Gozler traducir francés
2,742 traducción paralela
Kendime öyle şeyler yaptım ki tatlı, tecrübesiz gözler görmemeli.
Je me suis fait des choses que tes jeunes yeux ne devraient pas voir.
Kederli gözler için bir görüntüsün.
Ça fait plaisir de te voir.
Gözler sınırın üstünde.
La frontière attire l'attention.
Dağdaki Gözler.
Les Yeux sur la Montagne.
Ucuz bir takım kokan bir nefes ve yorgun gözler.
Le costume pourri, la mauvaise haleine, les yeux gonflés.
O sarhoş edici gözler.
Ce regard est ennivrant...
Büyüleyiciler. O sarhoş edici gözler.
Ton regard est ennivrant...
Büyük kahverengi gözler, titreyen dudaklar onlara hayatımızın nasıl karardığını anlattığımda inan bana, öderler.
Grands yeux bruns, lèvres frémissantes. Quand je leur aurai dit que notre vie est en morceaux, ils paieront. Non, Susan.
Hayal ettiğimizden daha tanıdık bir dünya gözler önüne serildi.
Le monde qu'elles révèlent paraissait plus familier que ce qui avait été imaginé.
Ayrıca ne giyeceğinin bir önemi yok. - Çünkü bütün gözler burada olacak.
En plus, tes vêtements seront pas importants, car les yeux seront rivés sur moi.
Mağazanın içinde kalıp kapıları gözler ve arkamızı kollarsan gözüm arkada kalmaz.
Je me sentirais mieux si tu nous couvrais.
Ve ah o gözler.
Avec ses yeux.
Ancak tüm gözler, tüm karşıt görüşlere rağmen beklenmedik bir şekilde toplantıya gelip Cenevre'deki günün yuvarlak masa toplantısında mavi enerji olarak adlandırdıkları hediyeyi takdim etmeyi uman Ziyaretçilerin başkomutanı Anna'nın üzerinde.
Mais tous les regards seront tournés vers le Haut Commandant V, Anna, qui est arrivée de manière impromptue, espérant pouvoir présenter leur technologie avancée connue sous le nom d'énergie bleue comme cadeau, à la table ronde d'aujourd'hui à Genève.
Kaçırılan gözler, cebe atılan yiyecekler ve sıcak bir günde kalın giyinen adamlar belanın yaklaştığının göstergesidir.
Les yeux qui se détournent, la bouffe qui s'accumule... et les types en gros manteaux malgré la chaleur... indiquent que des ennuis se préparent.
O gözler ve İngiliz aksanı...
Ces yeux, cet accent britannique.
Süper gözler.
Super les yeux.
Kafamdan atamadığım tek şey o gözler.
Une chose que je n'arrive pas à oublier... ces yeux.
Heterokromi. Mavi ve kahverengi gözler.
Hétérochromie.
Gözler kapalı.
Fermez les yeux.
Gözler temas etti sonunda.
Les passagers pour le vol de 17 h 30 peuvent embarquer actuellement. Et contact.
Saçlar, gözler.
Regarde tes cheveux, tes yeux.
Parlak gözler istiyorum.
Je veux... que mes yeux brillent.
Tüm gözler de onun üstünde.
- Il est le centre de l'attention.
Açılan gözler korkunun ifadesi.
Yeux écarquillés : peur.
Ruhsal seviyede gözler ürkütücüdür, Shawn.
L'oeil fait peur d'un point de vue psychologique.
Hayır, "Gözler asla yalan söylemez."
Non, mais les yeux ne mentent jamais.
- Ama o gözler bana bakıyor.
Mais ils me regardent.
Gezegenin aydınlatması iyiyse, gözler nerdeyse garantidir.
Les proies animales tendent à avoir leurs yeux sur chaque côté de leur tête leur permettant ainsi de surveiller d'éventuels prédateurs.
Söyleyin, böyle gözler gördünüz mü hiç?
Avez-vous déjà vu un tel œil?
Gözler papyonda. Bana bak.
Regarde ma cravate... regarde-moi.
Gökyüzündeki bu gözler kişisel özelimize leke düşürmeyecekmi?
Est-ce que ces yeux armés dans le ciel représentent une intrusion de plus dans la vie privée des gens?
- Saçlar, gözler, bakış, hiçbir şeye benzemiyor.
Les cheveux, les yeux, ça me ressemble pas.
Gözler ve dil, öldükten sonra kesilip çıkarılmış.
L'excision des yeux et de la langue a été faite post-mortem.
Kayıp gözler ve dille bir mesaj gönderilmeye çalışılmış.
L'absence des yeux et de la langue était pour faire passer un message.
Kayıp gözler, dil. Altın rengi mumlar, dinî heykeller.
Il y avait l'absence des yeux et de la langue et les bougies dorées et les icones.
Ufak tefek, büyük gözler... Roswell piliçleri gibi görünür.
Taille moyenne, grands yeux, ressemblant à cette fille dans Roswell.
Değiştirilemeyecek tek şey gözler arasındaki boşluktur.
Ce qui est inaltérable, c'est l'écart entre les yeux.
Şu anda gözler organizasyonun üzerinde.
L'organisation est trop surveillée pour l'instant.
Tüm bu "deli bakan gözler, dar elbise"
Le coup des yeux de biche, la robe moulante...
Gözler ve dil burada çıkarılmış.
Ablation des yeux et de la langue ici.
Gözler ve dil çıkarılmış.
Excision des yeux et de la langue.
Gözler üstünde.
Je la coince, compris.
Yılan gözler.
Le 2 sort.
Hadi ama, Andy. Gözler senin üzerindeydi. Hadi, Andy.
- Allez, tu étais la star.
Bu olayda gözler bizim üstümüzde.
Nous avons eu beaucoup de regards posés sur nous sur celui-ci.
" Parlamentodaki hayat yalın ve keskin bir biçimde gözler önüne seriliyor.
" Une description sarcastique des politiques à Christiansborg.
Dedektif... Olayların her zaman tüm çıplaklığıyla gözler önüne serilmediğini bilecek kadar tecrübelisin.
Inspecteur, vous êtes ici depuis assez longtemps pour savoir que les situations ne sont jamais simples.
Tüm gözler buraya odaklansın.
Regardez-moi, je demande votre attention.
Gözler buraya millet!
Par là.
Doğru, mesela senin de gözler arası mesafen çok fazla.
Et vos yeux sont écartés entre eux.
Benim gözler arası mesafem çok mu fazla?
Mes yeux, écartés?
gözlerin 80
gözler 83
gözlerim 122
gözleri 78
gözlerini 24
gözlerini kapat 165
gözlerime bak 89
gözlerime inanamıyorum 72
gözlerimin içine bak 58
gözlerinde 19
gözler 83
gözlerim 122
gözleri 78
gözlerini 24
gözlerini kapat 165
gözlerime bak 89
gözlerime inanamıyorum 72
gözlerimin içine bak 58
gözlerinde 19