Beraberce traducir francés
460 traducción paralela
Dünyadan çok uzakta ve beraberce sıradan ve sakin hayatlarının uzun ve gecikmiş romantizmine başladılar.
Loin du monde et ensemble ils commencèrent la romance retardée le leur foyer et vies communs et paisibles. F. N.
Beraberce uzun saatler geçirdik. Çok hoş saatler...
Nous passions de longues heures ensemble.
- Ama beraberce onu...
- Mais ensemble, nous pourrions...
Teşekkür hediyemizi götürdüğümde çiçekçi beraber geldiklerini ve beraberce kardeşine gittiklerini söyledi.
Lorsqu'on a fait porter notre cadeau de remerciement, le maître d'art floral a dit qu'ils étaient arrivés ensemble et qu'ensemble, ils étaient repartis pour aller chez le frère de Madame.
Hayatımızın geri kalan bu anlarını, beraberce yaşanası neşe içinde geçirelim.
Pour ces derniers instants que nous vivons ensemble, iI faut de Ia "joie de vivre"!
Bu olduktan sonra muhtemelen kendimizi birbirimize daha yakın, eşit hissedeceğiz... Ve hepimiz aynı şekilde aşağılanmaya başladığımızda da... beraberce yeni bir kurtuluş arayacağız.
Alors peut-être, nous sentirons nous plus proches, plus égaux, tous humiliés de la même façon chercherons-nous ensemble, le salut.
Beraberce uygun bir araştırma yapabileceğimiz kadar çabuk.
Dès que j'aurai réuni une équipe.
Senin doğallığa karışıp kaybolduğun ve bunun bir parçası olduğunu hissedip beraberce keyiflendiğimiz günler.
Des jours, quand... tu te fonds à la nature, tu t'en sens une particule, tu te réjouis avec elle.
Pekala hanımefendi, şimdi beraberce.
Allez, ensemble!
Ya burada kalırız ya da dediğiniz gibi dışarı çıkarız ama beraberce.
Restons, ou sortons, si vous le décidez... mais ensemble!
ve muhtemelen beraberce gömüleceğiniz bir yer olur.
Tu n'aurais pas de quoi payer ton enterrement.
Beraber. Beraberce yapacağız.
Continuez à pomper.
Hadi beraberce çıkalım.
Finissons-en avec ça.
Arkadaşın, yani beraberce geneleve gittiğiniz şu arkadaşın.
Votre ami, vous parlez de vos virées au bordel ensemble.
Beraberce.
Allons-y tous les deux.
Sonra da onu beraberce yok edeceğiz.
Puis nous le frapperons dès qu'il sortira son sabre.
Bayan Sode, her zaman dedikleri gibi, yolda bir arkadaşa ihtiyacınız var Madem ki böyle bir araya geldik, belki de beraberce yolculuk yapabiliriz.
Puisque nos chemins se sont croisés, que diriez-vous de voyager ensemble?
Beraberce yarıştan keyif alamaz mıyız?
Ne peut-on apprécier les courses?
Fakat sizin aletiniz zamanı bir şekilde hızlandırırsa beraberce kasayı açabiliriz.
Mais votre machine a la faculté d'accélérer les montres. Ensemble, on peut ouvrir ce coffre.
Ne yapabilirsin ki... Neden beraberce intihar etmiyoruz? Hıh?
Faisons un double suicide.
Her ayın iki gecesinde, beraberce hesapların başına otururuz, ki bu hadise, karım Dierdre'nin ve benim kendisinin ayakları sebebiyle dört gözle beklediğimiz bir durumdur.
Deux soirées par mois, on s'assoie pour faire les comptes ensemble... une chose que Dierdre- - c'est ma femme- - et moi attendons particulièrement avec impatience à cause de ses pieds.
Ama onlar iyi insanlar, hoş insanlar ve beraberce bu kötü durumu telafi edeceğiz.
Mais ce sont de braves gens, ce sont des gens bien... et ensemble, on commençait à sortir de cette mauvaise passe.
- Ayakkabılarınızı çıkartın ve beraberce nehri geçeceğiz.
- Ôtez-les... et traversons-le ensemble.
Pekâlâ, niye beraberce sahip olduğumuz güzel şeyleri hatırlamıyorsun? Güzel zamanları?
Tu ne te souviens pas de nos beaux, de nos grands moments?
Beraberce iyi şeyler yapabiliriz.
On feras des tas de chose ensemble.
Kolların kadınımın bellerinde Söylemeye çalışırdık beraberce
Les bras autour de la fille on essayait d'accompagner
O, senin liderin, senin rehberin bu muhteşem maceraya beraberce gidin.
