Büyür traducir francés
513 traducción paralela
Ama canım herkes büyür.
Mais chérie, tout le monde grandit.
Gördün mü, Pinokyo, bir yalan büyüdükçe büyür ta ki burnun kadar aşikâr olana dek.
Vois-tu, Pinocchio, un mensonge ne fait que grandir et grandir, jusqu'à ce qu'il soit évident comme le nez au milieu du visage.
Senin gibi çocuklar, köylü çocukları, çiftlikte büyür ve toprak onlara güç ve mutluluk verir.
Des garçons comme toi, des gars du pays, qui grandissent à la ferme, ils deviennent fort et heureux.
Sedir ağacı gibi büyür.
Vivra vieux comme cèdre.
Hans büyür büyür.
Hans grandit.
Bir adam yaşlandığında, ilaç dolabı da gittikçe büyür.
Le nombre de médicaments augmente avec les années.
Duygular büyür.
L'inspiration germe.
Önce birini görürsün, sonra içinde bir şeyler büyür de büyür ta ki sen başka birini düşünemez duruma gelene kadar.
Au premier regard, vous vous mettez à aimer. Vous ne pouvez plus penser à quelqu'un d'autre.
Yapmayın, bu çiçekler sadece çamur çukurları içinde büyür.
Ces fleurs ne poussent que sur des sols mouvants.
Gilda da çabuk büyür demişti.
Gilda m'avait dit que vous grandiriez vite.
Küçük kızlar büyür... ama bebeklerle oynamaktan hiç vazgeçmezler.
Les petites filles grandissent. Mais ne cessent Jamais de Jouer à la poupée.
Endişelenme, kafası bunun içine sığacak kadar büyür yakında.
Mais sa tête va vite grossir!
Zamanın attığı tohumları görme gücünüz varsa, hangi tohum büyür, hangisi ölür biliyorsanız,... benimle de konuşun. Ne korkum var sizden ne bir dileğim. Ne derseniz kabulüm.
Si vous lisez les semences du temps, et savez quel grain croîtra, quel autre non, parlez-moi, qui ne mendie vos faveurs ni ne crains votre haine.
Oğlan ve kız tanışır, âşık olurlar, evlenirler, bebekleri olur nihayetinde bebekler büyür, başka bebeklerle tanışırlar âşık olurlar ve evlenirler ve bu böyle devam eder durur.
Pas à présent. J'avais toujours cru le mariage une chose simple. Un garçon et une fille s'aiment et ils se marient.
Ama beyindeki güzellik, ruhun zenginliği yürekteki şefkât, ben bunların hepsine sahibim! Aksine insanın içinde geçen seneler ile beraber, yeşerip büyür. Ve bunlar eksilmez!
Mais Ia beauté de l'esprit, Ia tendresse du cœur qui sont miennes ne disparaissent pas.
Çocuklar gibi onlar da büyür.
Elles poussent comme les enfants.
Hamam böcekleri muazzam büyür, ve büyük savaş verirler.
Les cancrelats deviennent énormes et se livrent de grands duels.
Ve kalbim daha açık ve daha hafif büyür
Mon coeur devint de plus en plus léger
Ve ay daha parlak ve daha parlak büyür.
Et la lune de plus en plus brillait Quand je lui dis qu'elle était belle
Bazen de o kadar büyür ki tıkanır, bilirsin.
On dit aussi : "Trop embrasse, mal étreint."
Çocuklarınız büyür... sonra size yapacak ne kalır?
Vos enfants grandissent, et que vous reste-t-il à faire?
İnsanlar ne zaman homurdanıp dursalar, o zaman sessizlik büyür. Dikkati çekmek için bir müddet onları başka şeyle oyalayacaksın. Bir müddet minnettar olurlar.
Quand le peuple ne se plaint plus, qu'il est silencieux et maussade, il est temps de s'occuper de lui, de le divertir, il est temps qu'il soit reconnaissant.
