Liberté traducir francés
11,187 traducción paralela
Özgürlük var.
La liberté.
Ben katilleri sokaklara geri salmam.
Je ne remets pas les tueurs en liberté.
Aslında, farklı bir şekilde, özgürlük yalnız kalabilmenin başka bir yoluydu.
Je veux dire, sinon la liberté c'est juste une autre façon d'être seul.
"Bana yapılan, hepimizin özgürlüğüne yapılmış bir saldırıdır."
"Ce qu'ils me font, " c'est un coup porté à notre liberté à tous.
- Buna konuşma özgürlüğü deniyor.
Cela s'appelle la liberté d'expression.
Yine de bu şartlı tahliyenin ihlali manasına geliyor.
Vous avez quand même violé votre remise en liberté.
Bunlar senin özgürrlüğüne karşı çıkan insanlar.
" Des gens qui veulent vous priver de votre liberté.
"Bize bahşedilenlerin içinde en paha biçilemez olanı, ona uygun olduğunu..."
"Parmi les plus inestimables" "de nos bénédictions est celle de la liberté"
Dini Özgürlüklerin Düzenlenmesi Yasası Sivil Haklar Kanunu'nda istisnalara izin veriyor.
La loi sur la restauration de la liberté religieuse autorise - des exceptions.
Ben dini özgürlüğün nerede bitip, ayrımcılıkla mücadele kanununun nerede başladığını belirlemeye çalışıyorum.
J'essaie de déterminer où s'arrête la liberté religieuse et où commence la discrimination.
Bu bizi konuşma özgürlüğü tartışmasına getirir.
Voilà la liberté d'expression.
Özgürlüğün yeni toprakları ütopya.
Un nouveau souffle de liberté... L'utopie.
Bize özgürlüğümüze kavuşturacak kaptan bu.
C'est le capitaine qui va nous conduire vers la liberté.
Ben özgürlük savaşçısıyım.
Je suis un combattant de la liberté.
... bir suikast emri vermeye zorlayacak bir muhbir. Şerefe. Lakin bu, onu özgürlüğe bir adım dahi yaklaştırmamıştı.
gardant ainsi son empire intact... mais l'éloignant de sa liberté.
Özgürlüğünü kazanma yolunda Luciano, FBI için iyilikler yaptı.
Dans sa quête pour retrouver sa liberté,
Özgür yaratıcılığı sürdürebileceklerini vaat ederek kabul ettirdim.
Dans mon laïus, je leur garantissais une totale liberté de création.
Güya özgür ruhumu simgeleyecekti.
C'est supposé représenter ma liberté d'esprit.
Önce özgürlük istedik, sonra baskı gördük.
D'abord, on a demandé la liberté et on a été opprimés.
Ben özgürlüğümü istiyorum ve devlet beni koruyamaz.
Je veux ma liberté, et le gouvernement ne peut pas me protéger.
Bunun özgürlüğünle alakası yoktu, amaç Volker'i öldürmekti.
Ce n'était pas pour votre liberté, mais pour tuer Volker.
Ana akım serbest medya size hayat, özgürlük ve Tanrı vergisi silah taşıma hakkınıza dair yalan söylüyor.
Un média libéral qui vous ment sur la vie, la liberté, et votre droit divin de porter des armes.
Dünya nihayet sözde bir özgürlük savaşçısıyla kanlı bir terörist arasındaki farkı anlayacak.
Maintenant, le monde sait enfin la différence entre un soi-disant combattant de la liberté et un putain de terroriste.
Özgürlük budur.
C'est ça, la liberté.
Hırsızlıktan kefaletle salınmış durumda. Ama bu sizi şaşırtmışa benzemiyor.
Il est en liberté provisoire pour vol. Ça ne semble pas vous surprendre.
Alfredo Montez. Şartlı tahliye edilmiş bir uyuşturucu satıcısı. Bilgisayar uzmanlığı gibi yasal bir iş yapıyormuş.
Alfredo Montez- - il est un trafiquant de drogue en liberté conditionnelle... transformé "légalement" en consultant en informatique.
- Özgürlüğünü nasıl kutlayalım?
Comment veux tu célébrer ta liberté?
Özgürlüğünü, o kızınkiyle değişmeye razı mısın?
Alexei, allez-vous échanger votre liberté contre la sienne?
- Yetkiyi kullan bence.
Je vous suggère de prendre cette liberté.
Sizi 201 numaralı odaya koyduk.
J'ai pris la liberté de vous mettre dans la chambre 201.
Avrupalılar hep hoşgörüden ve ifade özgürlüğünden bahseder ama bizim için geçerli değildir bu.
Les européens, ils parlent tous de tolérance, de liberté d'expression mais ça ne nous concerne pas.
Senin özgürlük anlayışını ben istemiyorum.
Je ne veux pas de ton genre de liberté.
Ben de adamın ortalarda öylece dolanmasına izin veremem.
Je ne peux pas laisser cet homme en liberté.
Özgürlük bir yıl yaklaşır.
On se rapproche de la liberté.
O zamanlar, kıtada özgürlük ve demokratik kurumları genişletmenin... Amarika'nın görevi... olduğuna inanılırdı.
On croyait à ce moment que c'était l'Amérique qui voulait étendre son droit de liberté et les institutions démocratiques sur tout le continent.
Devlet kapitalizminin olduğu yerde politik özgürlük diye bir şey olmayacaktır.
Là où règne le capitalisme d'Etat, il n'y aura aucune liberté politique.
Sana fazla özgürlük tanıyorum, çünkü yetişkin gibi davranacağına inanıyorum.
Tu sais, je te laisse ta liberté car je te fais confiance pour te conduire en adulte.
Taban tabana zıt olsak da Almanya bana bir yuva verdi ve işimi özgürce yapmamı sağladı.
Dans un contraste frappant, L'Allemagne m'a fourni une maison et la liberté de faire mon boulot.
Şartlı tahliye olduğumda doğrudan Sid'e gittim.
Quand j'ai eu la liberté conditionnelle, je suis allé tout droit chez Sid.
Bizi özgürlüğümüzden alıkoyan her şeye ve herkese karşı savaşmalıydık.
De se battre contre chaque chose ou quiconque voulant nous voler notre liberté.
Hayatın söz konusu olduğu zamanda her daim senin yanında olduğum yalan mıydı yani?
Quand ta liberté était en jeu et que j'étais là pour toi à chaque fois, ça ne signifie rien?
Herkes için özgürlük istemiştim.
Je voulais la liberté. Pour tous.
İnsanlar zincirlerinden kurtulmak için dört gözle bekliyorlar.
Les hommes aiment la liberté que procurent les chaînes.
- Onlar için kölelik özgürlüktür.
Pour eux, l'esclavage est la liberté!
"Bugün özgürlük için bir savaş başlatıyoruz."
" Aujourd'hui nous commençons un combat pour la liberté, la fin,
Özgürlük!
Liberté!
Polis her an harekete geçebilir ama biz özgürlük için ölümüne savaşacağız.
D'une minute, la police s va faire son truc... et on va se battre pour notre liberté juqu'à la mort.
Tahtına.
Condé, la liberté... votre couronne.
O özgürlük hissi.
Ce sentiment de liberté.
Birinci Anayasa Değişikliği.
C'est tout-en-un : 1er amendement, services personnels et liberté religieuse.
İfade özgürlüğü yüzünden mi?
Liberté d'expression?