Kocaman traducir francés
7,851 traducción paralela
Biz... bu rehabilitasyon gezisi işinin... kocaman bir yalan olduğunu başından beri biliyorduk.
Nous.. nous savons que ce séjour en cure était un énorme mensonge.
Tüm ayrıntıları anlatıp mideni bulandırmak istemem ama kıçından kocaman bir hortumu...
Je ne veux pas te dégoûter avec les tous les détails, mais ils prennent un énorme tuyau, et le font passer...
Ve ben hiç bundan söz etmiyorum, değil mi,... bu odadaki kahrolası kocaman filden.
Et je vais pas mentionner, MERDE, ce putain de gros sujet tabou.
Kocaman adam, usulü biliyor.
C'est un grand garçon, il connait la route.
Kahrolası kocaman bir adam...
Un putain de grand homme...
Biraz önce kocaman bileklerim olduğunu söylediğinden olmasın? !
Peut-être parce que tu viens de dire que j'ai de grosses chevilles.
Bir anda kendimi burada kocaman balo odalarında buluverdim.
Et tout à coup, me voilà dans ces immenses salles de bal.
Yine kocaman bir hayır.
C'est aussi interdit.
Ve içinde yaşadığımız o kocaman ev.
Et la grande maison géniale dans laquelle nous vivions.
Küçük kızımın kocaman olduğuna inanamıyorum.
Je n'arrive pas à croire que ma fille grandit.
Evin çok güzelmiş.Kocaman.
Très jolie maison. C'est grand.
Kocaman.
Immenses.
- Carolyn, kocaman oğulları olan sensin.
Carolyn, c'est toi dont les fils sont adultes.
Tamam. Başını geriye doğru eğ ve gözünü kocaman aç.
Penche la tête en arrière et ouvre grand les yeux.
Ana yatak odası kocaman!
La chambre de maître est énorme!
Özel öğretmenimin memeleri kocaman.
Mon enseignante à domicile, elle a des seins énormes.
Bizi öldürmeleriyle ilgili sanki kocaman bir şakaymış gibi burada oturup beşlik çakıyorlar!
Eux, ils sont là à se féliciter de nous avoir tués en rigolant.
Kocaman konutta tam 46 tane bedenin kanı içilmiş.
46 corps vidés.
Kocaman o çük.
Allez, Roz.
Hem de kocaman iki tane. "
J'en ai deux gros. "
Tom, eğer bize o adresi verme ayrıcalığını tanırsan kocaman bir yardım olmuş olur.
Et bien, Tom, vous savez, si vous pouviez nous faire le privilège de nous obtenir cette adresse, ça serait d'une grande aide.
Fakat kendisi iki gece öncesinden kalma kocaman bir yaraya bakıcılık yapıyordu.
Mais il soignait un bouton de fièvre qui devait être énorme avant-hier soir.
Kocaman olmasına rağmen yalnızca 80 kilobayt hafızası var ki bu bir pire familyasını arazi aracıyla taşımaya benziyor.
On pouvait y stocker 80 kilobits, ce qui dans nos standards actuels est comme utiliser un mini-van pour transporter une famille de puces.
- Abileri var, ve kuzenleri, ve bir tane kocaman, yani koskocaman bir ablası var.
- Il a des frères et des cousins dont un très gros, et une très très grosse soeur.
Tamam, kocaman olduğu için pazımın etrafından tutmak oldukça zor.
C'est vrai, c'est dur de l'avoir autour de mon biceps. Il est plutôt gros.
"Tüm insanlar bana bakınca sarı saç ve kocaman memeler görüyor."
"La seule chose que les gens voient lorsqu'ils me regardent, ce sont des cheveux blonds et une forte poitrine."
- Kocaman sütyenleri vardı.
Elle avait de beaux soutifs.
Hayatımın ortasına kocaman bir delik açmış gibisin.
C'est comme si vous laissiez un grand vide sur le coin de ma vie.
Çok yakında işini başardığında,... bize doğru gelen kocaman ay parçaları olacak,... dinozorları öldüren şeyler gibi, sadece 10,000 kat daha büyük.
