Hollandalı traducir francés
574 traducción paralela
Bir Hollandalı'yla evlenmiş. Tanrım, adam onu dövermiş.
Elle a épousé un Hollandais qui la battait.
Senin Hollandalı birkaç güne burada olacak, değil mi?
Le Hollandais ne va pas tarder à arriver, non?
Hollandalı yargıç mı?
Le magistrat hollandais?
- Hollandalılarla sorunun nedir?
- Qu'avez-vous contre la Hollande?
Seni, Hollandalıların yargı yetkisinin olmadığı bir yere götürmek için ne kadar yol gitmemiz gerektiğinin farkındasın.
Savez-vous jusqu'où il faudrait aller pour vous sortir de la juridiction hollandaise?
Herkes gibi, biz de Hollandalı için çalışıyoruz.
Pareil que tous ceux qui travaillent pour le Hollandais.
Şu Hollandalı Van Meer için düzenlenen öğle yemeği için davet.
C'est une invitation pour le déjeuner du Hollandais Van Meer demain.
Eğer buraya gelirsen, konuşman için Hollandalı dostumuzu getirebilirim.
Je crois pouvoir faire parler notre ami hollandais si vous venez en personne.
Aynı Fisher, Hollandalı diplomat Van Meer'in kaçırılması olayını organize edenlerden biriydi.
Il a organisé l'enlèvement de Van Meer, le diplomate hollandais.
Uzakta oluruz. Çevremizdeki tek insanlar Hollandalılar olur.
Nous commencerions une vie nouvelle.
Hollandalı yazar, Cornelius Leyden burada.
J'ai une surprise pour vous.
Kondüktör kompartımanda bir Hollandalı var dediğinde rahat bir yolculuk yapacağımı anlamıştım.
Vous savez, lorsque le préposé m'a dit qu'il y avait un Hollandais dans le train, je savais que j'allais faire un voyage agréable.
1933'te bu bina ateşe verilmişti, bir gariban Hollandalı suçlanmıştı.
L'incendie de 1933 a été mis sur le dos d'un pauvre Hollandais.
Uygun bir şekilde "Kayıp Hollandalı" diye anılan Amerika'nın en ele geçmez madeninde, bulunmayı bekleyen 20 milyon dolar değerindeki sarı metal.
20 millions de dollars du précieux métal jaune qui attendent dans la mine la plus insaisissable d'Amérique, la bien nommée "Le Hollandais Perdu".
O ana dek, Kayıp Hollandalı Madeni'ne anlaşılır bir merak duyan sıradan bir adamdım.
Jusque là, je n'étais qu'un type ordinaire, simplement curieux au sujet de la mine du Hollandais Perdu.
Kayıp Hollandalı Madeni'nin sahibi olan adam.
Le propriétaire de la mine d'or du Hollandais Perdu.
Hollandalı, ha?
Le Hollandais?
Kayıp Hollandalı servet değerinde olmalıydı.
Le Hollandais Perdu devait valoir une fortune.
Bazıları Kayıp Hollandalının gerçek olduğuna inanmıyor.
On raconte que le Hollandais Perdu n'a jamais existé.
Beni ilgilendiren, Kayıp Hollandalıyı bulacağınızdan emin olmanız.
Le fait que vous soyez si sûr de retrouver la mine m'intrigue.
Peralta madenini arıyorum, Kayıp Hollandalı da aynı maden zaten.
La mine Peralta que je cherche et celle du Hollandais Perdu ne font qu'une.
Hollandalının torunu olduğunu söylüyorsun.
Tu prétends être le petit-fils du Hollandais.
- Kesinlikle Hollandalı.
- Bien sûr.
Ne dersin Hollandalı?
Qu'en dis-tu?
- Belki Hollandalıdır.
- Ça doit être un Hollandais.
Evet, ben de öyle dedim ya, Hollandalı.
Oui, c'est ce que j'ai dit, un Hollandais.
Madeni nerede buldun Hollandalı?
Où as-tu trouvé ton filon?
Sahiden Hollandalı mısın?
Tu es vraiment un Hollandais?
Bu Hollandalıdan bıktık bu gece.
J'en ai assez de ce Hollandais pour ce soir.
Sence Hollandalı onu öğrenmiş midir?
C'est incroyable que ce Hollandais ne le sache pas encore.
O Hollandalıyla kırıştırmana müsamaha göstermeyeceğim.
Je ne supporterai plus de te voir avec cet Hollandais.
Selam millet, az önce Hollandalıyı gördüm.
Ècoutez-moi, je viens de voir le Hollandais.
Hollandalı gitti.
Le Hollandais est parti.
- Neyin var Hollandalı?
- Qu'as-tu donc, Hollandais?
Artık emindim, dedemin muhteşem madeni... Kayıp Hollandalıya giden ekspres yoldaydım nihayet. Doğruca oraya gidip... moloz gibi yığılmış altın parçalarını bulacaktım.
Je sentais enfin que j'étais sur la voie royale du Hollandais Perdu, de la fabuleuse mine de mon grand-père, où je trouverais des morceaux d'or empilés comme des débris.
Hayır, sadece iki Hollandalı. Fabrikada...
J'ai deux Hollandais qui m'attendent à l'usine.
Hayır, yolda benim Hollandalıları düşüneceğim.
Attends-moi. Pendant le trajet, je penserai aux Hollandais.
Kim seni rahatsız etti bakayım? İkiz Hollandalının oğlu!
Fils de boucanier!
Bunlar Fransız değil. Hollandalı.
Ce sont des Hollandais.
Uçan Hollandalı'ya başarılı bir cevap. Aziz Peter imzalı.
Répondez que le Flying Dutchman vient d'arriver, signez St Pierre.
Hollandalı bir adam...
Un Néerlandais, euh...
Efsaneye göre Uçan Hollandalı ebediyen denizleri dolaşmakla lanetlendi.
Le doigt mobile écrit, et ayant écrit, Poursuit : ni votre piété ni votre esprit
Tesadüfen, 17. yüzyılda Felemenkçeyle elle yazılmış ilginç bir yazma bulmuştum. Görünüşe göre Uçan Hollandalı'nın itirafıydı.
J'étais tombé sur un manuscrit hollandais du 17 ème siècle qui se présentait comme la confession du Hollandais Volant.
Hazır efsane demişken Geoffrey, şu Uçan Hollandalı da kimin nesi?
Qui est le Hollandais Volant?
- Pek olası değil. Efsaneye göre Uçan Hollandalı yedi yılda bir karaya ayak basıp onu kurtaracak kadını arayabilir.
Selon la légende, il touche terre tous les sept ans pour rechercher la femme qui le rachètera.
Hep şu uçan Hollandalı ve eski efsaneler sohbeti yüzünden.
Cette histoire du Hollandais Volant, ces vieilles légendes... Elle va nager jusqu'au yacht et...
Bu hâlde siz Hollandalısınız.
Vous êtes hollandais.
Bay Van der Zee Hollandalıymış. Ama Uçan Hollandalı değil.
Mais vous n'êtes pas le Hollandais Volant?
Uçan Hollandalı değilsiniz, öyle değil mi Bay Van der Zee?
En tout cas il ne s'envole pas de sitôt.
Sanırım kaderinin o gemideki Nelson ya da Uçan Hollandalı'yla olduğunu hayal ediyorsun.
Qui est le Hollandais Volant?
- Uçan Hollandalı da kim Stephen?
Aucune idée.