Kızmadım traducir francés
682 traducción paralela
Kızmadım.
Non.
Hiç kızmadım.
Je ne suis pas fâchée.
Aslında kızmadım. Sadece öyle görünmek istedim.
Pardon, ce n'est vraiment pas ma faute.
Joe o yerlinin kaçmasına kızmadım.
Le seul cavalier que j'aie vu ici! Mais ça va changer!
- Hiçbir şey, diyorum. Ona kızmadım.
- Pourquoi alors?
Kızmadım Pat.
Je ne vous en veux pas, Pat.
Hayır, kızmadım.
J'imagine que non.
Kızmadım.
- Bien sûr que non.
- Tabii ki kızmadım, tatlım.
- Bien sûr que non, ma chérie. - Parfait.
Başta kızmadım desem yalan olur ama sonra haklı olabileceğini düşündüm.
Oh... Au début, je dis pas que j'ai pas cafardé Ben, puis après, je me suis dit que t'avais peut-être raison
Sana hiç kızmadım ki zaten.
Je n'ai jamais été fâché.
Kızmadım.
Je n'étais pas fâchée.
- Kızmadım Hogan kardeş.
- Je ne suis pas offensée, mon frère.
- Kızmadım ama kahretsin!
Non, mais bon sang...
- Kızmadım. - Kızmadın mı?
- Je ne suis pas aigri.
- Bana kızdı mı? - Kimseye kızmadı.
- C'est à cause de moi?
- Gerçekten kızmadın, değil mi? - Hayır. Hüsrana uğradım.
T'es vraiment fâchée?
- Bay Scrooge kızmadı mı?
- M. Scrooge ne s'est pas fâché?
Umarım kızmadınız.
Sans rancune, j'espère.
Bana kızmadın değil mi?
Vous ne m'en voulez pas?
Seni kahvaltıya çağırdım diye kızmadın değil mi?
Ça ne vous dérange pas de déjeuner avec moi?
Custer umarım gelmemize kızmadın.
Nord et Sud ont oublié leurs différends. Oublions les nôtres.
Söz veririm birine kızmadığım sürece.
Je te le promets! Sauf si on me pousse à bout
Anladığını, bana kızmadığını söyler misin?
Dites-moi que vous ne m'en voulez pas.
- Kızmadın mı? - Hayır Joseph.
- N'êtes-vous pas en colère?
- Kızmadım, hayal kırıklığına uğradım.
Non, simplement déçu.
- Kızmadın mı bana?
Tu n'es pas fâchée?
Bay Adare ve Leydi'nin onun yatak odasında yaptıklarını söylediğimde umarım çok kızmadınız bana.
J'espère que vous n'avez pas fait trop cas de ce que j'ai dit sur Mr Adare et votre épouse, l'autre jour.
Sana yaptığım şeyden sonra bana kızmadığını söyleme sakın.
Ne me dis pas que tu n'es pas en colère...
- Yani kızmadın mı?
- Vous n'êtes pas fâchée?
- Hayır, kızmadım.
- Non.
Kızmadın mı?
Vous ne m'en voulez pas? Non.
- Bana kızmadın, değil mi?
C'est rien. - Tu m'en veux?
Buna kızmadın mı yani?
Tu n'es même pas en colère?
Geldiğim için bana kızmadınız ya?
Vous m'en voulez pas?
- Kızma! Kızmadım.
Je ne me fâche pas.
Kızdın mı? Yok canım, pisicik kızmadı.
Non, il est pas fâché, le minou.
Onu buraya getirdiğim için bana kızmadın değil mi?
Vous ne m'en voulez pas de les avoir amenés?
- Baba, sen çok kızmadın bana değil mi? Hayır, hayır, tatlım.
Ils seront obligés de nous remettre à notre place.
- Umarım kızmadınız.
- Sans rancune, j'espère.
Peder, Concetta'ya kızmadığımı söyleyin ama bunu sonra konuşmalıyız, hayal ürünü olmadığından emin olunca.
Mon Père, dites à Concetta que je ne suis pas fâché, qu'on en reparlera lorsqu'il ne s'agira plus de fantaisies romantiques.
- Kızmadın mı?
- Vous n'êtes pas fâché?
- Kızmadım.
Je me suis planté.
- Umarım kızmadınız.
- Ma franchise vous offense?
- Bölmeme kızmadınız umarım.
- Pardon de vous interrompre.
Stanley'yi getirmeme kızmadın umarım.
J'ai invité Stanley.
Bana kızmadın, değil mi?
Tu ne m'en veux pas?
Hayır, tabii kızmadım.
Non, bien sûr.
Gerçekten kızmadım.
Je vous en veux pas.
Kızmadın değil mi?
- J'espère que vous m'en voulez pas?
Kızmadın mı?
- Tu n'es pas fâché?