Blanche traducir francés
10,334 traducción paralela
Evi, bütün sokağı almamıza hiçbir engel yok. Mekânı küçük bir yerleşkeye çevirebiliriz. Kendi zevklerine göre tasarlasınlar.
Rien ne nous empêche d'acquérir le pâté de maisons tout entier, de transformer l'ensemble en mini-campus et leur laisser carte blanche pour la déco.
2008 model beyaz Honda Accord sürüyorum.
Je conduis une Honda Accord de 2008, blanche.
Beyaz Güç Çetesi'nin simgesi.
C'est un gang de la Puissance Blanche.
Val Teyzemin bütün akşam konuşmasına izin verme olur mu?
Ne laissons pas tante Val transformer ça en nuit blanche?
Daha yerinde olacak soru ise şu. Orta yaşlı kafein bağımlısı bir öğretmenin Beyaz Saray koridorlarında ne işi var?
- Il serait plus pertinent de demander ce qu'une prof accro au café faisait dans les couloirs de la Maison Blanche.
Beyaz Saray'daki bağlantın kim?
Qui est votre contact à la Maison Blanche?
O kadar beyazdı ki neredeyse karda eriyip gidiyordu.
Si blanche qu'elle se fondait presque dans la neige.
Tüm gece uyanık kalıp sabah gazetelerini bekleyelim diyorum ben.
Alors je propose de passer une nuit blanche et attendre ensemble les journaux du matin.
Beyaz bir Mercedes.
Une Mercedes blanche. Vide.
Beyaz Saray'a düşmek üzere olan bir meteoru mu yakalayacak?
"Je vais attraper cette météorite qui vole vers la Maison Blanche?"
Onlara Beyaz Saray turu veriyorum.
Je leur fais une visite de la maison blanche.
- Beyaz Saray, benden bir durak uzakta olacaksın.
La Maison Blanche, je serai à un arrêt de métro. En fait, ce n'est pas pour gagner.
Beyaz kadın nerde?
Où est la femme blanche?
Baban ailesine benimle evlenmek istediğini söylemiş. Beyaz bir gelinle şiddetle karşı çıkmışlar.
Quand ton père leur a dit qu'il se mariait avec moi, une fille blanche, ils étaient furieux.
Tabi, onlar için laboratuar önlüğü olan bir yabancıyım sadece.
Pour eux je suis juste un étranger en blouse blanche.
Aracı bulduk, Annapolis'ten kiralanmış beyaz bir kamyonet, plakası DK5827. Yerini bulmaya çalışıyoruz şimdi.
C'est une camionnette blanche louée à Annapolis, plaque numéro DK 5-8-2-7.
Karakurt'un, içinde patlayıcı dolu bir kamyoneti olduğunu söylüyorlar.
Nous essayons de le localiser. Ils pensent que Karakurt a une camionnette blanche avec des explosifs.
Geleceğin Başsavcısı, nerede olduğunu bulmam için bana tam yetki verdi.
Le prochain Avocat Général m'a donné carte blanche pour enquêter sur l'endroit où il se trouve.
Beyaz Saray'a bilgi vermek durumunda kaldim.
Je dois mettre au courant la maison blanche.
Bütün çirkin doktorlar meşgul mü yani? O yüzden mi bizi üzüm gibi soyması için Pamuk Prenses'i gönderiyorlar?
Quoi, tout les docteurs moches sont occupés donc ils ont dû engager Blanche Neige pour venir nous peler comme du raisin?
Amerikalı bir askerim, beyaz bir kadınım.
Je suis un soldat américain, une femme blanche.
Beyaz Saray'da yaşamak istiyor muyum bilmiyorum Phil.
Je ne sais pas si je veux commettre à vivre à la Maison Blanche, Phil.
Burası Beyaz Saray yahu.
Je veux dire, il est le flippin'Maison Blanche.
Beyaz Saray doğru gelmiyor demek.
La Maison Blanche ne se sent pas bien.
Elveda Beyaz Saray!
Bye, la Maison Blanche!
Yok efendim Beyaz Saray yeterli değilmiş.
Maison Blanche est pas assez bon.
Pierre Blanche.
Pierre Blanche.
- Pierre Blanche.
- Pierre Blanche.
"Pierre Blanche" "Beyaz Taş" demek.
Pierre blanche signifie White Stone.
Senin yaşındayken, dünyanın boş barut olduğunu.
À ton âge, le monde est une page blanche.
- Bu da meşrulaştırıldığına göre...
