English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ K ] / Kıskanıyorsun

Kıskanıyorsun traducir francés

697 traducción paralela
Yine meteliksiz kalacaksın! Anna, kıskanıyorsun.
Que j'étais ton univers, ton ambition!
Frederick, kıskanıyorsun.
Serais-tu jaloux?
Bence onu kıskanıyorsun.
Seriez-vous jaloux?
Anlayamadığın birşeyi kıskanıyorsun.
Et vous êtes jaloux de ce qui vous dépasse!
Demek hâlâ kıskanıyorsun?
Ça continue? Toujours jaloux?
Onu sen de seviyorsun. Kıskanıyorsun.
Tu serais content qu'on m'enferme.
Adem. Zavallı Adem'i kıskanıyorsun.
Tu es jaloux de ce pauvre Adam!
- Sadece kıskanıyorsun Bertha.
Je vais en parler à Randolph.
Kıskanıyorsun!
Tu es jaloux!
- Beni bu yüzden kıskanıyorsun, değil mi?
- Tu es jalouse de moi!
Zenginleri kıskanıyorsun. Ben de onların pastasından kendi payımı istiyorum.
- T'en veux aux riches parce que tu sais pas gagner d'argent.
- Bob, kıskanıyorsun!
Vous êtes jaloux.
Onu sarı kurdeleyi taktığından beri kıskanıyorsun!
Depuis qu'elle porte ce ruban jaune, vous êtes jaloux!
Bunu Charlotte için yaptım. Sen onu kıskanıyorsun!
J'ai agi pour la sauver et tu es jalouse!
Sadece kıskanıyorsun.
Vous êtes simplement jaloux.
Bu yüzden bana böyle davranıyorsun. Beni çok seviyorsun ve kıskanıyorsun.
Tu es amoureux de moi et tu es jaloux.
Demek, kıskanıyorsun?
Tu es un nouvel Othello!
- Mohei ile kaçtığı için Hanımefendi'yi kıskanıyorsun galiba.
Tu en veux à Madame d'avoir emmené Mohei avec elle?
- O zaman neden kıskanıyorsun?
Et alors, pourquoi t'es jaloux?
Senin çocuğun olmadığı için bizi kıskanıyorsun!
Tu es jalouse parce que tu ne peux pas avoir de bébé.
Demek beni kıskanıyorsun ha doktor.
Tu es jaloux, Dr Canfield.
Senin yok diye kıskanıyorsun.
Tu es jalouse de ne pas en avoir un.
Eğer biri arkadaşınsa, onu başkalarında kıskanıyorsun.
Tu étais en rage si une amie appréciait quelqu'un d'autre.
Demek kıskanıyorsun?
Tu es jalouse, hein?
Sen George'u kıskanıyorsun, ben de prensesi.
Tu es jaloux de George, et moi de la princesse.
Çıkar şu baklayı işte. Kıskanıyorsun.
En particulier les dessins de...
Kıskanıyorsun!
Mais il est parti vous chercher à Paris.
- Kıskanıyorsun.
- La jalousie te va bien.
Hayaletleri kıskanıyorsun.
Tu es jaloux des ombres qui hantent ce palais.
Kıskanıyorsun.
Ça te rend jaloux.
Kıskanıyorsun.
Jalouse, hein!
Kıskanıyorsun.
Vous étiez jaloux.
Beni gömecek olanın sen değil de o olmasını mı kıskanıyorsun?
Serais-tu jaloux des fois, parce que c'est lui qui m'enterreras et pas toi?
Bu tutumun beni hasta ediyor. Benim keşfetmemi kıskanıyorsun!
Moi aussi, je sais faire des découvertes.
Kıskanıyorsun.
Tu es jaloux.
- Evet, kıskanıyorsun.
- C'est ça.
Kıskanıyorsun.
Tu es jalouse, c'est tout.
O gerçek bir erkek olduğu için onu kıskanıyorsun!
J'ai compris! Tu es jaloux, parce que lui, c'est un homme!
Kıskanıyorsun.
Tu es jaloux!
Kıskanıyorsun canım.
Tu es jaloux, trésor, voilà tout.
Köpekleri bile kıskanıyorsun.
Tu me rends dingue. Tu es même jaloux des chiens.
Kıskançlık! Kıskançlık! Onu kıskanıyorsun, çünkü sen ve şu Yahudi arkadaşın Herod kenti hallaç pamuğu gibi atıp, keyif çatarken o yıllarca çalıştı durdu.
Tu es jaloux parce qu'il travaille depuis des années tandis qu'avec Hérode, ton ami judéen, vous couriez la gueuse jour et nuit!
Kıskanıyorsun! Görüntüm, çağın ilerisindeyse bu benim suçum mu? Neyin?
- Je suis en avance sur vous, jalouses!
- Kıskanıyorsun.
- Jalouse?
- Çünkü onu kıskanıyorsun.
Parce que vous êtes jaloux.
Çünkü onu seviyorsun ve kıskanıyorsun.
Vous l'aimez et vous êtes jaloux.
Bence kıskanıyorsun.
À mon avis... vous êtes jaloux!
- Bizi kıskanıyorsun.
- T'es jaloux, voilà
kıskanıyorsun.
Tu es jalouse.
- Onu kıskanıyorsun.
- Vous êtes jaloux.
Onu kıskanıyorsun değil mi?
Tu es jaloux de lui, non?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]