Gemi traducir francés
9,941 traducción paralela
Seni evlilik yıldönümümüzde çıkacağımız gemi gezisine davet etmek için aramıştım.
Je t'appelle pour t'inviter...
- Gemi kuralları.
C'est le règlement...
Herkes gemi gezisini ne kadar harika planladığından bahsediyor.
Tout le monde parle de la façon dont tu as planifié cette croisière.
Gemi karadan ayrıldı.
Sir, le navire est en marche...
Babam gemi kaptanıydı.
Mon père était marin.
Bir gemi kaptanıydı.
Il était marin.
O gemi çoktan kalktı.
On à loupé le coche.
Bu gemi çoktan kaybedildi.
Le bateau est déjà perdu.
Ben gemi patlayana kadar mümkün olduğunca duracağım.
Je vais attendre le plus possible avant d'exploser le bateau.
Gemi ele geçirildi.
Le bateau a été pris.
S.H.I.E.L.D.'ın operasyonları bu gemi ve Coulson'ın üssüyle sınırlı değil.
Le vaisseau et la base de Coulson ne sont pas l'étendu complète des opérations du SHIELD.
- Gemi nereye gidiyor?
Où va le bateau?
Alaska'ya... gemi ile.
en Alaska... sur un bateau.
Gemi adaya mı oturdu?
Un naufrage sur une île?
Balastları toz incelerden ve ambarında tek boynuzlu at boynuzu olan gemi.
C'était un navire avec des perles pilées pour ballaste... Et des cornes d'ivoire dans sa soute.
Gemi indi.
Le vaisseau a atterri.
Raza. Bu gemi.
Ce vaisseau!
- Başka bir gemi.
Un autre vaisseau.
Size doğru gelen bir gemi var.
Des ennuis se dirigent vers vous.
Ama gemi hala tam faaliyette değil.
Mais ce vaisseau reste loin d'être totalement opérationnel.
- Gemi, yerinde değil.
Le vaisseau. Il n'est pas là.
Şu an benim ait olduğum yer o gemi.
Pour moi, en ce moment, je pense que ma place est sur le vaisseau.
Daha önce size söyleme şansım olmadığı için üzgünüm. Gemi ile yüzey bağlantısına aracı sokma riskini alamazdım.
Désolé, je n'ai pas eu l'occasion de te le dire avant, je ne voulais pas risquer d'être intercepté par une communication
TV kanalı bir gemi gibidir.
Une chaîne TV, c'est comme un navire.
Gemi üç hafta sonra kalkıyor.
Le navire part dans 3 semaines.
Okyanusta yaklaşık 3 milyon gemi enkazı var.
On estime qu'il y a trois millions d'épaves dans l'océan.
Gemi enkazlarını seviyor.
Il aime les épaves.
- Gemi enkazında altın bulmuşlar.
Ils ont trouvé de l'or sur l'épave.
Gemi âlemine aşinayım.
J'ai de l'expérience dans le monde nautique.
Gemi enkazı ne durumdaydı neden battığını söyleyebilir misin?
Comment était l'épave, pouvez-vous dire pourquoi il a coulé?
O kadar cüretkar olsam farklı bir sorgu taktiği kullanırdım gemi enkazıyla haritaya odaklanırdım.
Si je peux me permettre, je voudrais proposer une autre piste, en se concentrant sur l'épave et sur cette fameuse carte.
- Ama gemi önemli.
- Mais le navire est important.
O gemi 200 senedir okyanusun dibindeydi.
Ce navire est resté au fond de l'océan pendant 200 ans.
200 senelik bir gemi enkazından kalmalar.
Ça vient d'une épave vieille de 200 ans.
Rick'in bulduğu gemi enkazında bulunmuş.
Il était sur l'épave découverte par Rick.
Margo bağışını gazetede okuyunca seni gemi enkazıyla ilişkilendirmiş.
Quand Margo a appris pour votre don dans le journal, elle a fait le lien entre vous et l'épave.
İnanılmazdır ki, kuzeye kadar gitmişler gemi nihayetinde batınca özgür topraklara kaçmışlar.
Par miracle, ils ont pu aller au nord, et quand le navire a fini par couler, ils ont rejoint la terre ferme.
Venedik 200 gemi veriyor.
Venise promet 200 galères.
- Birlik ve gemi sayılarını yüzbaşı ya da daha üst rütbeli bir askerden duyduğun her şeyi.
Le nombre de soldats, de navires. Tout ce que vous entendez d'un Capitaine ou plus haut gradé.
Burada New York'un adam, gemi sayısı ve savunma detayları var.
La liste des troupes, navires et défenses de New York.
Sağ tarafta cevap vermeyen, tanımlayamadığımız bir gemi var.
J'ai un vaisseau non identifié à tribord refusant de répondre.
Gemi enkazı gibi duruyor. Bir ceset değil, efendim.
On dirait une épave, pas un corps.
Gemi doksanlarda bulundu. Gümüşün hepsi değil ama.
Le bateau a été découvert dans les années 90, pas tout l'argent.
Booty Hauls, gemi enkaz gezisi servisinden.
Service de sauvetage "Booty Hauls".
Sadece bu düşük seviye emirler yüzünden, gemi olmadan Eski Kasaba'nın altını üstüne getirdim, döküntüleri aramaya mecburum.
C'est que ces contrats de bas niveau me font courir partout dans Old Town. Et sans vaisseau, je suis coincé à chasser les résidus.
Her gün bir sürü kamyon ve gemi Baltimore'a gelip tedaviyi alıyor ve halka dağıtıyor.
Chaque jour, camions et bateaux arrivent à Baltimore pour prendre des doses et les distribuer à la population.
Güneye gittiğinizi duyunca bir gemi bulup denizden gitmek daha iyi olur dedim.
Oui, quand j'ai entendu que vous vous dirigiez vers le sud, Je pensais faire du stop, y aller par la mer.
Sanırım yeterince gemi ve deniz havası aldık.
Je crois que nous avons vu assez d'eau et de bateaux.
İkinci dünya savaşında İngiliz gemi komutanları eşleri ve çocuklarını Londra'da sığınaklarda bırakıp denizlere açıldılar ve yıllarca naziler ile savaşmaya gittiler.
Pendant la deuxième guerre mondiale, les capitaines de la marine anglaise ont mis leur femme et leurs enfants dans des bunkers à Londres et sont repartis sur la mer pour combattre les Nazis pendant des années.
- Ama gemi hareket etti.
Oui, mais le navire est en marche...
Gemi vurulduğunda hareket edin biraz.
Vous devez bouger quand le vaisseau se fait toucher.
gemiye hoş geldiniz 43
gemici 18
gemiye 20
gemide 24
gemiler 24
gemiyi terk edin 30
gemim 22
gemiye hoş geldin 19
gemiye hoşgeldiniz 18
gemici 18
gemiye 20
gemide 24
gemiler 24
gemiyi terk edin 30
gemim 22
gemiye hoş geldin 19
gemiye hoşgeldiniz 18