English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ H ] / Hattâ

Hattâ traducir francés

55 traducción paralela
Dahası, bu pagan kadının, sarayda kalmasına izin veriyor,... hattâ, ona kendi özel odasının yanında, bir yer bile verdi.
Pire, il est allé jusqu "à faire venir cette païenne au palais pour l" installer dans un appartement près de ses propres chambres.
Hattâ sizin fotoğrafınız bile var.
Il y a même une photo de toi. Regarde.
Bana sorarsan, bir amatör işi, hattâ çok çocukça.
A mon avis c'est un débutant, c'est carrément puéril.
Hattâ bir kahve bardağında da.
Et aussi sur une tasse de café.
Hattâ bazen onlar gibi oluruz.
Et parfois dans les gestes.
Hattâ bana Başkomiser bile dediler!
Ils m'ont appelé "colonel"!
Genç, yakışıklı ve hattâ devrimci biri.
Il est jeune, beau et c'est un révolutionnaire.
Hattâ, hava nasıldı bile kayıtlı! Bakalım, ( W ) de ne var?
Ces livres de compte ressemblent à ceux de l'oncle Louie.
Kocanızın ismini bilmediğini iddia etti ve hattâ kitap kabındaki resmine bakmak bile istemedi.
Il a prétendu ne pas le connaître, et n'a même pas regardé sa photo.
Şimdiye kadar pek çok kere gitmemi, hattâ defolmamı söylediler.
Jusqu'ici, on m'a dit de me tirer, de ficher le camp et de partir.
Hiçbir sendika örgütleyicisi, hattâ hiçbir sendika üyesi bu fabrikanın duvar ve parmaklıkları arkasında on yıldan fazla kalmadı.
Aucun syndicaliste, aucun ouvrier syndiqué, n'a mis les pieds dans cette usine en plus de 10 ans.
- Hattâ bir gün maçta bile değilken çok tatlı bir kız gördüm ve kendimi yedek kulübesinin merdiveninden attım.
Un jour, je ne jouais même pas, et il y avait une vraie beauté. Alors je me suis jeté dans l'abri.
Hattâ içimden bir ses az sonra o kadının ayaklarının yerden kesildiğine şahit olacaksın diyor.
D'ailleurs, je crois que tu vas la voir se faire emballer par un gars.
- Hayır, hattâ aksi oldu.
- Non, au contraire.
Hattâ bazen onlar da katılıyor.
Il leur arrive même de se joindre à moi.
Hattâ bir gece aruz veznini ruhsatsız kullanmakla suçlanmıştın.
Je me souviens du soir où tu as fait des quatrains sans permis.
... bir işim olmayabilir. Bir geleceğim de olmayabilir. Hattâ sırtımdaki bu çarşaf hariç hiçbir şeyim olmayabilir.
Je n'ai peut-être pas de travail, ni d'avenir, ni rien, à part ce drap sur le dos,
Hattâ şu anda bana çok iyi gelebilir.
Ca me ferait du bien.
Şiir yazdırıyor, oyun oynatıyor, hattâ seçim ve spor sonuçlarıyla ilgili tahminler yaptırıyor.
des poèmes, des jeux, même des prédictions. Les élections, le sport. Intéressant.
Hattâ bir keresinde taraf bile tuttum.
Il m'est même arrivé de prendre parti.
Delice hattâ mantıksız gelecek biliyorum ama elimde değil Sam, dün gece vakti geldiğinde benim nerede olduğumu merak etmiş olmalı.
Et je sais que c'est fou et absurde, mais... je ne peux m'empêcher de penser que quand son heure est venue, elle a dû se demander où j'étais.
Hattâ bazen, onlardan biriyle beraberken kalabalığın tezahüratını duyar gibi olurum.
Parfois, quand je suis avec l'un d'eux, j'ai l'impression d'entendre la foule nous acclamer.
Hattâ bu akşam bir tanesi bana asılmaya çalıştı.
L'un d'entre eux m'a fait des avances.
