Bıktım traducir francés
6,020 traducción paralela
Gerçekten senin engelleme çalışmalarından bıktım artık.
Ça suffit, la cliterférence.
Bıktım usandım artık.
J'en ai vraiment assez.
Gardiyanların hücre cezalarını en ufak şeyde kullanmasından bıktım artık.
J'en ai assez que les agents envoient les détenues au trou comme on envoie les enfants en punition dans le coin.
Herkese ne istediklerini, ne yapacaklarını, ne düşüneceklerini söylemenden bıktım!
J'en ai assez de vous entendre dire à tous ce qu'ils veulent, ce qu'ils doivent faire, comment penser!
Çünkü bununla yaşamaktan, yalan söylemekten bıktım usandım.
Parce que ça me rend malade et me fatigue de vivre avec, de mentir.
- Koşmaktan bıktım zaten.
J'en ai marre de courir.
Bu takımı sırtlamaktan ve hak ettiğim takdiri alamamaktan bıktım artık.
Je suis fatigué de supporter ce groupe sans obtenir la reconnaissance que je mérite.
Bu şarkıdan bıktım.
J'en ai tellement marre de cette musique.
Bıktım artık.
Merde. J'en ai vraiment marre.
Lezbiyenmişim gibi davranmaktan bıktım ve bunu daha fazla yapmayacağım.
J'en ai marre de faire semblant d'être lesbienne. Je ne le ferais plus.
- Castor'dan bıktım artık.
- Ça suffit avec Castor!
- Herkesin yedeği olmaktan bıktım.
J'en ai marre d'être un plan B.
Onun çalışmasını izlemekten bıktım.
Je suis fatigué rien qu'à la regarder.
Uzun süredir, bıktım artık.
J'en peux plus, ça fait long!
Bıktım yaa anlamıyor ki.
Elle ne comprend pas!
- Lavon, etrafında parmak ucunda yürümekten bıktım.
J'ai fini de prendre des pincettes avec toi.
Ve doğrusunu söylemek gerekirse, onu kovalamaktan artık bıktım.
Et, très honnêtement, je commence à être fatigué de le pourchasser.
Başkaları tarafından kaderimin hükmedilmesinden bıktım artık, insanlar bana ne yapıp ne yapmamam gerektiğini söylüyorlar.
Je suis fatigué que mon destin soit décidé par d'autre, me disant ce que je peux faire ou ne pas faire.
Bıktım, Rae.
J'en ai assez Rae.
- Korkmaktan bıktım.
- J'en ai assez d'avoir peur.
İnsanları kaybetmeye bıktım, sadece?
Juste marre de perdre des gens.
Ama aynı sayfayı tekrar tekrar okumaktan bıktım.
J'en ai eu assez de relire toujours la même page.
Anne, suçlu gibi arka kapıdan çıkmaktan bıktım usandım artık.
Maman... j'en ai assez de sortir par en arrière... comme un criminel de bas étage.
Bıktım artık, bırakmak istiyorum!
- J'en ai assez! Je veux partir!
Bıktım bu saçmalıklardan.
J'en ai assez.
Eğlence anlayışın bu olabilir ama senin pisliklerini temizlemekten bıktım.
C'est peut-être l'idée que tu te fais du fun mais j'en ai marre de réparer tes conneries.
Sizin Fae ve kan yemini zırvalıklarınızdan bıktım!
J'en ai marre de vous Fae et de vos conneries de serments!
Bana sürekli kızmasından bıktım artık.
Je suis à bout, il me déteste.
Bu manyak serüvenlerden bıktım!
J'en ai fini avec ces aventures de dingue!
Rick'le gittiğimiz serüvenlerden bıktım artık.
J'en aie marre de vivre des aventures avec Rick.
Bundan cidden bıktım.
J'en ai ras-le-bol.
Değer vermekten bıktım.
Et j'en ai fini de me soucier de toi.
Ben beklemekten bıktım.
Je suis fatigué d'attendre.
Ailemi hastanelerde ziyaret etmekten bıktım.
Je suis fatiguée de visiter les membres de ma famille à l'hôpital.
Sahada senin sözünün geçmesinden bıktım.
J'en ai assez de te laisser gérer le terrain.
Bıktım artık.
Te défendre?
Bıktım artık, Wendy.
J'en ai fini, Wendy.
Lanetlerden bıktım, Sonsuza kadar yaşamaktan bıktım, Kızlarımın ölüp gitmesinden bıktım.
J'en ai marre des malédictions, J'en ai marre de vivre pour toujours, et j'en ai marre de regarder mes filles mourir.
Değer görememekten bıktım artık.
J'en ai marre d'être prise pour acquise.
Herkesin beni şey gibi göstermesinden bıktım...
J'en ai marre que tout le monde me fasse passer pour une sorte de...
Çok yoruldum ve her şeyden bıktım.
Je suis si fatiguée. Et j'en ai marre de tout.
Senden ve bana sorunlarımdan bahseden herkesten bıktım artık.
J'en ai marre de toi et de tous les autres qui me disent ce que je fais.
Ona dersini vermeye çalışmaktan bıktım.
J'en ai marre de lui apprendre cette leçon.
Ve yağmur birikintisinde büyük bir balık olmaktan bıktım.
Et je suis lassée d'être le gros poisson dans la mare.
Bugün de ben kötü olmaktan bıktım artık.
Eh bien aujourd'hui, j'en ai marre d'être mauvais.
Galvanizli çelikten bıktığı için şu an çinko kaplı bir çatımız var.
Nos toits sont en zinc car il ne supportait plus l'acier galvanisé.
Sanırım sürekli korkmaktan bıktılar.
Je pense qu'ils sont juste... fatigués d'avoir peur tout le temps.
Alıştırmalarını duymaktan bile bıktığımda aynı şey defalarca kez çalındığında bile bir daha duyarsam kulak zarımı deldirmek istiyorum.
Même quand j'en ai marre de l'entendre répéter la même chose encore et encore, et que si je l'entends encore une fois, je crèverais mon propre tympan.
Bıktım artık.
Je suis fatiguée de ça.
Bıçak çıktığı zaman zor kısım bitmiş demektir.
Et une fois le couteau sorti, La partie difficile est terminée.
Bayan Duncan seni liderlik komitesine başkanlık etmesinden konuşurken bıktırdı mı?
Mrs Duncan me tient la jambe pour qu'elle préside le Comité de Direction.