Belediye traducir francés
5,727 traducción paralela
Ve Starling Şehri belediye ofisinin verdiği görevleri dürüst bir şekilde yerine getireceğim.
Et que j'exécuterai fidèlement les devoirs dans l'exercice de mes fonctions de maire de Starling City.
Ondan harika bir belediye başkanı olurdu.
Elle aurait fait un maire merveilleux.
Ve onun belediye başkanı olmasının tek sebebinin Moira'nın öldürülmesi olduğunu fark ettim.
Et ça m'a frappé, la seule raison pour laquelle il est maire c'est parce que Moira a été tuée.
Sonuçta artık belediye başkanı sensin.
Tu es le maire maintenant après tout.
Belediye başkanı oldun.
Tu es maire.
Slade bana belediye binasını vaat etti.
Slade m'a promis la mairie.
İnsanlarla dolu bir restoranda belediye başkanını mı bıçaklayacaksın?
Tu vas poignarder le maire dans un restaurant bondé?
Slade bana belediye binasını vaat etti.
Slade m'a promis la mairie, et je l'ai eu.
Bu belediye başkanına kalmış.
C'est un appel pour le Maire.
! Ben Starling Şehri'nin belediye başkanıyım. Ve onu bırakmanı emrediyorum.
Je suis le maire de Starling City, et je vous ordonne de la lâcher.
Gerçekten de olan her şeyden sonra yaptığın şeyden sonra hâlâ belediye başkanı olmana izin verirler mi sanıyorsun?
Tu crois vraiment... Après tout ce qui s'est passé, après ce que tu as fait, qu'ils te laisseront toujours être maire?
Belediye binası yerle bir oldu.
La mairie est un cratère.
Belediye Başkanı Kirk Caldwell'ın dediğine göre...
Le Maire Kirk Caldwell dit...
Belediye üyesi James Hart'ın yeniden seçim kampanyası için bağış gecesi düzenliyorlarmış.
Ils font une collecte de fonds pour le conseiller municipal James Hart.
Sanırım neden belediye üyesi Hart'ı hedef aldıklarını biliyorum.
J'ai compris pourquoi ils ciblent le conseiller Hart.
Belediye üyesi Mercy General'da iyileşiyor.
On va récupérer le conseiller au Mercy General.
- Bu belediye üyesi Hart'la alakalı değildi.
- Ce n'était pas à propos de Hart.
Belediye binasında Meclis üyesi Dexhart'ın son seks skandalıyla ilgili yaptığı açıklamadayız.
On est en direct de la mairie où le conseiller Dexhart évoque son dernier scandale sexuel.
Francis'le evlenmeye karar verdiğimiz gün belediye binasında beş saat beklemiştik.
Nous avons attendu 5 heures à la mairie le jour où Francis et moi nous sommes mariés.
Bu belediye başkanı Ervin Delgado. Eski kasabanın eski başkanı. Bocana Caoba.
C'est le maire, Ervin Delgado, ancien maire de l'ancienne ville, Bocana Caoba.
Drider'ın mülkü olduğunun farkındasın ve belediye bir sürü iş yapıyor onunla.
Tu réalises que Drider Property et cette ville font beaucoup affaire ensemble.
Bu arada, yarın akşam belediye başkanı bize geliyor, o yüzden...
Et au fait, le maire passe dîner chez toi demain donc...
- Belediye Başkanlığı'nın özel isteği ile.
Bureau du maire. Demande spéciale.
- Belediye Başkanı için çalışmıyorum.
- Je ne travaille pas pour le maire.
Belediye binasının her tarafında fotoğraf çekiliyoruz bebeğimize tanıştığımız yeri gösterebilmek için.
On prends des photos de la mairie pour montrer à notre futur bébé où on s'est rencontré.
Belediye binası dahilinde cep telefonu yasak mı?
Interdiction d'utiliser son portable sur le lieu de travail?
Son on yıldır yaptığım binlerce belediye sunumlarından yola çıkılarak geliştirildi.
Il a été développé après des centaines de présentations gouvernementales que j'ai donné pendant ces 10 dernières années.
Sadece normal belediye sebeplerinden dolayı otoparka gidiyoruz.
Nous allons au parking pour des raisons gouvernementales tout à fait normales.
Sonra bana ihanet edip onları verimli ve ilgili belediye çalışanlarına döndürdün.
