Kızarmış traducir francés
2,507 traducción paralela
Kızarmış twinkie mi?
Twinkie frit?
Gözlerin biraz kızarmış görünüyor.
Tes yeux sont un peu rouges.
Yeni bir yaranın acısını en iyi iyi kızarmış bir tost dindirir değil mi?
Rien de tel qu'un bon déjeuner pour apaiser la douleur d'une blessure par balle, pas vrai?
Kızarmış yiyeceklere ara vermen gerek diye düşündüm.
J'ai décidé que tu devais faire une pause friture.
Yani, millet, kızarmış ürünlerle çalışmak cildime neler yapar hiç düşündünüz mü?
Savez-vous ce que travailler dans la friture ferait à mon teint?
Birilerinin gözleri kızarmış.
- T'as de petits yeux.
Birkaç kızarmış biber ve azcık da yapışık sote.
J'aimerais des poivrons rôtis et un peu de coppa.
Bu kızarmış tavuk mu?
C'est du poulet frit?
Kilisede kızarmış ekmek servisi yapıyorlar...
On sert du pain perdu à l'église...
Kızarmış patates. Tanrım, kızarmış patateslere bayılıyorum.
- J'adore les frites.
- Kızarmış şerbetli muz.
- Banane flambée.
- Kızarmış muz. - Kızarmış şerbetli muz.
La banane flambée.
Kızarmış etler.
Toute cette viande grillée.
Bir kaç kablo da kızarmış.
C'est un vantard.
Yalancı gözyaşlarının tuzu daha yakarken kızarmış gözlerini, evleniyor bu adamla.
Avant même que le sel de ses larmes menteuses eût cessé d'irriter ses yeux rougis, elle s'est mariée!
En sevdiği yemekse Yağda Kızarmış Yılan'dır.
Et son plat préféré est le serpent haché.
Yağda Kızarmış Yılan mı?
le serpent haché?
- Yağda Kızarmış Yılan.
- Le serpent haché.
Primanti Kardeşler peynirli, biftekli sandviçin içine kızarmış patates koyuyorlar.
Les Primanti Brothers font un hamburger où ils mettent les frites à l'intérieur.
kalamar... o sadece bir sulu bira hamurunda hafif kızarmış bir yiyecek, ama... bayan.
Ce ne sont que des anneaux d'encornet légèrement frits dans une pâte à base de bière, mais... Madame Bingum, J'ai été claire avec Parker.
İnce, kızarmış biftek!
Des escalopes de poulet.
İnce, kızarmış biftek, Kızartılmış bamya, İnsanlık tarihin de yapılmış En iyi brovniler.
Escalopes de poulet, gombos grillés et les meilleurs brownies que tu aies jamais goûtés.
O, kızarmış ekmekle geliyor Don.
C'est servi avec des toasts.
Boynumda nar gibi kızarmış bir pirzola olduğu için beni koklamaya başladın demek.
Et tu renifles la côtelette de porc dorée qui pend à mon cou.
Kızarmış tavuk olsun.
Peut-être poulet frit.
Senin marifetlerinin kızarmış peynirle sınırlı olduğunu sanıyordum.
Je pensais que tes qualités culinaires ne se limitaient qu'au fromage grillé.
Hergün kızarmış tavuk yiyip hala kilo kilo veriyor olan insan örnekleride var.
Il y a des mannequins qui mangent du poulet frit tous les jours et maigrissent.
Ben de kızarmış tavuk.
Et moi, du poulet rôti.
Vicdan muhasebesiyle geçen son bir kaç yılın özeti ve kızarmış peynirle.
Une récap de l'introspection de ces dernières années. Frites au fromage.
Ateşte kızarmış tavuklar, parmaklarınızı yersiniz.
Kentucky Fried Chicken, tellement bon. Kentucky Fried Chicken, tellement bon.
Kızarmış patatesi reçelle severim.
J'aime les frites avec de la gelée.
Burada oturup bu insanların bağırmalarını dinlemek mi şişman ve kızarmış suratlarıyla üstelik- -
Rester assis à écouter hurler, ces gros visages virant au rouge?
Burgerler ve kızarmış waffle...
Hamburgers et frites.
Şimdi, burada sessiz yavrular * varmış sen onu bir kızarmış köfte ya da kızarmış börek olarak bilirsin.
Ils ont des hushpuppies, que vous devez connaître en tant que knish ou beignet.
Kızarmış ekmekten nefret ederim.
Vous savez que je hais les toasts.
Sakin, sorun yok kızarmış yemek bundan sonra.
C'est pas dur d'y aller doucement avec les fritures après ça.
- Eee adam boğulmuş mu kızarmış mı?
Dieu. Alors, il s'est noyé ou peut-être frit.
Sarımsaklı ekmek istiyorum, kızarmış olsun, yanmış değil.
Je veux du pain à l'ail, grillé, pas brûlé.
Kızarmış tavuk ve haşlanmış patates yaptım.
J'ai du poulet rôti, de la purée à l'ail.
Senin bu şekilde yaptığını bilseydim, ben de içine kızarmış soğan eklerdim.
J'aurais jamais pensé mettre de l'oignon caramélisé avant de t'avoir.
Eğer ilgileniyorsan tavuk denilen ama tavuk olmayan kızarmış etler hakkında da her şeyi biliyorum.
Et je sais tout sur les viandes panées autres que le poulet.
Futbolu mu, kızarmış tavuk etini mi?
Le football ou la viande panée?
Kim ekmek sepetindeki kızarmış tavuğu aldı?
Qui a commandé le poulet frit dans sa robe de pain?
Hafif kızarmış hindili sandviç marul yok, pastırma yok mayonez yok.
- Club dinde légèrement grillé. - Sans salade ni bacon. Sans mayo.
Ayrıca tüm şehri, vatandaşların "rahatsız edici derece çekici" diye tasvir ettiği bir kızarmış ekmek kokusu sardı.
Toute la ville sentait le pain grillé, ce qu'un habitant a décrit comme "péniblement attirant".
Çöpte kızarmış ekmek ve yumurta kabukları var.
Des coquilles d'œufs dans la poubelle avec des toasts.
Kızarmış ekmek ve yumurtadan başka ne vardı?
Qu'y avait-il d'autre que des oeufs et des toasts?
Ne kızarmış ekmek ne de tost. Midesinde hiç bir şey yoktu.
Il n'y a rien dans son estomac...
Pili kızarmış demek?
La batterie est fichue?
Kızarmış patatesler, hızlanmak için.
En frites pour accélérer.
Yüzün kızarmış ve sesin tizleşmişti aynı zamanda liseli kızlar gibi kıkırdıyordun.
Il était venu signer des papiers.