
Pour améliorer ton dessin, tu vas devoir utiliser des moules.
- 40 gün alçıda kalacak! Sen de hiçbir şey yapmadın ha?
- pour quarante jours.
Doktora gidip alçıya aldırtmalıydın.
Tu aurais du la faire soigner.
Alçı?
Du plâtre!
Enderby'nin evinde bulduğumuz çamur parçasını pişirdim sonra bıraktığı boşluğu alçı ile doldurdum.
J'ai cuit la boue trouvée chez Enderby. J'ai moulé l'empreinte du creux.
Gömleğimle ne yapacaksınız? Alçıyı gömleğin üstünden saramayız.
On ne peut pas mettre le plâtre dessus.
Alçı sertleşene kadar beklememiz gerekiyor.Her neyse, ne kadar sürer.
- Attendez que le plâtre séche. - Combien de temps?
Zil çaldığında alçı donmuş olur. Zil çalana kadar orda kal..
Restez là jusqu'à ce que ça sonne.
Kolu alçılı adamı görüyor musun?
Vous voyez cet homme au bras plâtré?
Kolunu koy aşağı indir. O haklı.. Alçı nerde bitiyor, kol nerde başlıyor, anlayamayız.
Avec la scie, on ne saura pas où finit le plâtre et où commence le bras.
Alçıyla kol arasında yeterli boşluk yok.İşe yaramaz.
- Ça ne marche pas. - J'appelle un docteur.
Hiç alçı taşı duvara resim yaptın mı?
Tu as travaillé à fresque?
- Alçı mı?
C'est du plâtre?
Alçılı elini Londra sokaklarında... parlak bir lobut gibi sallayarak Sonntag'ı da izleyemezsin.
Et vous ne pouvez pas suivre Sonntag en agitant ceci comme une massue indienne lumineuse.
Alçıda mı? Ne dememi bekliyorsun?
Dans le plâtre?
Kayıp düştüm, bayılmışım, uyandığımda alçıdaydı.
Je tombe, je perds connaissance. Quand je reviens à moi - plâtré.
Alçısıyla mı vurdu?
Vous parlez du plâtre?
Alçıyı çıkaracakları anda, kapanı kapatacağız.
Quand ils voudront ôter le plâtre, hop, on les prend la main dans le sac.
Alçıyı benden habersiz nasıl çıkaracaklar ki?
Enlever le plâtre à mon insu?
Alçıyı başka birine giydirmek gibi bir imkanımız olamaz mı?
Dites, et si on demandait à quelqu'un d'autre de le porter un moment à ma place, ce plâtre?
Bayılmışım. Ayıldığımda alçıdaydı.
Je me suis évanoui et quand je reviens à moi - ce plâtre.
Bayılmışım, ayıldığımda alçıdaydı.
Je me suis évanoui et quand je reviens à moi - ce plâtre.
Sen alçıyı çıkart, gerisini hallederiz.
On lui enlève le plâtre et on se tire.
Ve daha önemlisi, ertesi gün alçının kolundan çıkartılacağını söyle.
Et surtout, vous lui dites aussi, comme en passant, qu'après-demain on vous enlève votre plâtre.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]