English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ K ] / Kadınlar

Kadınlar traducir francés

23,685 traducción paralela
Kadınların tanrı vergisi yetenekleri vardır, sende iz bırakmak gibi.
Les femmes ont le pouvoir inné de marquer un homme.
Çocuklar bağırışırdı, kadınların içi rahatlardı...
Les enfants auraient applaudi, les femmes auraient été soulagées par ma mort,
Eğer bir, iki gün içinde Havana'da oldursam sanıyorum ki duyacağım kalabalıktaki yaşlı kadınların bağırışları ve öfkeli devlet yetkililerinin homurtuları olacak.
Si je suis à la Havane ces jours-ci, je serais entendu par beaucoup d'eux... huée par d'amères femmes dans la foule, grondé par des officiels en colère.
Senin yüzünden dul kalmış kadınlar.
Des femmes ont perdu leur mari par votre faute.
Mary, Bay Pritchard'ın güncel istekleri konusunda sana karşı çıkmak istemem ama onun önceliklerinin listesine göre kanun yaptırımı kadınlar, alkol ve müziğin altında kalıyor.
Mary, je ne veux pas te contredire sur les intentions actuelles de M. Pritchard, mais ma liste de ses priorités place l'application de la loi derrière les femmes, l'alcool et la musique.
Mike'a Titikaka Gölü'nde yaşayan kadınları da sormalıydım.
J'aurais dû demander à Mike pour les femmes du lac Titicaca. Il nous en aurait sorti une bonne dessus.
Çünkü biz güçlü ve bağımsız kadınlarız.
Parce qu'on est des femmes fortes et indépendantes.
"Biz güçlü ve bağımsız kadınlarız."
Des femmes fortes et indépendantes.
Montreal'e giden ve bir anda her şeyleri Montreal olan o kadınlar gibisin.
Tu es comme ces femmes qui vont à Montréal, et tout à coup, on n'entend parler que de Montréal.
Erkekler komik kadınları iğrenç buluyor.
Les hommes abhorrent les femmes drôles.
Şunu bil, diğer kadınlara yardımcı olmayan kadınlar için cehennemde özel bir yer var.
Les femmes qui n'aident pas leurs congénères vont en enfer.
Cyndee'yi severim. Köstebek kadınlar soru cevap kitapçığı aldığımda o da çözmüştü.
J'avais le profil de Cyndee au quiz des femmes taupes.
Gerçekten ne düşündüğümü duymak istemiyor bile bu süper çünkü o eşcinsel bir adamla nişanlı ve onun işi ağlamak ve insanlara köstebek kadınların olduğunu anlatmak.
Elle se fiche de ce que je pense. Elle est comblée : fiancée à un gay, et son boulot, c'est de raconter notre histoire.
Kadınlar biraz çaba görmeyi sever, ama çok fazla değil. Bundan nefret ederler.
Les femmes aiment qu'on fasse des efforts, mais pas trop.
Siz kadınlar en üstü elde ediyorsunuz.
Vos atouts féminins sont... de premier ordre!
Elohim efendimiz, yaptıklarına karşılık olarak senden onların adamlarını, kadınlarını ve çocuklarını öldürmeni istiyor.
Elohim, notre seigneur, a ordonné, en châtiment, que vous anéantissiez leurs hommes, leurs femmes, et leurs enfants.
Hediyelerden etkilenmeyecek tipte bir kız olduğunu söylemiştin ama kadınlar ufak hediyeleri severler.
Même peu sensible aux cadeaux, une femme aime les petites attentions.
Sonra resimlerine bakıp "Tıpkı benim gibi hayatını yaşayan genç kadınlar" diye düşünüyorsun.
Puis tu regardes les photos, tu te dis que c'était juste des jeunes femmes vivant comme moi.
Kadınları.
Des femmes.
Kadınlar tuvaleti.
Les toilettes des femmes.
Yani, tanıştığımız zaman... Bana dediler ki şimdiki kadınlar gibi öyle yanaktan öpüşmeyi sevmiyormuş.
- Eh bien... quand je vais la rencontrer, on m'a dit... qu'elle est pas trop du genre bise sur la joue que les femmes font beaucoup de nos jours.
Kadınların güçlenmesinin bir aracı olarak silahlar.
- Les armes comme instrument de l'émancipation des femmes.
Silahlanma hakkı konusunda bizi kendi tarafınıza çekebilmek için "Kadınlar güvenliğe önem veriyor" gibi bayat laflardan fazlasına ihtiyacınız var.
Il vous faudra plus qu'un discours sécuritaire banal pour nous convaincre de votre opinion sur le Deuxième Amendement.
Kadınlar silah lobisinin kör noktası.
Les femmes sont dans l'angle mort du lobby des armes.
Silah güvenliğinin Amerikalı kadınlar açısından artık temel bir mesele hâline geldiğini görmek için rakamlara bakmak yeterli.
