Bir parça traducir francés
6,801 traducción paralela
Bir parça iyi haberimiz var aslında.
On a de bonnes nouvelles.
- Çatıdan bir parça buz düştü.
- Un morceau de glace est tombé d'un toit.
Cesedin dişlerinin arasında bir parça sigara kâğıdı vardı.
Il y avait un morceau d'emballage entre les dents du cadavre.
Bir parça kanıttan bir varsayım ortaya atıyor hikâyeyi de ona göre yönlendirip peşin hüküm veriyorsun.
Si tu relies une supposition et une preuve, et que tu te fais ta petite histoire, tu te tires une balle dans le pied.
Güzel bir parça Bedfordshire.
Beau morceau de Bedforshire.
Ve Van Dyck oldukça hoş bir parça.
Et le, Heu, Van dyck qui est une très jolie pièce.
Çünkü karakterinin biraz, ne biliyim biraz aşüfte olduğunu düşünmüştüm. Bilirsin işte, bir parça yollu.
Je me suis dit que ton personnage était du genre à avoir pas mal bourlingué.
Babamdan da bir parça hissedebiliyordum.
Je pouvais sentir une partie de mon père, aussi.
Herkesin içinde bir parça ırkçılık vardır.
- En plus on a tous un petit côté raciste dans le fond.
Sadece benim olandan bir parça bulmaya çalışıyorum.
J'essaie de trouver quelque chose qui m'appartienne vraiment.
Burada güzel bir parça Mumbai var Aidan.
On dirait une partie de Mumbai ici, Aidan.
Eğer bir parça mutedil bir eğilimin olsaydı, aslında birkaç arkadaşın olabilirdi.
Si tu étais légèrement plus conciliant, tu aurais même des amis.
Hayır... Bu bir... Tiyatral bir parça, ama bu...
Enfin si, c'est lié au spectacle mais il y a bien plus que ça.
- Küçük bir parça vereyim mi?
On lui en offre un bout?
- Küçücük bir parça.
D'accord, laisse-moi y penser.
Bir parça daha ver, ona da verecek misin?
Ah, coupe-m'en un autre bout. Si tu m'en coupes, coupe.
Peki aydan bir parça bir evin üzerine düşse ve o evdekiler de örümcekleri kafeste saklıyor olsa ve o kafeste kırılsa?
Et si un morceau de la lune s'écrase sur une maison, et ils gardent des araignées dans une cage, mais la cage est brisée?
Yani, bu bir parça benim de suçum.
donc, c'est en partie ma faute
Evet, bir parça almak için iş yerime gittim ve etrafta kimse yoktu ve anahtarları bulamadım ve...
Je suis passé en emprunter une ce matin au garage, mais je ne savais pas où étaient les clés.
Bir parça da limon koy.
Et elle aime le jus de citron vert frais.
- Bir parça alın.
- Si, un petit peu.
- Byron bir parça Gore Vidal'e benziyor çünkü...
- Byron ressemblait un peu à Gore Vidal... - Comment ça?
Bir parça amansız, biraz hırçın ve biraz da alaycı.
Amer, sûr et cynique au fil du temps?
Bir parça boğukluk ve belli belirsiz orta Atlantik tarzına ihtiyacın var ama böyle hemen göze çarpmayacak.
Tu dois sonner enroué, un peu comme au milieu de l'Atlantique.
Bir parça.
En quelque sorte.
- Sende bir parça ahlak yok mu ya?
N'avez-vous pas un minimum de décence?
Bende bir parça bile ahlak yok.
Je n'ai pas la moindre once de décence.
İstersen sana bir parça karaciğer verebilirim.
Je vais te donner un morceau de mon foie.
Yaşlandıkça tanrının yarattığı şu güzelim dünyada oğlumuza ait oturup kalkan, gülen konuşan bir parça var mı, bilmek istedik.
À mesure qu'on vieillissait... on a voulu savoir s'il restait un peu de notre fils qui continuait de marcher et de parler quelque part.
Bir parça kâğıt ve riyakârlık yüzünden sahip olamadığı hayatı...
Sachant ça mais qu'à cause d'un bout de papier et de l'hypocrisie, tout ça aurait pu être à lui.
- Alfa Omega setinden bir parça.
- Il provenait d'une paire Alpha et Oméga.
Hayır sen bana, buzlu yarım kafeinli bir parça şekersiz karamel, iki parça şekersiz vanilyalı yağsız karamel macchiato getirebilirsin.
Non, mais tu peux me prendre un déca glacé, une dose de caramel sans sucre, deux dose de vanille sans sucre, caramel macchiato sans matières grasses.
Bir parça lazım olmuş.
Il en avait besoin d'une partie.
Kiminki olursa olsun içinde benim genetiğimden bir parça olduğu kesin.
Mais c'est définitivement mon matériel génétique.
İnsanın içinde bir parça, böyle biteceğini haykırıyor sürekli.
Une partie de toi a toujours su que ça se terminerait comme ça.
Öldüğünde içimden bir parça koptu.
Quelque chose s'est brisé en moi quand elle est morte.
Hayat adil olsaydı, yedi milyar insanın tek bir ayakkabısı ev olarak da bir parça karton kutusu olurdu.
Si la vie était juste, nous serions 7 milliards à avoir une chaussure et un morceau de carton à appeler "maison".
Arsadan bir parça istediğini söyledin.
Tu as dit que tu voulais un lopin de terre.
Bu anlaşmada Ewing arazisinden bir parça da var.
Une partie de cette opération a été pour un morceau de terre des Ewing.
Sana da büyük bir parça bırakırım.
Je pourrais peut-être vous en réserver une belle part.
Ben hikayemi bitirdim ve baya iyi bir parça oldu.
J'ai fini mon histoire, et c'est une bonne histoire.
Birkaç aydır, delikanlılar bir parça boş vakit ayırdığında, akşamları, haftasonları.
Oh, depuis quelques mois, quand les gars ont un peu de temps de libre, le soir, les weekends.
Ona not yazmam için bir parça kağıt verir misiniz?
Je peux avoir une feuille de papier pour écrire un mot?
Özel bir parça söyleyeceğim.
Je vais chanter cette chanson.
Bir parça ip alıp, yavrunun ayaklarını bağlayıp dışarı çıkardık.
On a noué une corde autour des pattes du poulain et on l'a sorti.
Hediye sepetindeki şeylerden bir parça gibi gözüküyor.
Ça ressemble à un morceau de ce truc qu'ils mettent dans les paniers-cadeaux.
- Paraymış, Shana. Çok fazla para. Bir parça da kağıt.
C'est de l'argent, Shana, beaucoup, et un morceau de papier.
Tam olarak kitaptan bir parça okudun mu?
Tu as vraiment lu tout le livre?
Şimdi bir parça açıklama yapmalısınız.
- Dis bonjour à ta nouvelle petite-fille. Quoi, déjà... Tu me dois une explication.
En önemli parça altın bir miğfer.
Oui, M. l'agent. Ensuite, le heaume d'or, surnommé le "Tarnhelm".
Bu bir istek parça.
C'est un rappel.