Garipti traducir francés
994 traducción paralela
Az önceki şu S.O.S. mesajı çok garipti.
Etrange, ce S.O.S.
Dekor çok garipti.
Il y avait un drôle de décor.
- Kesinlikle çok garipti.
C ´ était très croustillant!
Gün içinde sokağa çıkınca erkekleri görmek garipti.
C'était étrange de sortir dans la rue et d'y trouver les hommes la journée.
Kurşunun açısı garipti.
L'angle de la balle.
Bu şekilde düşüncelerimin içine girmesi oldukça garipti.
Il avait interrompu mes pensées de façon étrange.
Söylemeliyim ki bu çok garipti.
C'était très embarrassant.
- Çok garipti doktor.
- C'est drôle, docteur.
Bu sabah mutfakta çok garipti. Hepimiz garip davranıyoruz, fakat hiç kanıt bulamadım, hiç iz bırakmamış.
Comme nous tous, mais rien ne le corrobore.
Mekânı gündüz gözüyle görmek biraz garipti.
Un peu étrange de voir l'endroit lejour.
Garipti.
C'était fou.
Davranışları çok garipti.
Elle était très virulente.
Fakat bu da pek garipti, çünkü vakit
C'était curieux car c'est inouï...
Çok garipti. Konuşmak istedim ama yapamadım.
C'était étrange, je ne pouvais pas articuler.
Haklıydın. O garipti.
il était étrange.
Aslında garipti.
C'était drôle.
Garipti, bazen Fransızlar nedeniyle şampanya içiyorduk... bazen ise Almanların yüzünden toz toprak yutuyorduk.
C'ètait bizarre. Un jour, champagne offert par les Français, le lendemain, poussière offerte par les Allemands.
Evet, oldukça garipti.
- Ouaipe, comme un truc de fantôme.
Ne olduğunu bilmiyorum ama en az mezarlıkta olan bitenler kadar garipti.
Quoique ce soit, c'est pas plus bizarre que tout ce qui se passe dans ce cimetière.
Belirli bir şey yok, sadece garipti.
Rien de précis, simplement des choses bizarres.
- Çok garipti. - Sadece Pheno-barbitol.
Ce n'était que du phénobarbital.
Wilbur her zaman biraz garipti.
Wilbur a toujours été bizarre.
Bu gerçekten garipti.
Aujourd'hui, devant moi...
Duruşmam o kadar garipti ki saatler süren sorgulama o kadar korkunçtu ki kaskatı kesildim.
Mon jugement était si grotesque et mon interrogatoire si horrible que j'étais sous le choc.
Cok garipti.
C'était bizarre.
Ve bu çok garipti, çünkü sanki babam ölmüştü ve ölürken bir yumurta gibi bu çocuğu yumurtlamıştı.
C'était tellement bizarre. Comme si mon père était mort et, en mourant, avait pondu cet enfant, comme un oeuf. Vous y croyez?
Çok garipti.
C'était bizarre.
Pruva dizaynı bir garipti.
La proue de ce navire m'a paru étrange.
O kadar garipti ki. Asla unutmadım.
C'était si terrifiant que je n'ai jamais pu l'oublier.
Çok garipti, Jim. Kendisi gibi değildi. Çok gizemli konuştu.
Je l'ai trouvé bizarre, très énigmatique.
Çok garipti.
Il était bizarre.
Gerçekten çok garipti.
C'était vraiment bizarre.
Bana olan şeyler çok garipti. Eski hayatımdan kimseyle paylaşamayacağım kadar garip.
Ce qui m'arrive est trop étrange pour être partagé avec ceux qui faisaient partie de ma vie d'avant.
- Molly, adam garipti! - Evet
- En tout cas, il était bizarre.
Aylar boyunca, ailesinin tek bildiği, Tibet gibi tuhaf yerlere seyahat ettiği oldu ki bu da garipti çünkü karısını ve çocuğunu severdi.
On savait seulement qu'il voyageait dans des endroits comme le Tibet.
Onunla son konuştuğumda biraz garipti, "Seni sonra ararım, bebek," dedi.
La dernière fois, c'était du genre : "Je te rappelle, bébé."
Her ne kadar sadece bir insanın hikayesi olsa da... kültürümüzün bütün temalarını içeriyordu- - kahramanlık, arzu, bu tür şeyler- - ama dönüp tekrar baktığınızda, gerçekten çok garipti.
Quoique ce fut l'histoire d'un seul homme... tous les thèmes de notre culture étaient présents... L'héroïsme, la volonté et tout ça... Quand on y repense... c'était assez étrange.
Bu acil vakayı ilk duyduğumda... diğerlerinden farklı bir şey düşünmemiştim... Onunla ilk karşılaşmam da... biraz garipti. Çünkü onu doktorlardan biri sanmıştım.
Quand je venais d'apprendre pour ce cas urgent... je ne l'ai rien trouvé d'étrange... mais quand j'ai posé les yeux sur lui... c'était un peu étrange... parce que je l'ai pris pour un docteur.
Garsonun sana bakış tarzı bir garipti.
- Tu as vu comment le garçon t'a regardé.
Çok garipti. Yine de, direksiyonun başında oturuyordum.
J'ai même été surpris, car au fond j'étais toujours au volant.
Karanlıkta hastanede dolaşıyor olmak garipti.
C'était étrange de traverser l'hôpital dans le noir.
Evet, gerçekten çok garipti.
Voilà, c'est ça. Bravo. C'est nul le saut en parachute.
Aslında hiçbir zaman anlayamayız ama, rüyanın parçalarının doğru çıktığını görmek çok garipti.
On ne saura peut-être jamais pourquoi, mais les parties de votre rêve coïncidaient.
Bilemiyorum. Benim için çok garipti.
Je ne sais pas, c'est bizarre.
Biraz garipti.
Un cri.
- Çok garipti Bir Numara.
Un seul de nos phaseurs peut anéantir leur régiment.
Margaret kötü değildi. Sadece biraz garipti.
Margaret n'était pas mauvaise.
Dün çok garipti.
Hier, tu étais si bizarre.
O bugün çok garipti.
Aujourd'hui, elle est insupportable.
Garipti.
Elle était drôle.
Oldukça garipti.
Alors il y avait quelque chose?