Il est votre leader Il est votre guide Nous ferons ce voyage fantastique ensemble
Kadını ve aşığını beraberce taşımaları gerekti.
Puis on les a emmenés, la femme et son ami.
Bugün ziyaretiniz, başka bir çalışma ve serinkanlılık ortamında tamamlansın, bana göre zamanın erdemi ve insanların sağduyusu geçmişteki bir gelecek yeminini her türlü acı ve kinden kurtulmuş olarak beraberce ortaya çıkarır.
Que votre visite s'accomplisse par ce printemps de travail et de sérénité... nous paraît être la preuve que la vertu du temps et la sagesse des hommes... peuvent se conjuguer pour puiser dans le passé... Ie serment d'un avenir libéré de toute rancoeur et de toute rancune.
Beraberce, tüm katılacak olanlara 30.000 $ için dövüşmeyi önereceğiz.
Avec ses vingt et vingt des miens, on a l'intention d'organiser un combat... où on lancera un défi de trente mille dollars aux éleveurs de la région.
Hepimiz beraberce hallederiz!
On va s'en occuper!
Hafızanda bir boşluk varsa, ya da hayatında bir türlü hatırlayamadığın bir dönem varsa... Hatırlayamadığın herhangi birşey varsa, onu beraberce bulup çıkarmamız çok önemli.
Si tu as un trou de mémoire... ou s'il y a une période de ta vie... dont tu ne te souviens pas... quoi que ce soit... c'est indispensable qu'on découvre ensemble... ce que c'est.
Beraberce, adamım.
Ca roule, ma poule.
Bu şekilde beraberce güzel güzel uyuyoruz. Anlaşıldı mı?
Comme ça on dort bien ensemble, capito?
Milyonlarca insan şehri kurmak ve büyütmek için elele beraberce çalışıyor.
Des millions d'individus travaillent ensemble... pour préserver la ville, la reconstruire... et la transformer.
Yani en azından şimdi, hepimiz Sicilya'ya gidip beraberce öldürülebilirdik.
En Sicile, au moins, on pouvait se faire tuer ensemble.
Neden beraberce benim ofisime gidip ona ulaşmaya çalışmıyoruz?
Venez à mon bureau... nous essayerons de la contacter.
İki düşman filo tüm anlaşmazlıklarını bir kenara bıraktı ve beraberce, savaş çıkaran sözün kaynağı olarak bilinen bizim galaksimize saldırmaya karar verdiler.
afin de lancer une attaque concertée sur notre propre Galaxie désormais nettement identifiée comme la source de la remarque insultante.
Onun işyeriyle irtibata geçelim ve beraberce karar verelim hangi yolu seçmemiz gerektiğine.
nous allons contacter le service de votre fils et discuter avec eux de la meilleure solution à adopter.
Böylece baban ve sen sarhoş olana kadar içer ve beraberce orospu avına çıkarsınız.
Tu pourras te soûler avec ton père et courir les putes.
Bunu beraberce aşarız.
Nous serions ensemble dans cette épreuve.
Senden gerçekten hoşlanıyorum beraberce çok güzel vakit geçirdik anlamış olduğunu düşünmüştüm.
Je t'aime beaucoup... et on a passé des moments formidables. Mais je croyais que tu avais compris.
Stockholm'den bahsediyorum size Seneye, üçümüz beraberce.
Je parle d'aller à Stockholm, l'année prochaine, tous les trois.
Belki yarın öğleden sonra beraberce yüzmeye gideriz.
On ira peut-être nager ensemble demain.
Sabahleyin buluşur beraberce gideriz.
On se reverra demain matin et on partira ensemble.
Sana ne söyleyeceğim şimdi beraberce mutfağa girip hoşuna giden bir şeyler bulacağımıza bahse girerim.
Tu sais quoi? Allons dans la cuisine choisir quelque chose qui te plaise.
Yolculuğumuzu beraberce bitirdik.
Nous sommes arrivés au terme de notre voyage.
Ve beraberce bir efsane yazdılar.
Ensemble, ils avaient créé un mythe.
Beraberce bu yıkımın altından kalkamaz mıyız?
Donne-moi une chance.
Hatırlıyorum da, beraberce bir taksi tutmuştuk.
Comme lors de notre arrivée à Cambridge où nous avions partagé un taxi.
Büyük ödülü kazanacaksak, bunlar gibi beraberce yapmalıyız.
Y a pas assez de numéros. Attrapons-le!