Et étant donné que ça peut sembler légitime... La Maison Blanche est avec nous.
"İşte yine o beyaz dedektif dizisi." Anla işte.
"C'est la série policière blanche."
Emma, kamyoncu mola yerinde Zoey'yi beyaz bir Sedan'ın arkasında gören bir garson buldu.
Em a trouvé une serveuse à une aire de repos pour les camions qui a vu Zoey monter à l'arrière d'une Sedan blanche.
Plakasında X ve Z harfi olan, camında "NYC" çıkartması olan beyaz Sedan.
Une Sedan blanche, avec "x" et "z" sur la plaque, avec l'auto-collant "NYC" à la fenêtre.
Beyaz Saray'da görev yapan koyduğumun Cheney'yi mi var?
Dick Cheney de retour à la Maison-Blanche?
Dr. Torres'in beyaz üstünlük takıntısı olan bir hatuna kafa tuttuğunu duydun mu?
Vous avez entendu, Dr Torres a frappà © une suprà © maciste blanche en pleine tête?
Manutaki'nin beyaz kadını.
La femme blanche de Manutaki.
Hoş bir beyaz aile gibi duruyor.
La famille blanche parfaite.
Sonuncusu ve en önemlisi, meşhur Tickler's bagetleri ve özel beyaz barbekü sosumuz. Ne?
Et pour finir, les célèbres pilons Tickler's, accompagnés de notre fameuse sauce barbecue blanche.
Beyaz barbekü sosu bir harika.
La sauce barbecue blanche? Elle déchire!
Havaalanına gitmeden önce Tickler's Barbecue'ye uğrayıp beyaz barbekü soslarından alabilir miyiz?
Avant d'aller à l'aéroport, on peut passer chez Tickler's? J'aimerais rapporter de la sauce barbecue blanche.
Şimdi yanında üç büyük şişe Tickler's beyaz barbekü sosu yoktur, değil mi?
T'aurais pas trois grandes bouteilles de sauce barbecue blanche de chez Tickler's, par hasard?
- İçinde ışık büyüsü var.
Toute la magie blanche est dedans.
Bu akşam, bayrağım daha çok dalgalanıyor ve vatanseverlik ateşiyle yüreğim yanıyor. Çünkü bu akşam Beyaz Saray'da adına başkan dediğimiz kişi bir yemek düzenliyor.
Ce soir, mon drapeau flotte et mes feux patriotiques brûlent, car ce soir, du côté de la Maison Blanche, l'homme qui se surnomme président organise une soirée.
Beyaz Saray ne düşünmemizi istiyor?
C'est ce que la Maison Blanche aimerait que vous pensiez.
Iowa'lı mütevazı kökleri olan bir aileden gelen sağlam ortabatı gelenekleri ile yoğurulmuş Prenses Emily'mizin Prens Richard'la evliliği meşrulaştırmak için bu pahalı Beyaz Saray yemeğini vermek Kaledonya halkına yaranmak için mi?
Qu'il utilise son mariage avec le prince Richard pour justifier le dîner trop cher qu'il organise à la Maison Blanche pour la nation de Calédonie?
Boş bir ön sayfayla savaşamayız.
On ne l'emportera jamais contre une page blanche
Savaşmayacağız.
On n'essaye pas de battre leur page blanche
Bazıları Kraliyet Ailesinin trajik kaybının zamanlamasının bir oyalama taktiği olarak kullanılabileceğini söylüyor. Gerçekten, Beyaz Saray'da neler oluyor.
Certaines personnes disent que le timing de la perte tragique de la Famille Royale est certainement une bonne distraction de ce qu'il se passe vraiment dans cette Maison Blanche.
- Olivia Pope, Beyaz Saray'da yani o başkanın yatağında yani o tüm işin başında.
- Pardon? - Olivia Pope est dans la Maison Blanche ce qui veut dire qu'elle est dans le lit du président, ce qui veut dire qu'elle s'occupe de nos affaires.
Doğruca Beyaz Saraya gidip yapman gereken neyse onu yapmana ihtiyacım var. İşini geri almaya çalışmalı ve onunla düzgün bir şekilde konuşmalısın. Çünkü eğer böyle giderse benden boşanırsa, hepimizin işi bitmiş olur.
Tu dois aller tout droit à la Maison Blanche et faire ce qu'il faut pour récupérer ton travail et lui remettre les idées au clair, parce que s'il continue avec ça, s'il me quitte, alors on est fini.