Ağzın traducir francés
13,432 traducción paralela
Onu buraya getirip ağzını burnunu dağıtmak istediğini söyleyen sendin.
Tu es celui qui a dit que tu l'as seulement laissé la soulever pour que tu puisses la mettre à terre.
- Otis, ağzını değiştirmem lazım.
Otis, je dois changer la lame.
Acaba arkadaşımızın ağzından...
Pourrais-tu faire un prélèvement
Ağzını bıçak açmıyor.
Tu es bien silencieuse.
Ağzın da annesinin sütü olan miyop bir çocuğu mu seçiyorsun?
Alors tu choisis un myope avec le lait de sa mère au menton?
- Ağzından çıkanı duymalısın.
- Vous devriez vous entendre.
- Ağzının payını ver.
- Allez-y.
Aç ağzını.
Ouvre.
Ağzın Tanrı'nın kulaklarıdır.
Le Seigneur aime se l'entendre dire.
Bence herifi bulmalı ve ağzının payını vermeliyiz.
Je dis qu'on va le trouver pour lui faire entrer ça dans le crâne.
Ağzını açacağını bile düşünemedi,... hayatını nasıl düşünsün?
Elle arrivait pas à prédire que sa bouche allait s'ouvrir, encore moins ta vie.
Bence... Eğer ağzını açıp bir yaş söylersen,... bir yaş söylersen, çok pişman olursun.
Si tu ouvres ta bouche et dis un âge, n'importe quel âge, tu pourras pas te remettre de ça.
Bir daha adımı ağzına alma. Asla.
N'utilisez jamais mon nom.
Bir daha adımı ağzına alırsan alfabetik sıraya göre organlarını sökerim.
Si l'un d'entre vous utilise encore mon nom, je vous enlèverai vos organes par ordre alphabétique.
- Kapat artık ağzını!
- Oh, fermez-le!
Çantanın ağzını açın!
Ouvrez le sac!
Tavsiyem doktoruna gittiğinde belki de Tanrı'dan gelen görev konusunda ağzını kapalı tutmalısın.
Mon conseil, quand tu vas passer ton test physique, laisse peut-être de côté ton histoire de mission divine.
Ağzını bağlarken karın akıl almaz şeyler söyledi.
Votre femme a dit des choses remarquables pendant que j'attachais sa bouche.
Minik ağzınızdan o yalanlar hiç dökülmemiş gibi olur.
Ce sera comme si ces mensonges n'étaient jamais sortis de votre bouche minuscule.
Ama dilim çözülür ne zaman sikim bir yakışıklının ağzına girdiğinde.
Mais... ma langue... semble se délier... quand ma queue repose... dans une bouche si belle.
- Baronese söyle, çanağı ağzına kadar doldurmasın.
Dites à votre baronne qu'elle n'a pas besoin de remplir le pot à ras bord.
Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu?
Pouvez-vous vous-même plus entendre?
Haberin olsun, kocaman ve kıllılar. Bilhassa da soldaki. Yani yapman gereken şey, nasıl desem sıkıştırarak ağzının içine almalısın.
Elles sont grosses et poilues, surtout celle de gauche, donc tu vas devoir... les écraser un peu pour que ça rentre.
- Evet. Mağranın ağzında bekleyen eşin.
Oui, votre ami dans la gorge.
Hatta elim değmişken belki ağzını da dikmeliyim.
Et peut-être votre bouche, trop, alors que je suis à elle.
- Onun adını ağzına alma.
- Ne prononcez pas son nom. - travaillait pour Reiden.
Kapa çeneni! O siktiğim ağzını kapat!
Toi, ferme ta gueule!
Onların yaptığı ördek konfisi kesinlikle ağzında eriyor.
Ils font un confit de canard qui fond dans la bouche.
Ağzının içinde erir çünkü çıtır bir cildi vardır.
La chair. Et la peau croustillante...
Ağzın iyi laf yapıyordu madem avukat olsaydın ne diye polis oldun?
Tu parles vraiment bien, tu devrais être avocat.
- Şom ağzını açma. Şubeye gidince öldün sen!
Ne parle pas malheur sinon je vais te tuer, dès qu'on rentre au bureau.
Nemli orman toprağında uzandığın manzara aklımdan çıkmıyor. Ağzın acıdan açık kalmış, bacakların doğum için genişçe açılmış halde ve gözlerin de yaşadığım sonsuz gece gibi kapkaraydı.
Je n'ai jamais oublié la vue de vous, étendue dans la forêt... la bouche tordue par la douleur, les jambes écartées pour l'accouchement, et vos yeux, aussi noirs que la nuit où je suis né.
Koca bir ağzın var, özelmişsin gibi davranıyorsun.
T'as une grande gueule et tu te prends pas pour de la merde.
Ağzınızdan çıkanı kulağınız duyuyor mu sizin?
Est-ce que vous entendez les mots que vous employez?
- Ağzını oynatıyor. - Şşş, şşş, şşş.
Il chuchote tous les mots.
Bakın bacaklarını ya da ağzını kapatamayan kız gelmiş.
Regardez, c'est la fille qui ouvre ses jambes... ou sa bouche.
Bir daha karımın adını ağzına alırsan gaddarlık nasıl olurmuş gösteririm.
Prononcez encore le nom de mon épouse. et je vous montrerai ce que c'est la férocité.
Tek önemli olan kesenin ağzını açık tutan adam.
Mais un seul compte... Celui qui tient les cordons de la bourse.
Aç ağzını bakalım.
Allez, prends ça.
Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu?
T'es-tu déjà écouté toi-même?
Ağzına sıçtığımın orospuları!
Salopes baiseuses de chèvres!
O taşı sakın ağzına koyma.
Ne m'en parle pas. Ne mange pas cette pierre.
Toplantıda ağzıma sıçtın. Sonra da özür diliyormuş gibi yaptın.
Donc tu me "chies" dessus au rendez-vous, et puis tu prétends t'excuser.
Gerçekler Severide'ın ağzından dökülüveriyor.
L'Evangile selon Severide.
Hayır efendim. Yemin ederim ağzıma tek damla sürmedim.
Non, monsieur, sur mon honneur, je n'ai rien pris.
Ona çıkıştım. Cevap olarak silahını ağzıma soktu.
Je l'ai confronté, et il y a répondu en mettant son arme dans ma bouche.
Ağzın kapalı şekilde gitmemelisin.
Quelle est la différence?
Analistini seçtiğinde ben değildim ve grupla yardım etmeye çalıştığımda ağzımın payını verdin.
Tu ne m'as pas choisis comme analyste, et quand j'ai voulu aider tu m'as cassé.
Bu yüzden ağzına sıçılan tek kişi becerdiği kadın. Bu yüzden.
C'est pour ça.
- Ağzımdan tek kelime bile çıkmadı!
Je n'ai encore rien dit.
O kelime ağzımdan çıktıktan sonra annenin yüzündeki o ifadeyi unutamıyorum.
Je n'oublierai jamais le visage de ta mère après que... que ce mot me soit sorti de la bouche.