Et que ça sera fait, ce qui arrivera vraiment bientôt, il y aura de gigantesques météores de la lune nous tombant dessus, comme ce qui a tué les dinosaures, mais en 10000 fois plus grand.
Peki, bir mucize eseri, kabuk o kadar kalın değilse,... ya da dağılırsa, ya da yörüngeye girerse, her neyse,... yine de orada kocaman bir şey olacak, değil mi?
Si, par un miracle, les débris ne sont pas épais, ou si ils se dispersent, ou se détruisent dans l'orbite, ou autre, Il va quand même y avoir un truc énorme là, n'est-ce pas?
Şimdi güzel bayan mercedes için, Kocaman bir alkış alalım.
Et maintenant, je veux vous entendre applaudir, applaudissez la belle Miss Mercedes.
Kocaman bir aile! Yaşasın!
Une grande famille!
Ayrıldın çünkü o kocaman egonu tatmin etmen gerekiyordu.
Tu es parti parce que tu avais besoin d'alimenter ton énorme égo.
Kocaman bir saadet zincirine yatırım yaptığı tüyosu geldiği dışında mı?
Oh, tu veux dire à part être informé qu'il investissait C'est un énorme système de Ponzi. ( montage financier frauduleux )
Bilirsin işte astronotlar uzaya gider, sonra dönüp Dünya'ya bakarlar ya. Gördükleri şey kocaman, mavi bir misket gibi bir şeydir.
Les astronautes vont dans l'espace et voient la Terre... comme une magnifique grosse boule bleue.
Hala cevabım hayır, hatta kocaman bir hayır.
C'est toujours non, et c'est un gros non.
Eminim öğrenince kocaman kahkahalar atarsınız.
Je suis sûr que vous rigolerez bien à propos de ça plus tard.
Londra'yı kocaman bir orman ele geçirdi.
Londres vient d'être recouverte par une forêt gigantesque.
- Ölür müsün yoksa kocaman bir kavun gibi şişer misin?
- Tu meurs ou tu enfles comme un gros melon?
Kocaman, üç kafalı, altı bacaklı, korkunç bir şey gibi görünün.
Comme un gros truc effrayant avec trois têtes et six pattes!
Kocaman bir çemberde sessizce yattığımız büyük Kuzey Ormanı'na daha önce geldiğimiz gibi.
Comme nous sommes venus dans la grande Forêt du Nord, où toujours nous reposons en un grand cercle.
Kocaman, aşırı yanıcı bir hava yastığı gibi dolduruyor ki felaket vurduğunda...
Le gonflant comme un énorme airbag, hautement inflammable, de sorte que quand l'ennui frappe...
Ally evin kocaman olduğunu söyledi ve Sadie de Columbia'ya kabul edilişini kutlamak için bir sürü arkadaşını davet etti.
Ally dit que la maison est énorme, et Sadie a invité beaucoup d'amis pour fêter son admission à Columbia.
Jeff Malone az önce Jessica'nın masasına kocaman bir bok yığını bıraktı.
Jeff Malone vient de déposer une merde géante sur le bureau de Jessica.
- Kocaman kız o.
C'est une grande fille. Oui.
Çünkü kocaman bir Alfa sürüsü McCall'ın peşine düştü ama tek ayakta kalan yine o oldu.
Parce qu'une meute d'Alphas s'en est prise à McCall et qu'il a survécu.
Açıkça. Ama şimdi karşında kocaman bir ödeme günü duruyor.
Mais tu vises une énorme paye potentielle.
Bu kocaman yükü taşımayacak kadar küçüksün sen.
Tu es trop petite pour porter cet énorme fardeau.
Kocaman bir Alfa sürüsü McCall'ın peşine düştü ama tek ayakta kalan yine o oldu.
Parce qu'une meute d'Alphas a attaqué McCall et il était le dernier encore debout.
Kocaman sikli bir robot...
Avec une grosse bite.
Bir bacağını kap. - Kocaman adam oldu.
Chope-lui l'autre jambe.