Yaşları da hızlı büyür.
Elles vieillissent aussi plus vite.
Bebekler çabuk gelir geç büyür.
L'enfant grandit, mais pas le salaire.
Kızlar büyür Pierre. Çok hızlı.
Les filles grandissent vite!
Unutmayın, Benton bebek mamasıyla bebeğiniz daha çabuk büyür.
Souvenez-vous, Benton rend les bébés plus forts,
O vakte kadar büyür.
II sera grand d'ici-Ià.
Tırnaklar büyür. Tabiî ki saçlar, ve kemiklerdeki kalsiyum formasyonu devam eder.
Les ongles poussent, comme les cheveux, et la formation de calcium dans les os continue.
İnsanlar 25 yaşına kadar büyür baba.
- On grandit jusqu'à 25 ans.
Büyür
Ce sera la fortune!
Umarım güvenle büyür.
J'espère qu'il grandira bien.
Gerçek aşk diye bir şey varsa, zamanla büyür.
S'il grandit, il grandira doucement.
Bayan Blair, gücünün karşılığında biraz para istemekten çekinmez. Zaman geçtikçe iş büyür.
Mlle Blair, consciente de son pouvoir, réclame de petites sommes d'argent qui augmentent avec le temps.
"İnsanlar acıyla büyür!"
Si on souffre, c'est que ça fait du bien.
Yürekten hissedilen iş, yalın büyür
Un travail aimé est empreint de pureté
Giderlerse, sorun büyür.
S'ils y vont, ça créera des problèmes.
Sonunda borç, oynanmayacak kadar büyür.
Il arrive qu'une dette devienne trop lourde.
Karanlık aniden nasıl büyür?
" Comme la nuit tomba rapidement.
Engin ve siyah gökyüzü nasıl büyür?
" Comme le ciel devint vaste, menaçant et noir.
Karanlık nasıl büyür?
" Comme la nuit tomba.
Aile büyür...
La famille s'agrandit.
Esirlerle dilenciler için ne iyi, burunları iyice büyür artık.
Cette idée doit plaire aux esclaves et aux mendiants. Ça leur donne des prétentions.
Toprak o kadar zengin ve kara ki, bir domuz kuyruğu eksen domuz büyür!
Une terre si riche et si noire... qu'on y ferait pousser un cochon en plantant une saucisse!
Buradaki iklimden ötürü bitki örtüsü çok hızlı bir şekilde büyür ve köyleri tamamen otla kaplanır.
Parce que sinon, sous ce climat, Ia végétation Ies étoufferait.
İlkbaharda her şey büyür.
La croissance se fera au printemps.
Biri yardımcı olursa genç bitkiler daha kolay büyür.
Les jeunes plantes se développent mieux quand quelqu'un les aide.
Ve bahçenize sevginizi verirseniz... her şey büyür.
Si vous donnez à votre jardin beaucoup d'amour, il croît.
Evet, bazı bitkiler... güneşte büyür... bazılarıysa gölgede daha iyi büyür.
Oui. Certaines plantes viennent bien au soleil, d'autres poussent mieux à l'ombre.
Eğer kesmezsen büyür, büyür, büyür?
Sinon, ils pousseraient toujours?
Kulaklarının altına kadar büyür.
D'abord jusqu'à tes oreilles.
İnsanlar savaştıkça, efsaneleri büyür.
Alors que les hommes combattaient, leur légende grandissait.
buyurun 2276
buyur 668
buyurun efendim 186
buyur otur 16
buyurun hanımefendi 30
buyurun lütfen 52
buyur al 19
buyurun oturun 42
buyurun bayan 26
buyurun bayım 24
buyur 668
buyurun efendim 186
buyur otur 16
buyurun hanımefendi 30
buyurun lütfen 52
buyur al 19
buyurun oturun 42
buyurun bayan 26
buyurun bayım 24