Hattâ hiç ilgilendirmez, ama ofiste çalışanlardan bâzıları,... Bayan Hayes ve sizin aranızda özel bir şeyler olduğunu düşünüyor.
Ça ne me regarde sans doute pas, mais... Certains des employés, au bureau, pensent qu'il y a peut-être quelque chose de personnel entre vous et Mlle Hayes.
Hattâ... onu bile.
Y compris lui.
Benim makyaj malzemelerim, kıyafetlerim, ayakkabılarım ve hattâ iç çamaşırlarım bile.
Mon maquillage, mes pulls, mes chaussures, mes culottes.
Hattâ burada.
Il est là.
Hattâ onu ve adını onurlandırmak için daha fazla şey yapılması kanaatindeyim.
Toutefois j'ai manqué aux valeurs de cette cour en ne la condamnant pas, la principale règle pour faire honneur a son nom.
Hattâ buna kendisinin bile inandığından şüpheliyim.
Je me demande s'il le pense lui-même.
Hattâ belki de öldüğümü.
Peut-être même mort.
Hattâ basit bir Bedevi bile çölün ortasında, bunu bir jeneratörle çalıştırabilir.
Même un simple bédouin peut la faire marcher avec un générateur en plein milieu du désert.
20 akşam yemeği belki, ve hattâ bir-iki de öğle yemeği.
Même avec quelques déjeuners.
Hattâ bunu söylediğin sırada senin yanında olurdum.
Je me vois bien à vos côtés.
Hattâ mucizeydi.
C'est ni plus ni moins qu'un miracle, putain.
Evet, yapabiliyor. Hattâ en karmaşık türleri bile.
C'est vrai, et même des opérations compliquées.
Masaj, süper öğle yemeği ve hattâ şifalı su havuzu bile varmış.
Massages, repas excellents, et ils ont même une piscine thérapeuthique.
Hattâ...
- Ou même...
Şu kız var ya, Sugar, ondan hoşlanıyorum, hattâ bu bir saplantı haline geldi..... ve eğer onu becermezsem, patlayacağım.
OK, il y a cette fille, Sugar, que j'aime bien, que j'aime vraiment bien, je pense qu'on peut dire qu'elle m'obsède, en gros si je la baise pas vite,
Hattâ bunun için düğün albümüz üstüne bahis bile tutuştum.
Je t'ai même regagné après avoir perdu notre album de mariage dans un pari.
Tüm salaklar bana karşı yarışacak hattâ Disco Stu bile.
Mon Dieu, tous le crétins de la ville, en plus de Disco Stu vont se présenter contre moi.
Ejderhaların görüldüğünü hattâ dövüştüğünü duydum ya... Bizi tehdit eden bu alacakaranlık daha da derin.
Si les dragons se montrent et même s'entre-dévorent, serait-ce que le crépuscule nous menace?
Hattâ dört yıl önce kızarkadaşımı savundun.
Vous avez même défendu ma copine, il y a 4 ans.
Hattâ iki tane.
Peut-être deux.
Hattâ o yüzden buradayım.
Et un peu pour ça que je suis ici.
Hattâ şu anda onu izliyorum.
Je l'ai sous les yeux.
Hayatımı bu kuruma adadım ben. Benden FBI'ın hattâ devletin bütününün kirlenmiş olduğuna inanmamı mı bekliyorsun? Hepsi değil.
J'ai voué ma vie au FBI et vous espérez que je croie qu'il est corrompu... que tout le gouvernement est corrompu?
3 posta atacağım... 4 hattâ 5!
Je vais éjaculer 3 fois... 4 et 5!
Hattâ kendisiyle tanıştık bile.
Nous l'avons rencontré.
Öylesi bir adam kumarhanelere yavşayan, hattâ onlar için çalışan biri.
Un homme comme lui... qui se pavane dans les casinos, alors qu'il bosse pour eux, en fait.
Hattâ bazen acılı, korkunç bir görev.
Et parfois, une tâche douloureuse et terrible.
Bir ev, mal-mülk, hizmetkârlar, hattâ bir maaş.
Une maison, des richesses, des domestiques - et même de l'argent. Plus qu'ami.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]