- Il suffit de regarder les chiffres. La sécurité des armes à feu est devenue un enjeu essentiel pour les Américaines.
Bu tip kadınlar sizi mahveder.
Ces femmes-là cherchent à nous détruire.
Yani, bu tip kadınlar kendilerini, Tanrı'nın bir lütfu olarak görürler, Karşısındaki ise bir hiçtir, sadece bir oyuncak...
Ces femmes pensent qu'elles sont un don du ciel et que nous, on est leur jouet.
Kadınlar hakkındaki düşüncesi bu.
C'est ce qu'il pense des femmes.
Genç, şehirli kadınlar.
Les jeunes femmes issues de la diversité.
Genç, şehirli kadınlar.
Issues de la diversité.
Sadece yüzüne bakarak anlamak mümkün, 60'lı yaşlardaki kadınların kocası olabilecek adamlardan 25 yaş kadar küçük.
Il a 25 ans de moins qu'un mari de sexagénaire habituel.
- Kadınlar yönetemez mi sence?
Tu ne penses pas qu'une femme peut diriger?
O kadınlar sadece kuluçka makinesi olabilir.
Ces femmes là-dedans... Elles pourraient être des incubatrices.
Bu da kadınlar için çok çekici bir özellik, özellikle benim gibiler için.
Et c'est très attirant pour les femmes, du moins, pour moi.
O yüzden kadınların onu çekici bulmasına şaşırmam.
Pas étonnant que les femmes l'aient trouvé attirant.
Kendisi de biraz flörtçüydü ve kadınlar onunla flört ederlerdi.
Il était un peu dragueur, et les femmes flirtaient avec lui.
Majel, Hemşire Chapel'ı ve diğer tüm kadınları seslendirecekti.
Majel allait faire l'infirmière Chapel et toutes les voix féminines.
O zaten kadınlar ve erkekler arasındaki kültürel bir norm.
C'est une norme entre hommes et femmes ici.
Yani bizden, kadınların onlara nazik davranan erkeklerle çıkmasını zorunlu bırakan bir kanun çıkarmamızı mı istiyorsun?
Donc, vous voulez qu'on adopte une loi qui obligerait les femmes à sortir avec des gars gentils?
Bu tip kadınları seviyorum. Koyu saç, koyu göz. AAAAAGCTGCCCTAAAA genetik kod.
Cheveux bruns, yeux marrons, séquence génétique AAAAAGCTGCCCTAAAA.
EEOC'de ( Eşit İstihdam Fırsat Komisyonu ) yöneticileri aleyhinde konuştukları için, hayatları karartılmış kadınlar gördüm
À l'EEOC, on a gâché la vie de femmes qui s'étaient plaintes d'un gérant de fast-food.
Profesör, önümüzdeki yıllarda Yargıtayönemli kararlar alacak Amerikalı kadınların hayatları için önemli kararlar.
Ces prochaines années, la Cour suprême prendra des décisions cruciales qui auront un impact sur la vie des femmes.
ve otobüsler dolusu destekçi çağırdık, Georgia'dan... kadınlar.
On fera venir un bus de supporters de Géorgie.
Porno filmlerde gördüğü, kadınların hayvanlarla yaptığı, cinsel ilişkiler, grup seks ya da tecavüz gibi konulardan bahsediyordu.
Il parlait de scènes qu'il avait vues dans des films pornographiques, montrant par exemple des femmes faisant l'amour avec des animaux, des rapports sexuels en groupes ou des scènes de viol.
Sanırım en utanç duyulabilecek olanı, onun pornografik tanımlarıyla bahsettiği, Büyük göğüslü kadınların yeraldığı, insanların yaptığı çeşitli seks aktiviteleri, ya da hayvanlarla.
Je pense que le plus embarrassant a été sa description d'images pornographiques mettant en scène des femmes avec d'énormes poitrines se livrant à divers actes sexuels avec différentes personnes ou...
Sanırım, kadınların ve erkeklerin bu olaya, bakış açısındaki temel farklılıkları bu vurgular.
Cela met en évidence les différences d'interprétation des hommes et des femmes.
Yapılan anket sonucuna göre, çalışan kadınların % 42'sinin cinsel tacize maruz kaldığı ortaya çıktı.
Le dernier sondage auprès des travailleurs révèle que 42 % des femmes ont été harcelées sexuellement.
Bu yıl ne değişti kazanan yarışan kadınların sayısında büyük artış var.
Ce qui a changé, c'est le nombre record de femmes qui se présentent et gagnent, dans les deux camps.
- Ama kadınların eşit hakka... - Bir dakika, dinle Sam!
Mais attendez!
Hayatımda ilk kez kadınlar, artık bizde bu oyunun içindeyiz ve orada kalmaya niyetliyiz diyebiliyorlar.
Les femmes, pour la première fois de ma vie, jouent un rôle dans la société, et ça ne changera plus.
Kadınlar.
- Les femmes.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]