Et tu m'a trahis en les transformant en des fonctionnaires efficaces et attentionnés.
Tanrı korusun- - iyi çalışan bir belediye kurumu yarattığını.
Dieu me vienne en aide- - tu as construit un département gouvernemental efficace.
Belediye ön kapıyı kapadı, bu yüzden millet barı kapalı zannediyor.
Et maintenant, la ville a bloqué la porte d'entée, donc les gens pensent que nous sommes fermés.
Çok teşekkür ederim, Sayın Belediye Başkanı.
Merci beaucoup, M. le Directeur Général.
Parklar Müdürlüğüne geri döndüm. Ben de belediye başkanı oldu. Ama evliyiz, helâl sonuçta.
Je retravaille au département des parcs et loisirs, et Ben est le Directeur Général, mais nous sommes mariés, donc c'est délicat.
Belediye başkanısın ya.
Eh bien, tu es le directeur général.
Belediye binasında tek konuştuğumuz şey iş olsun meselâ. Güvenlik duvarı gibi.
Genre on parle uniquement de boulot quand on est à la mairie, un peu comme un pare-feu.
Otoparka giriş yaptık ve teknik olarak belediye binası mülkiyetindeyiz. İşteyiz yani, hadi bitirelim şu işi.
On vient de se garer sur le parking, qui appartient à la mairie, on est donc au travail...
- Eyvah eyvah. Evet, Nolan, belediye başkanlığı ofisinin himayesi dahilinde vesaire, vesaire, buraları geçelim, birçok kanunu ihlâl ediyorsun. Sonuç olarak, artık Pawnee Çiftçi Pazarı'nda ürün satamazsın.
Oui, Nolan, sous l'autorité du directeur général, et cetera, et cetera, ce n'est pas important, vous êtes en infraction de plusieurs règles, et donc vous ne pouvez plus vendre vos produits au marché fermier de Pawnee.
Belediye binası mülkiyetinin dışındayım.
Je suis en dehors de la propriété de la mairie.
Bütün yollar ve köprüler Pawnee'nin ulaştırma departmanının kapsamı altındadır. Orası da, belediye binasının dördüncü katında bulunmakta.
Toutes les routes et les ponts relèvent du département des transports de Pawnee, situé au quatrième étage de la mairie.
Belediye binasından kaçamazsın, ahmak!
Tu ne peux pas échapper à la mairie, pauvre fou!
Vatandaş olarak hemfikirim ama, belediye başkanı olarak yeterince argümanın olduğundan % 100 emin değilim.
En tant que personne, oui, mais en tant que directeur, je ne suis pas sûr que tu aies assez d'arguments valables.
Springfield belediye binası Spencer Tracy'nin "Meet Me At City Hall" filmi için inşa edilmiştir.
L'hotel de ville se Springfield a été construit pour le film de Spencer Tracy Rencontre moi à l'hôtel de ville
Seni belediye avukatı olarak atamak istiyor.
Olivia est tellement comme sa mère... curieuse, pleine de vie.
Bizim için. Bizim harika bir avukatımız Charleston'ın da harika bir belediye avukatı olmuş olur.
Il lui a demandé de l'épouser, et le père de Tariq l'a insultée.
Baban Charleston'ın gördüğü en iyi belediye avukatıydı.
Il ne voulait pas que le mariage ait lieu parce que Jenna et Olivia n'étaient pas musulmanes.
Benim, babamın belediye avukatı olması ile ilgili aklımda kalan tek şey hiçbir zaman faturalarımızı ödeyecek kadar paramızın olmaması.
Aux yeux d'Ibrahim elles étaient impures. Jenna a pleuré. Elle m'a dit qu'elle avait peur d'aller dans un pays étranger où elle ne connaissait personne.
Başkanın beni belediye avukatı olarak atamak istiyor.
Tu dois porter ta moustache, papa...
Değerli bay ve bayan basın üyeleri yeni belediye avukatımızı huzurlarınızda tebrik ederim.
j'ai essayé de le décurager, j'ai fait des trucs fous. Mais il est resté près de moi.
- Birinde seksi belediye başkanı olarak penceremden bakıp şehrin geleceğine karar veriyorum. - Umurumda değil.
- Je m'en fous.
Belediye başkanlığı gibi.
En étant maire.
Evet, belediye avukatı.
Tu sais que j'aime le mauvais café.