English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ G ] / Gül

Gül traducir francés

2,548 traducción paralela
Gül topluyordum.
Je cueille des roses.
Her gül ellerinde olsaydı bu küçük elin yerine geçmek isterdi.
Chaque rose serait cette petite main si elle le pouvait.
Her yıl, bu günde, ayrı hayatlarımızda, bir gül kopar.
Chaque année... ce même jour, tous deux, chacun de notre côté... cueillerons une fleur d'églantier.
Gül bakalım, yelelerin uçuşa uçuşa gül.
A t'en décrocher la crinière!
Gül Baba yakın mıdır?
Gül Baba, c'est près d'ici?
Orası Gül Baba.
C'est Ià Gül Baba.
Gül Baba'da yaşıyormuş, öyle dediler.
Il vit à Gül Baba dit-on.
Gül Babadaki ev.
Et la maison à Gül Baba?
Gül Baba diye bir yer var. Oraya gidiyorum.
Je vais à un endroit nommé Gül Baba.
- Gül Baba bu taraf mı?
- C'est par là Gül Baba?
Gül Babaya doğru.
Vers Gül Baba.
- Gül Baba orası mıdır?
- C'est Ià Gül Baba?
Ve bir adet kırmızı gül getir.
Et apporte une rose rouge.
Tamam. Bir adet kırmızı gül. Tam istediği gibi.
Elle a dit : une rose rouge.
Tanışalı 33 gün olduğu zaman onun için bir adet kırmızı gül satın al.
Au 33ème jour de votre rencontre, offre-lui une rose.
- Vay be! - Evet, ben en küçükleriyim bu yüzden beni el bebek gül bebek yetiştirdiler.
Oui, et je suis le plus jeune, alors je suis pourri gâté.
Budin Paşa'sı için gül bahçesi resmi yapacaktı ama bu portre karşıIığında, Ferenc onu bırakacağına söz verdi.
- Approche. Il aurait peint avec des roses vénitiennes pour le Pacha de Budin, mais maintenant, Madame, il peindra votre portait.
İstediğin kadar gül. Sana bunu kanıtlayacağım.
À t'en décrocher la crinière!
"Gül Geçidi" ile "Da Vinci Şifresi" karışımı bir şey.
Imagine la Fete du mimosa avec l'intrigue du Da Vinci Code.
Gül sen gül!
Arrête de sourire, gros con.
Durma, gül haydi.
Allez-y, vous gênez pas.
- Durma. Gül hadi.
Vas-y, défoule-toi.
Bir demet gül ve sadece balolarda takabileceğin adi bir taç.
Disons un bouquet de roses et une couronne ridicule que tu ne sors qu'à ce genre d'occasions.
Bu ilkel iletişim aracıyla aradığım için özür dilerim ama gemimi gül bahçenize indirseydim ya da ofisinizde hologram olarak belirseydim ırkımız hakkında ne düşünürdünüz?
Excusez-moi pour ce mode de communication primitif, mais si je devais poser mon vaisseau dans votre jardin, ou apparaître en hologramme dans votre bureau, que penseriez-vous de nous?
Gül bahçesinde çay partisi iptal desene.
Adieu la causette dans le jardin.
Kırmızı halı, gül buketleri Sahne arkasında bekleyenler
Tapis rouge, bouquets de roses Les fans en coulisses
Gül bakalım, kendi işlerini idare etmeye çalışan bir kadınım ben sadece.
- Ha ha, rigole, essaie un peu d'être une femme qui est son propre patron...
Gelin, damadın gözlerini kamaştıracak bir kıyafet giymişti. Gelini havadan yağan gül yaprakları altında görünce büyülendi.
La mariée portait une robe qui brillait tel les yeux du marié alors qu'il l'a regardait s'avancer sous une pluie de pétales de roses.
- Sahi mi? - Hadi gül biraz.
Embrasser c'est aussi tromper,
Ertesi gün onu gördüğümde ayaklarına bir kamyon gül döktüm ve bu yeterli değilse ertesi gün dünyadaki bütün güllerle döneceğimi söyledim.
Quand je l'ai vu le jour suivant... j'ai vidé un camion de roses à ses pieds... et je lui ai dis que si ce n'était pas assez, je reviendrai le jour suivant avec des roses du monde entier.
- Gül yaprakları üzerinde duruyordu smokin giymişti. - Diz çökmüştü.
- A genoux.
- Evet, gül gül öldüm.
Oui, rigolo, rigolo.
Kocaman gül. - Peki başkana mesajınız nedir?
Un message pour le Président?
Anan gül baban şeker nereden çıktın gülbeşeker?
Bob est votre oncle! Fanny est votre tante! Voici votre tante Fanny.
Şimdi de gül de göreyim.
- Bon sang! - Ce n'est plus si drôle, hein?
Gül!
Souris.
Gül ağacından yapılma çok pahalı bir tabutun içinde yerin 2 metre altına gömülmek üzere.
Il est dans une caisse en bois de rose hors de prix... qui va finir six pieds sous terre.
Gül paskalyası için anneminkileri takacağım.
Bientôt, pour la Pentecôte, je vais avoir celles de maman.
Klara'yı zayıflatıp ateşini yükselten ve hepimizi korkutan bayılma olayından bir kaç gün sonra at arabasını yeniden ödünç alabilmek için Gül paskalyasının arifesinde kâhyayı görmeye gitmiştim.
Après l'évanouissement de Klara, qui nous avait effrayés et l'avait laissée affaiblie et fiévreuse, j'allai chez le régisseur la veille de la Pentecôte pour lui emprunter à nouveau la voiture.
Evliliğimiz bir gül bahçesi olmadı.
Notre mariage n'a pas été un jardin de roses.
Gül-akasya kokusu.
C'est l'acacia rose.
Tabii, tabii, gül bakalım bana.
C'est ça. Riez.
Gül bahçesinde saklanıyor olabilir mi?
Cachée dans la roseraie?
Bir sırt çantası birkaç kağıt, bir dosya, bazı notlar bir gül.
Un sac à dos, des papiers, un dossier, des notes, - Une rose.
- Bir gül mü?
- Une rose?
Evet, gül.
C'est ça, ris!
Peki. Gül.
C'est ça, ris!
- Evet, gül bakalım, pislik torbası.
Si jamais tu reviens ici, et que t'essaies de m'intimider, devant mes enfants et ma femme, ce sera une grosse erreur. Ouais, ris donc, espèce de sac à merde.
- Hayır. - Hadi gül bakayım.
Que tu trompes 40 ou une fois ça reste tromper.
Ne derse gül.
Rire de ses blagues.
Pekâlâ, gül bakalım dallama herif.
C'est ça, fous-toi de ma gueule, petit con.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]